Karanlığın İçindeki Sönmeyen Işık: Veriyle Umudu Resmetmek

Yayınlama: 10.12.2025
5
A+
A-
Sanayi ve Teknoloji Uzmanı

Hiçbir onkoloji hastanesinin bekleme salonunda oturdunuz mu? O koridorlarda zamanın, dışarıdaki dünyadan çok daha farklı aktığına şahit oldunuz mu?

Benim mesleki deneyimlerim beni sık sık o koridorlara götürdü. Orada gördüğüm şey, sadece tıbbi bir süreç değildi. Orada, kelimelerin bittiği, bakışların konuştuğu bambaşka bir dünya vardı. Bir yanda teşhisin getirdiği o ilk şokun yarattığı zifiri karanlık, “Neden ben?” sorusunun ağırlığı… Diğer yanda ise insanın en çaresiz anında bile içinde parlayan, mantığın izah edemediği o sönmez yaşama arzusu.

Bir veri bilimci olarak dünyaya genelde sayılar, olasılıklar ve algoritmalar üzerinden bakmaya alışığım. Ancak o hastane koridorlarında gördüğüm “umut”, hiçbir istatistiksel modele sığmayacak kadar büyüktü. Hastaların gözlerinde gördüğüm o fer, fırtınanın ortasında bile sükunetini korumaya çalışan bir deniz feneri gibiydi.

Peki, bu kadar soyut ve güçlü bir duygu, “soğuk” bilinen kodlarla ve verilerle anlatılabilir miydi?

Geçtiğimiz günlerde bilgisayarımın başına bu soruyla oturdum. Amacım bir grafik çizmek değildi; bir hissi, bir metaforu dijital tuvale dökmekti. R programlama dilini ve “Generative Art” (Üretken Sanat) tekniklerini kullanarak, kanserle mücadelenin anatomisini çıkarmaya çalıştım.

Ortaya çıkan eser, “Umut Gözü” adını verdiğim dijital bir tablo oldu.

Bu tabloya uzaktan baktığınızda biyolojik bir göz veya bir iris görüyorsunuz. Ancak yaklaştığınızda, binlerce ince çizginin oluşturduğu derin bir hikâye ile karşılaşıyorsunuz:

En dıştaki koyu, siyah ve lacivert hatlar; hastalığın yarattığı o ilk fırtınayı, korkuyu ve bilinmezliği simgeliyor. Orası kaosun başladığı yer. Ancak çizgiler merkeze doğru ilerledikçe renk değişiyor. Kültürümüzde şifayı ve manevi korunmayı temsil eden turkuaz rengi, bir nehir gibi içeriye akıyor. Bu, mücadelenin ve tedavinin rengi.

Ve en merkezde… Oraya parlak bir altın rengi yerleştirdim.

Çünkü ne kadar karanlık olursa olsun, insanın ruhunda sönmeyen bir çekirdek, bir “umut ışığı” her zaman vardır. O ışık, bazen bir annenin duasıdır, bazen bir doktorun gayreti, bazen de hastanın hayata olan inatçı bağlılığı.

Sanat, sadece fırça ve boyayla yapılmaz. Bugün, algoritmalarla da insan ruhuna dokunabiliyoruz. Kullandığım “akış alanları” (flow fields) tekniği, çizgileri rastgele savurmak yerine, onları bir amaca, bir merkeze yönlendiriyor. Tıpkı darmadağın olduğunu hissettiği anda bile toparlanıp iyileşmeye odaklanan bir insan zihni gibi.

Bu eseri, o zorlu yoldan geçen tüm savaşçılara, o koridorlarda sessizce bekleyen ailelere ve onlara ışık olmaya çalışan sağlık çalışanlarına ithaf ederim.

Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, veri bilimi ne kadar karmaşıklaşırsa karmaşıklaşsın; günün sonunda bizi biz yapan şey sayılar değil, o sayıların arkasındaki hikayelerdir. Ve gördüm ki; en karmaşık algoritma bile, bir insanın yaşama tutunma azminden daha güçlü değildir.

Karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, o merkezdeki ışığı kaybetmemeniz dileğiyle.

Not: Bu yazıdaki görsel, yazar tarafından R kodlama dili kullanılarak oluşturulmuş özgün bir veri sanatı çalışmasıdır.

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.