Türkiye ekonomisinin en dinamik damarlarından biri olan girişimcilik ekosistemi, 2024 yılı itibarıyla hem niceliksel büyüme hem de yapısal dönüşüm sinyalleri vermeye devam ediyor. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde, Avrupa İş İstatistikleri Yönetmeliği (2019/2152) kapsamında gerçekleştirilen revizyonlar, girişimcilik ve iş demografisi göstergelerine daha karşılaştırılabilir ve metodolojik olarak tutarlı bir çerçeve kazandırırken; ortaya çıkan tablo, Türkiye’de girişimlerin sadece sayıca değil, ekonomik sistem içindeki rolleri açısından da dikkatle izlenmesi gereken bir noktaya ulaştığını gösteriyor.
Girişim Doğumları: Yüksek Tempo, Sınırlı İstihdam Etkisi
2024 yılında girişimlerin doğum oranının %15,8’e yükselmesi, Türkiye’de girişim kurma iştahının güçlü biçimde sürdüğüne işaret ediyor. Bir önceki yıl %15,5 seviyesinde olan bu oran, ekonomik belirsizliklerin hâkim olduğu bir dönemde dahi girişimciliğin bir “kaçış” ya da “yeniden konumlanma” alanı olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.
Ancak bu canlılık, istihdam yaratma kapasitesi açısından aynı ölçüde güçlü bir etki üretmiyor. 2024 yılında doğan girişimlerin istihdamdaki payı %4,9 ile sınırlı kalmış durumda. Bu oran, bir önceki yıl ile aynı seviyede. Başka bir ifadeyle, yeni girişim sayısı artarken, bu girişimlerin ortalama ölçeklerinin küçük kaldığı ve istihdamı genişletme konusunda temkinli davrandıkları anlaşılıyor. Bu durum, Türkiye’de girişimciliğin hâlen ağırlıklı olarak mikro ve küçük ölçekli bir karakter taşıdığını gösteriyor.

Sektörel Yoğunlaşma: Ticaret ve Lojistik Ağırlığı Koruyor
2024 yılında doğan girişimlerin sektörel dağılımı, Türkiye ekonomisinin geleneksel eğilimlerini bir kez daha teyit ediyor. Toptan ve perakende ticaret ile motorlu kara taşıtlarının onarımı sektörü, %32,1’lik payla girişim doğumlarında açık ara lider konumda. Bu sektör, düşük sermaye gereksinimi ve hızlı nakit döngüsü sayesinde, belirsizlik dönemlerinde girişimciler için “görece güvenli” bir alan olmaya devam ediyor.
Ulaştırma ve depolama sektörünün %16,8’lik payı ise e-ticaretin yaygınlaşması, bölgesel lojistik merkezlerin gelişimi ve tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılmasıyla doğrudan ilişkili. İnşaat sektörünün %10,1’lik payı ise, sektörün dalgalı seyrine rağmen girişimciler açısından hâlâ cazibesini tamamen yitirmediğini gösteriyor.
Bu tablo, yenilikçi ve yüksek katma değerli sektörlerin girişim doğumları içindeki payının sınırlı kaldığını; girişimciliğin büyük ölçüde iç pazara ve geleneksel faaliyet alanlarına yaslandığını ortaya koyuyor.
Coğrafi Yoğunlaşma: İstanbul’un Ağırlığı Devam Ediyor
İllere göre dağılım, ekonomik merkezileşmenin girişimcilik alanında da belirgin biçimde sürdüğünü gösteriyor. 2024 yılında doğan girişimlerin %25,8’i İstanbul’da kuruldu. Ankara (%7,5) ve İzmir (%6,5) İstanbul’u takip etse de bu üç büyük ilin toplam payı dahi İstanbul’un tek başına sahip olduğu ağırlığı dengelemekte zorlanıyor.
Bu durum, sermayeye erişim, pazar büyüklüğü, insan kaynağı ve altyapı gibi unsurların girişim kararlarında belirleyici olmaya devam ettiğini; bölgesel kalkınma politikalarının girişimcilik üzerindeki etkisinin hâlen sınırlı kaldığını düşündürüyor.
Girişim Ölümleri: Doğal Eleme mi Yapısal Kırılganlık mı?
Girişimcilik ekosisteminin diğer yüzü olan “ölüm oranları” ise daha temkinli bir okuma gerektiriyor. 2022 yılında girişimlerin ölüm oranı %12,9’a yükselmiş durumda. Bu oran, 2021’deki %11,9 seviyesine kıyasla belirgin bir artışa işaret ediyor. Ölen girişimlerin istihdamdaki payının %4,2 olması, kapanan işletmelerin de çoğunlukla küçük ölçekli olduğunu gösteriyor.
Sektörel olarak bakıldığında, ölen girişimlerde de ticaret sektörü %35,0 ile başı çekiyor. Ulaştırma ve depolama (%16,3) ile konaklama ve yiyecek hizmetleri (%10,6) sektörleri, özellikle maliyet baskıları ve talep dalgalanmalarına karşı kırılgan yapılarıyla öne çıkıyor. Bu tablo, girişimcilikte “kolay giriş – zor sürdürülebilirlik” paradoksunun hâlen güçlü olduğunu gösteriyor.
Hayatta Kalma Oranları: Dayanıklılık Artıyor mu?
2023 yılında kurulan girişimlerin %78,3’ünün 2024’te faaliyetini sürdürmesi, kısa vadeli dayanıklılığın görece güçlendiğine işaret ediyor. Ancak iki yıllık hayatta kalma oranının %58,6’da kalması, girişimlerin ilk şokları atlatsa dahi orta vadede ciddi zorluklarla karşılaştığını gösteriyor.
Bu noktada finansmana erişim, yönetim kapasitesi ve ölçek büyütme becerileri belirleyici unsurlar olarak öne çıkıyor. Türkiye’de girişimcilik, hâlen “kurmak” ile “yaşatmak” arasındaki mesafeyi kapatmakta zorlanıyor.
Hızlı Büyüyen ve Ceylan Girişimler: Seçkin Ama Etkili Bir Azınlık
2024 yılında hızlı büyüyen girişimlerin oranının %14,4’e ulaşması, ekosistemin içinde dinamik bir çekirdek bulunduğunu gösteriyor. Ceylan girişimlerin oranı ise %2,4 ile sınırlı olsa da bu grubun ekonomik etkisi, sayısal büyüklüğünün çok ötesine geçiyor.
İmalat sanayinin hem hızlı büyüyen hem de ceylan girişimler içinde en yüksek paya sahip olması dikkat çekici. Bu durum, üretim temelli girişimlerin doğru koşullar altında ölçeklenebildiğini ve istihdam ile ihracat potansiyeli taşıdığını ortaya koyuyor.
Teknoloji Düzeyi: Düşük Teknoloji Ağırlığı Sürüyor
İmalat sanayinde 2024 yılında doğan girişimlerin %57,8’inin düşük teknoloji düzeyinde üretim yapması, Türkiye’nin kronik yapısal sorunlarından birine işaret ediyor. Orta yüksek ve yüksek teknoloji girişimlerin toplam payının %12,6’da kalması, teknoloji yoğun girişimciliğin hâlen sınırlı bir alan olduğunu gösteriyor.
Bu durum, girişimcilik politikalarının yalnızca sayı artışına değil, nitelik dönüşümüne de odaklanması gerektiğini açık biçimde ortaya koyuyor.
Kuruluş Yılına Göre Ekonomik Ağırlık: Eski Girişimler Hâlâ Baskın
2024 verileri, ekonomik göstergelerde “yaşlı” girişimlerin hâlen belirleyici olduğunu gösteriyor. 1990 ve öncesinde kurulan girişimlerin ihracat ve ithalattaki yüksek payları, köklü firmaların dış ticaretteki ağırlığını koruduğunu ortaya koyuyor. Buna karşılık, 2016-2020 döneminde kurulan girişimlerin istihdam ve ciroda artan payları, yeni kuşağın iç pazarda giderek daha etkin hâle geldiğini gösteriyor.
Sonuç: Nicelikten Niteliğe Geçiş Zamanı
2024 yılı girişimcilik ve iş demografisi verileri, Türkiye’de girişimciliğin canlı, ancak yapısal olarak kırılgan bir zeminde ilerlediğini gösteriyor. Girişim sayısındaki artış, ekonomik dinamizmin önemli bir göstergesi olmakla birlikte; istihdam, teknoloji ve sürdürülebilirlik boyutlarında daha derin bir dönüşüme ihtiyaç olduğu açıkça görülüyor.
Önümüzdeki dönemde politika yapıcılar açısından temel soru şudur: Türkiye, çok sayıda küçük girişim üreten bir ekonomi olarak mı kalacak, yoksa daha az sayıda ama daha dayanıklı, yenilikçi ve küresel ölçekte rekabet edebilen girişimler mi yaratacak? 2024 verileri, bu sorunun artık ertelenemez hâle geldiğini güçlü biçimde hatırlatıyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı