Türkiye’nin dış ticaret yapısında 2025 yılının son çeyreğine yaklaşırken ortaya çıkan tablo, küresel talep koşullarının karmaşıklığı ile iç talebin dayanıklılığı arasındaki gerilimi açık biçimde yansıtıyor. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı dış ticaret istatistiklerine göre Ekim 2025’te ihracat yıllık bazda %2,0 artarken, ithalattaki %7,2’lik yükseliş dış ticaret açığını belirgin şekilde büyüttü. Hem aylık hem de yılın ilk on ayına ilişkin veriler, Türkiye’nin büyüme kompozisyonunda ithalatın ağırlığının sürdüğüne, ihracattaki toparlanmanın ise sınırlı kaldığına işaret ediyor.
Bu görünüm, küresel ekonomideki yavaşlamaya, jeopolitik risklere ve emtia fiyatlarının yeniden yukarı yönlü hareketine rağmen Türkiye’nin güçlü üretim temposunu koruduğunu; ancak bu üretimin ithalata bağımlılığının dış dengeyi zorlamaya devam ettiğini ortaya koyuyor.
İhracatta Sınırlı Artış, İthalatta Daha Güçlü Bir Talep
Ekim ayında ihracat 23,9 milyar dolar, ithalat ise 31,5 milyar dolar oldu. İthalat artışı ihracat artışının yaklaşık dört katına ulaşırken, dış ticaret açığı %27,6 artarak 7,58 milyar dolara yükseldi. Bu fark yalnızca Türkiye’nin üretim desenindeki ara malı bağımlılığını değil, aynı zamanda iç talepteki canlılığın devam ettiğini de gösteriyor.

Ocak–Ekim dönemine bakıldığında tablo benzer:
İhracat %3,9 artışla 224,5 milyar dolar,
İthalat %6,1 artışla 299,1 milyar dolar,
Dış ticaret açığı ise %13,3 büyüyerek 74,7 milyar dolar oldu.
Bu seviyeler, Türkiye’nin 2025’te büyüme hedefi doğrultusunda üretim kapasitesini artırdığını ancak bu ivmenin dış bağımlılık nedeniyle maliyetli bir dengesizlik yarattığını düşündürüyor.
Enerji ve Altın Hariç Verilerde Daha Dengeli Bir Görünüm
Enerji ürünleri ve altının dışlandığı veri seti, Türkiye’nin dış ticaretinin yapısal yönünü analiz etmek açısından önemli ipuçları veriyor.
Enerji ve altın hariç ihracat %3,8,
Aynı kalemde ithalat %5,2 arttı.
Bu kategoride ihracatın ithalatı karşılama oranı %95,8 ile oldukça yüksek bir seviyede. Bu durum, dış ticaret açığının genişlemesinin büyük ölçüde enerji faturası ve altın ticaretinden kaynaklandığını gösteriyor. Nitekim jeopolitik gerilimlere paralel olarak enerji fiyatlarında yılın son çeyreğinde görülen dalgalanma Türkiye’nin ithalat faturasına doğrudan yansımış durumda.
İhracatın Belkemiği: İmalat Sanayi
Ekim ayında toplam ihracatın %94,4’ü imalat sanayinden geldi. Bu oran istikrarlı biçimde yüksek seyrediyor ve Türkiye’nin üretim ve ihracat kapasitesindeki dönüşümün devam ettiğini ortaya koyuyor. Tarım ve madencilik sektörleri her biri yaklaşık %3-4 düzeyinde küçük paylar alırken, katma değeri yüksek üretim en önemli gelir kaynağı olmayı sürdürüyor.
Bununla birlikte dikkat çekici olan bir diğer veri, yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ihracatı içinde yalnızca %3,4 paya sahip olması. Bu oran, Türkiye’nin ileri teknolojide ithalata bağımlı üretim modelini henüz dönüştüremediğini; ihracat artışının daha çok orta-düşük ve orta-yüksek teknoloji segmentlerinden geldiğini gösteriyor.
İthalatta Ara Mallarının Ağırlığı Sürüyor
Ekim ayında ithalatın %68,3’ünü ara malları oluşturdu. Bu oran, Türkiye’nin ihracat artışı elde edebilmek için bile yüksek düzeyde ara malı ithalat etmek zorunda olduğunu doğruluyor. Sermaye malları %16, tüketim malları ise %15,5 pay aldı.
Ocak–Ekim döneminde ara malı payının daha da yüksek, %68,9 düzeyinde olması, Türkiye’nin sanayi üretiminin dış girdilere bağımlı yapısının güçlendiğini gösteriyor. Bu kompozisyon, dış ticaret açığının yapısal karakterinin korunduğuna işaret eden kritik bir bulgu.
Ülkelere Göre Dağılım: Geleneksel Pazarlar Hep Zirvede
Ekim 2025’te en fazla ihracat yapılan ülke Almanya olurken, onu Birleşik Krallık, ABD, Irak ve İtalya izledi. İlk beş ülke toplam ihracatın %30,1’ini oluşturdu. Bu dağılım, Türkiye’nin ihracat coğrafyasındaki çeşitliliğin son yıllarda arttığına işaret etse de AB ve ABD’nin ağırlığının hâlâ belirleyici olduğunu ortaya koyuyor.
İthalatta ise tablo farklı:
Çin, 3,97 milyar dolarla açık ara ilk sırada.
Rusya, Almanya, İsviçre ve ABD diğer önemli tedarikçiler.
İthalatta Çin’in baskın rolü, Türkiye’nin özellikle elektronik, makine-teçhizat, ara malı ve düşük maliyetli tüketim mallarında bu ülkeye bağımlılığının arttığını gösteriyor.
Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Verilerde Hızlanma
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seride ihracat aylık bazda %1,7, ithalat ise %4,8 arttı. Bu fark, dönemsel dalgalanmalar hesaba katıldığında bile iç talebin dış talebe kıyasla daha hızlı genişlediğini ortaya koyuyor.
Özel Ticaret Sisteminde Açık Daha Yüksek
Özel ticaret sistemine göre hesaplanan dış ticaret açığı Ekim’de %34,4 artarak 7,96 milyar dolara çıktı. Bu sistemde antrepolar ve serbest bölgeler dışarıda bırakıldığından, sonuçlar ekonominin “çekirdek” alanındaki daha net tabloyu yansıtıyor. Açığın daha yüksek çıkması, serbest bölgelerdeki ihracat işlemlerinin genel ticaret sisteminde ihracat rakamlarını nispeten desteklediğine işaret ediyor.
Sonuç: Yapısal Bağımlılık, Dış Dengeyi Zorluyor
Ekim 2025 dış ticaret verileri, Türkiye’nin ihracat kapasitesindeki artışa rağmen dış ticaret dengesizliğinin derinleştiğini gösteriyor. Bunun ardında:
Ara malı ithalatına yüksek bağımlılık,
Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar,
Küresel talepteki yavaşlama,
İç talebin güçlü seyri,
Yüksek teknolojili üretimde sınırlı ilerleme gibi unsurlar bulunuyor.
Türkiye’nin dış dengeyi iyileştirmesi için katma değer zincirinin yukarısına tırmanması, üretimde yerlileşmeyi artırması, enerji bağımlılığını azaltması ve ihracatı coğrafi olarak çeşitlendirmesi kritik önem taşıyor. 2025’in kalan iki ayında küresel talebin seyri ve enerji fiyatlarındaki hareketler dış ticaret dengesi açısından belirleyici olacak.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı