TRUMP’IN RUSYA İLE TİCARET YAPAN ÜLKELERE YAPTIRIM UYARISI

Yayınlama: 18.11.2025
5
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

ABD’de Donald Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte Washington’ın dış politikada agresif bir hat izleyeceği giderek daha net görülüyor. Senato’ya sunulan ve Trump’ın bizzat destek verdiği yeni düzenleme, Rusya ile ekonomik bağlarını koruyan ülkelere tarihte eşine az rastlanır ölçekte yaptırımlar öngörüyor. Tasarı yasalaşırsa, Hindistan ve Çin başta olmak üzere Rus petrolü, gazı veya uranyumunu satın alan ülkelere yüzde 500’e varan ithalat vergileri uygulanabilecek. Bu da ABD’nin küresel ticaret sisteminde sert bir jeoekonomik kırılmaya hazırlanmakta olduğunu gösteriyor.

Bu yeni yaklaşım yalnızca Moskova’yı cezalandırma hedefi taşımıyor; aynı zamanda Washington’ın Ukrayna savaşını küresel ekonomik bir hesaplaşmaya dönüştürme stratejisini açığa çıkarıyor. Trump’ın “Rusya ile iş yapan her ülke ağır bedel öder” sözleri, artık yalnızca siyasi bir çıkış değil, somut bir yasa tasarısının arka planını oluşturuyor. Dahası, Trump tehdidi yalnızca Rusya ile sınırlı tutmayıp “denklemde İran da olabilir” diyerek Washington’ın genişletilmiş baskı politikasını işaret ediyor.

Senato’nun Yaptırım Hamlesi: Küresel Enerji Dengeleri Sarsılıyor

“Rusya’ya Yaptırım Yasası (2025)” olarak adlandırılan düzenleme, yalnızca Rusya’dan doğrudan yapılan ticareti hedeflemiyor. Asıl kritik nokta, Rus petrolü satın alan ve Ukrayna’yı siyasi ya da askeri olarak desteklemeyen ülkelerin ithalatının ABD piyasasına girişinde yüzde 500’e varan vergiler uygulanacak olması. Bu, ABD’nin küresel enerji ticaretini yeniden şekillendirmek ve Rusya’nın savaş ekonomisini besleyen dış gelirlerini boğmak için geliştirdiği en agresif yöntemlerden biri olarak dikkat çekiyor.

Tasarıyı sunan Senatör Lindsey Graham ile Richard Blumenthal, “Putin’i köşeye sıkıştıracak nihai koz, Rus petrolünü alan ülkelerin üzerine gidecek ticari baskıdır” diyerek Washington’ın stratejik hedefini açıkça dile getirdi. Bu açıklama, yaptırımların yalnızca bir ekonomik önlem değil, aynı zamanda savaş stratejisinin tamamlayıcı unsuru olduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bu sert yaklaşımın riskleri de büyük. Özellikle Hindistan ve Çin gibi dev ekonomilere yönelik yaptırımlar, küresel enerji piyasalarını altüst edebilir, petrol fiyatlarını yükseltebilir ve Washington’ı kendi müttefikleriyle bile karşı karşıya getirebilir.

ABD-Çin-Hindistan Üçgeni: Yeni Jeoekonomik Cephe

Bu tasarının en çarpıcı yönlerinden biri, doğrudan Rusya’yı değil, Rusya’yla iş yapan üçüncü ülkeleri hedef alması. Bu, ABD’nin 1990’lardaki yaptırım politikasından çok farklı bir evreye geçildiğini gösteriyor. Artık yaptırımlar yalnızca “düşman rejimlere” değil, bu rejimlerle ticaret yapan büyük ekonomik aktörlere yöneliyor.

Özellikle Hindistan ve Çin’in pozisyonu burada belirleyici. Hindistan, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana, Rusya’dan büyük indirimlerle aldığı petrol sayesinde hem enerji maliyetlerini düşürdü hem de rafineri sektörünü güçlendirdi. Çin ise hem enerji tedarikini çeşitlendirmek hem de ABD ile yaşadığı stratejik rekabette elini güçlendirmek için Rusya ile ekonomik ilişkilerini derinleştirdi.

ABD’nin yeni tasarısı, bu iki ülkenin ekonomik bağımsızlığını sınamayı amaçlıyor. Ancak bu hamle aynı zamanda Washington’ın Pekin ve Yeni Delhi ile ilişkilerini sert bir gerilim hattına çekebilir. Çünkü yüzde 500 gibi astronomik vergiler, yalnızca ticari bir ceza değil, doğrudan “ekonomik savaş” niteliği taşıyor.

Trump’ın Hesabı: Yaptırımlar mı, Pazarlık Aracı mı?

Donald Trump’ın siyasi tarzı dikkate alındığında, bu tasarının nihai amacının yalnızca yaptırım uygulamak değil, aynı zamanda pazarlık masasında güç kazanmak olduğu da söylenebilir. Trump geçmişte Çin ile ticaret savaşlarında yüksek tarifeleri bir baskı unsuru olarak kullanmış ve sonunda anlaşma yoluna gitmişti. Benzer bir strateji bu kez Rusya üzerinden devreye girdirilebilir.

Trump’ın “Benim için sorun değil” çıkışı, Washington’ın klasik diplomatik yaklaşımının bir kenara bırakıldığını gösteriyor. Ancak Beyaz Saray’daki bu sert söyleme rağmen, tasarı ABD Başkanına bazı ülke veya sektörleri yaptırımlardan muaf tutma yetkisi de veriyor. Bu da kapıları tamamen kapatmayan esnek bir tavır olarak okunabilir.

Avrupa’nın Konumu: Paralel Yaptırımlar, Ayrışan Öncelikler

AB, Rusya’ya karşı 19. yaptırım paketini devreye aldı ve bu paket ilk kez Rus LNG’sine kademeli yasakları içeriyor. Ancak Avrupa, enerji arzı konusunda ABD’ye kıyasla çok daha kırılgan bir durumda. Üstelik Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkeler, Hindistan ve Çin’e karşı ikinci bir ekonomik cephe açılmasına hayli mesafeli.

ABD’nin yeni tasarısı, transatlantik ilişkilerde yeni tartışmaların da başlangıcı olabilir. Çünkü Avrupa ülkeleri, Rusya’ya karşı sert yaptırımları desteklese bile, küresel tedarik zincirlerinin daha da gerilmesi ve enerji fiyatlarının tekrar yükselmesinden endişe duyuyor.

Küresel Sonuçlar: “Yeni Soğuk Savaş’ın Ekonomi Cephesi

Rusya’ya uygulanan yaptırımlar savaşın başından beri pek çok kez genişletildi, ancak Moskova yalnızca Avrupa ile ilişkilerini kaybetti; Asya’da yeni pazarlar bularak gelir kaybının büyük bölümünü telafi etti. Bu nedenle ABD, artık Rusya’yı izole etmek için “ikincil yaptırımlar” dönemine geçiyor. Bu tür yaptırımlar, İran ve Kuzey Kore örneklerinde olduğu gibi, zamanla küresel finans sisteminde derin çatlaklara yol açabilir.

Eğer tasarı yasalaşırsa, Rusya ile ticaret yapan ülkelerin yanı sıra küresel enerji piyasaları, dolar sistemi ve uluslararası ticaret düzeni üzerinde kırılmalar yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Birçok analist bu hamleyi, dünyanın “ekonomik kutuplaşma” dönemine daha hızlı girmesi olarak yorumluyor.

Sonuç: Bir Tasarıdan Fazlası – Küresel Güç Mücadelesinin Yeni Aşaması

Trump döneminin yeni yaptırım yaklaşımı, yalnızca Rusya’ya karşı değil, Amerikan liderliğinde şekillenen dünya düzeninden uzaklaşan tüm ülkelere bir uyarı niteliği taşıyor. Bu yasa tasarısı sadece Washington-Moskova eksenini değil, ABD-Çin ve ABD-Hindistan ilişkilerini de derinden etkileme potansiyeline sahip.

Bugün ABD’nin attığı bu adım, sadece Ukrayna Savaşı’nın seyriyle ilgili değil, geleceğin enerji haritaları, ticaret rotaları ve siyasi bloklaşmaları açısından da belirleyici olabilir. Yani bu tartışma yalnızca bir yaptırım yasası değil; küresel siyasi tansiyonun ekonomik zemine kaydığı yeni bir dönemin habercisi.

Dünya, artık tanklarla değil, tarifelerle yürütülen savaşların çağında. Trump’ın teşvikiyle Senato’ya sunulan bu yasa, belki de önümüzdeki yılların en sert jeopolitik çatışmalarından birinin kapısını aralıyor.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.