Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Ekim 2025 ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Araştırma, Türkiye’de ekonomik sıkıntıların aileler üzerindeki etkisini somut rakamlarla gözler önüne seriyor. Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sadece sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması 28 bin 412 TL olarak belirlendi. Bu rakam, son iki yılda yüzde 107 gibi rekor bir artış gösterdi ve gıda fiyatlarındaki yükselişin aile bütçeleri üzerindeki baskısını net bir şekilde ortaya koyuyor.
Ancak gıda, sadece sorunların başlangıcı. Giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaçları da kapsayan yoksulluk sınırı, yani bir ailenin asgari yaşam maliyeti, Ekim 2025’te 92 bin 547 TL olarak hesaplandı. Bu rakam, mevcut asgari ücretin neredeyse dört katına tekabül ediyor. Başka bir deyişle, dört kişilik bir aileyi temel ihtiyaçlarıyla birlikte geçindirebilmek için mevcut maaş seviyeleri yetersiz kalıyor. Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 36 bin 984 TL olarak hesaplandı.

Son iki yılın verilerine bakıldığında durumun vahameti daha net görülüyor. 2023 Ekim ayında yoksulluk sınırı 44 bin 573 TL iken, 2024 Ekim’de 66 bin 553 TL’ye yükselmişti. 2025 Ekim itibarıyla ise 92 bin 547 TL’ye ulaşarak iki yıl içinde yoksulluk sınırının iki katına çıktığını görüyoruz. Açlık sınırı da benzer bir artış göstermiş; 2023’te 13 bin 684 TL iken, 2025’te 28 bin 412 TL’ye çıkmış durumda. Bekar çalışanların yaşama maliyeti de aynı süre zarfında yüzde 107 artış gösterdi.
Gıda fiyatlarındaki artış, “mutfak enflasyonu” olarak adlandırılan olgunun temel göstergesi. Ekim ayında gıda harcamalarındaki artış %1,58 olarak gerçekleşti. Bir yıllık değişim ise %39,06, yıllık ortalama artış ise %40,22 seviyesine ulaştı. Özellikle sebze ve meyve fiyatlarındaki yükseliş dikkat çekiyor: Ortalama sebze kilogram fiyatı 68 TL, meyve kilogram fiyatı 90 TL olarak belirlendi. Ekmek fiyatları sabit kalsa da pirinç, makarna ve benzeri temel gıda ürünlerinde yeniden artış kaydedildi.
Bu rakamlar, Türkiye’de orta ve dar gelirli ailelerin yaşam maliyetlerinin hızla yükseldiğini gösteriyor. Özellikle asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler için durum alarm verici. Yoksulluk sınırının asgari ücretin dört katına çıkması, çalışanların gelirlerinin temel ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğunu ortaya koyuyor. Bu da toplumda gelir eşitsizliğinin derinleşmesine ve sosyal kırılganlığın artmasına yol açıyor.
Ekonomistler, gıda ve enerji fiyatlarının enflasyonu doğrudan etkilediğine dikkat çekiyor. Türkiye’de son yıllarda artan enerji maliyetleri, nakliye ve lojistik giderlerini yükseltiyor; bu da gıda fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bir aile sadece market alışverişinde değil, ulaşım ve enerji faturalarında da ciddi yük altına giriyor. Bu durum, gelirlerinin büyük kısmını zorunlu ihtiyaçlara ayırmak zorunda kalan ailelerin tasarruf etmesini imkânsız hâle getiriyor.
Açlık ve yoksulluk sınırındaki artış, aynı zamanda sosyal politikaların etkinliğini de sorgulatıyor. Sosyal yardımlar ve destek mekanizmaları, artan yaşam maliyetine yeterince yetişemiyor. Eğitim, sağlık ve ulaşım gibi alanlarda fiyatlar yükselirken, sosyal yardımların reel değeri giderek azalıyor. Bu da düşük gelirli ailelerin yaşam standartlarının düşmesine ve gelecek planları yapamamasına yol açıyor.
Önümüzdeki dönemde kritik olan, fiyat istikrarını sağlayacak ekonomik politikaların hayata geçirilmesi ve dar gelirli hane halkına yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi. Aksi takdirde yoksulluk sınırındaki artış, sadece bugünü değil, gelecek kuşakların yaşam standartlarını da doğrudan etkileyecek.
Türk-İş raporu, Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırındaki dramatik yükselişi net bir şekilde ortaya koyuyor. Artan gıda fiyatları, yaşam maliyetlerinin yükselmesi ve asgari ücretin yetersizliği, ekonomik güvenlik ve yaşam standartları açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Bu veriler, sadece ekonomik değil, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla da toplum üzerinde baskı yaratıyor. Ailelerin ve bireylerin yaşamlarını sürdürebilmesi, ekonomik politikaların etkinliği, sosyal destekler ve gelir dağılımındaki adalet ile doğrudan bağlantılı.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı