“Güven, tüm ilişkilerin temelidir; güven yoksa ne bilgi, ne yetenek ne de strateji uzun vadeli başarı getirebilir.” – Stephen R. Covey
Bir gün bir proje toplantısına katıldım; herkes aynı odadaydı ama kimse gerçekten orada değildi. Bir kişi konuşurken diğerleri telefonlarına bakıyor, fikirler yarım kalıyor, kimse tam olarak düşüncesini paylaşamıyordu. Toplantı bittiğinde rapor teslim edilmişti; ancak ekip içinde görünmez bir duvar örülmüştü. İşte bu tablo, Patrick Lencioni’nin tarif ettiği “ekip aksaklıklarının” canlı bir örneğiydi.
Lencioni, ekiplerin başarısız olmasının ardında beş temel aksaklık olduğunu öne sürüyor:
Bu model, yalnızca teori olarak kalmamalı. Kalite sistemleri ne kadar sağlam olursa olsun, ekip içinde güven inşa edilmeden sürdürülebilir başarı mümkün değildir. Çünkü her strateji, onu hayata geçiren insan kadar değerlidir. İnsan kaynakları ve yöneticilerin görevi, ekiplerin bu aksaklıkları fark etmesini ve çözüm üretmesini sağlamaktır.
Çözüm bazen küçük bir farkındalıkla başlar: Sessiz kalan kişiyi fark etmek, fikir ayrılıklarını bastırmak yerine cesaretlendirmek ve hataları bir öğrenme fırsatı olarak görmek… Bunlar yalnızca “yumuşak beceriler” değil, kurumsal sürdürülebilirliğin temel taşlarıdır.
Lencioni’nin yaklaşımı basit ama derindir: Güvenle başla, cesaretle sürdür, sonuçla tamamla. Ekip olmanın özü, herkesin “ben” değil “biz” demeyi öğrendiği o görünmez geçiştedir.
Bir ekibi güçlü yapan şey, kriz anlarında birbirine güvenebilmesidir. Raporlar ve süreçler elbette önemlidir; ama bazen en büyük kalite göstergesi, bir bakışta anlaşılan dayanışmadır.
Belki de asıl sorumuz şudur:
“Ekibimde herkes gerçekten kendini ifade edebiliyor mu? Hatalar cesaretle paylaşılabiliyor mu?”
Çünkü ekiplerin kalbi güven ve açık iletişimdir. Onlar olmadan en gelişmiş sistemler bile yalnızca bir makinedir.
Ve unutmayalım ki; Fikirler susarsa, başarı da susar.

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı