Türkiye ekonomisinin en canlı göstergelerinden biri olan sanayi üretimi, Eylül 2025’te hem umut veren hem de temkinli olunması gerektiğini gösteren bir tablo sundu. TÜİK’in açıkladığı verilere göre sanayi üretim endeksi, Eylül 2025’te bir önceki yılın aynı ayına göre %2,9 arttı, ancak bir önceki aya göre %2,2 oranında azaldı. Yani üretim, yıllık bazda büyümeye devam etse de kısa vadede hız kaybetti. Bu görünüm, küresel yavaşlama ve iç talep dinamikleri arasında sıkışan sanayi sektörünün “dirençli ama temkinli” bir fazda olduğunu gösteriyor.
Yıllık Artış Sürüyor, Aylık Gerileme Dikkat Çekiyor
Eylül ayında elde edilen %2,9’luk yıllık artış, üretimin geçen yılın aynı dönemine göre genişlemeye devam ettiğini ortaya koyuyor. Ancak bu artış, yılın ilk yarısındaki güçlü ivmenin gerisinde kaldı. Nitekim 2025’in ilk çeyreğinde ortalama %4,5 civarında seyreden sanayi üretimi artışı, yaz aylarında kademeli olarak zayıfladı. Eylül verisi bu yavaşlamanın artık belirgin hale geldiğini doğruluyor.
Aylık bazda yaşanan %2,2’lik düşüş ise kısa vadeli üretim planlamasında bir duraksama olduğunu işaret ediyor. Bu gerilemede özellikle imalat sanayindeki %2,3’lük düşüş etkili oldu. Üretimin en büyük kısmını oluşturan imalat sanayinin böylesi bir yavaşlamaya girmesi, ekonominin genel üretim momentumu açısından önem taşıyor.
Alt Sektörlerde Ayrışan Görünüm

Sanayinin üç ana bileşeni incelendiğinde tablo daha netleşiyor:
Madencilik ve taş ocakçılığı sektörü, yıllık bazda %3,1 artışla pozitif bir görünüm sundu. Özellikle metal cevheri ve endüstriyel hammaddelerdeki üretim artışı bu alanda toparlanmayı destekledi. Enerji kaynaklı emtia fiyatlarının görece istikrar kazanması da maliyetleri kontrol altında tutarak üreticilere rahatlama sağladı.
İmalat sanayi, sanayi üretiminin yaklaşık %85’ini oluşturmasına rağmen, Eylül ayında yıllık sadece %2,7 artabildi. Özellikle ihracat odaklı alt sektörlerde — otomotiv, tekstil ve kimya gibi — dış talepteki yavaşlama üretim temposunu sınırladı.
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü, yıllık %5,3 ile en güçlü büyümeyi kaydeden grup oldu. Bu yükselişte enerji arz güvenliğini güçlendiren yatırımlar ve sanayide enerji verimliliği dönüşümlerinin hızlanması etkili oldu.
Ancak aylık bazda tablo biraz daha karmaşık: Madencilikte %1,2 artış gözlenirken, imalat sanayi %2,3, elektrik-gaz sektörü ise %2,4 oranında azaldı. Bu durum, kısa vadede enerji tüketiminde ve fabrika kapasite kullanımında azalma olduğunu, üretimin planlı bir şekilde aşağı yönlü ayarlandığını gösteriyor.
Küresel Yavaşlama ve İç Talep Etkisi
Sanayi üretimindeki bu eğilim, büyük ölçüde dış koşullardan da etkileniyor. 2025’in üçüncü çeyreğinde başta Avrupa olmak üzere küresel ekonomilerde gözlenen durgunluk, Türk ihracatçılar için önemli bir sınama oluşturdu. Almanya, İtalya ve Fransa gibi Türkiye’nin sanayi ürünleri ihracatında başı çeken pazarlarında siparişlerin azalması, üretim hattında temkinli davranılmasına yol açtı.
Buna karşılık iç piyasada talep halen canlı, ancak finansman koşullarındaki sıkılaşma, bazı işletmelerin üretim planlarını daraltmasına neden oldu. Faiz oranlarının yüksek seyrini koruması, yatırım iştahını baskılarken, enerji maliyetlerindeki artış da üretim maliyetlerini yukarı çekti.
Bu ortamda sanayi sektörünün yıllık bazda hala büyüme kaydetmesi, aslında dayanıklılığın bir göstergesi olarak da okunabilir. Firmalar ihracat pazarlarında kaybettikleri momentumu iç pazarda dengelemeye çalışıyor. Özellikle gıda, dayanıklı tüketim ve savunma sanayi gibi sektörlerde iç talep destekli üretim artışı dikkat çekiyor.
Yapısal Zorluklar ve Sanayi Politikası İhtiyacı
Veriler, sanayi üretiminde “geçici değil, yapısal bir yavaşlama riski” olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin sanayi üretimi hâlâ yoğun emek ve enerji kullanımı gerektiren sektörlere dayanıyor. Katma değeri yüksek, teknolojik üretim alanlarının payı sınırlı kaldığı sürece, küresel dalgalanmalardan etkilenmemek zor.
Bu noktada sanayi politikasının yönü önem kazanıyor. Orta Vadeli Program’da (OVP) vurgulanan “yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve enerji verimliliği yatırımları” hedefleri, sanayide verimliliği artırma potansiyeli taşıyor. Ancak bu alanlardaki dönüşümün daha sistematik desteklenmesi gerekiyor.
Yatırım Teşvik Sistemi’nin üretim teknolojisi düzeyi yüksek sektörlere yönlendirilmesi, sanayinin uzun vadeli rekabet gücünü artırabilir. Ayrıca üretim bölgelerinde enerji arz güvenliği ve lojistik altyapısının güçlendirilmesi, sanayi üretim endeksini kalıcı olarak yukarı taşıyabilecek unsurlar arasında.
Beklentiler: Yıl Sonuna Doğru Dengelenme Olasılığı
Uzmanlar, Eylül ayında yaşanan aylık gerilemenin kalıcı bir düşüş eğilimine dönüşmesini beklemiyor. Özellikle Ekim ve Kasım aylarında baz etkisinin devreye girmesiyle birlikte sanayi üretiminde yeniden toparlanma sinyalleri gelebilir.
Bununla birlikte, üretimdeki seyrin büyük ölçüde enerji fiyatları, döviz kuru istikrarı ve küresel talep koşullarına bağlı olduğu unutulmamalı. Sanayi sektöründe son çeyrek itibarıyla iç talep desteğinin sürmesi, büyümeyi dengede tutabilir. Ancak ihracat tarafında Avrupa talebi toparlanmadıkça güçlü bir ivme beklemek zor görünüyor.
Sonuç: Dayanıklı Ama Kırılgan Bir Sanayi Görünümü
Eylül 2025 sanayi üretim endeksi, Türkiye ekonomisinin halen üretim gücünü koruduğunu ancak momentumu kaybettiğini gösteriyor. Yıllık bazda pozitif seyir devam ederken, kısa vadeli dalgalanmalar üretim planlamasında temkinli bir yaklaşımı zorunlu kılıyor.
Bu tablo, aslında Türkiye sanayisinin karakterini yansıtıyor: Hızlı uyum sağlayabilen, esnek ama dış etkilere açık bir yapı. Önümüzdeki dönemde sanayi üretiminde kalıcı bir ivme yaratmak için teknoloji tabanlı üretim, yeşil sanayi yatırımları ve nitelikli işgücü politikalarının daha etkin biçimde uygulanması gerekecek.
Sonuç olarak, Eylül 2025 verileri “durağanlık” değil, “denge arayışı” sinyali veriyor. Türkiye sanayisi, küresel dalgalanmalara rağmen üretim çarklarını döndürmeyi başarıyor; ancak sürdürülebilir bir büyüme patikasına oturmak için yapısal dönüşüm adımlarının hızlandırılması kaçınılmaz görünüyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı