Muğla, 21 Aralık (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da STK Temsilcileriyle Buluşma programında konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması şu şekilde:
“Şehre geldiğimiz andan itibaren bizleri muhabbetle bağrına basan tüm Muğlalı kardeşlerime canı gönülden teşekkür ediyorum. Muğla İl Kongremizi partimize yakışan büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik.
Burada hem teşkilat mensuplarımızla kucaklaştık hem de partimizi ve cumhur ittifakını Muğla’da zirveye taşıyacak yeni kadroları belirledik. Görevi devreden arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, millete hizmet nöbetini devralan kardeşlerimize de Mevla’dan üstün başarılar diliyorum.
Bizim gerek 50 yılı aşan siyasi hayatımız gerekse 22 yıllık iktidarlarımız boyunca rehber edindiğimiz ilke şudur; seçim kazanmak, sandıktan birinci çıkmak elbette önemlidir ama asıl olan milletin gönlünü kazanmak, milletin hayır duasına mahzar olabilmektir. Bunun yolu da şüphesiz eser, hizmet ve proje üretmekten geçer.
Bize oy versin ya da vermesin kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden tüm Türkiye’ye hizmet etmek için gece gündüz koşturuyoruz.
Bizim siyaset felsefemizde ayrımcılık asla yoktur. Kimseyi inancından, tercihinden, meşrebinden, siyasi partisinden dolayı dışlama yoktur. Etnik kökeni, dünya görüşü, sandıktaki tercihi ne olursa olsun 85 milyonun her bir ferdi bizim öz kardeşimiz, canımızın bir parçasıdır.
85 milyonluk devasa bir aileyiz. Vatanımız, bayrağımız, İstiklal Marşımız, acımız, sevincimiz, mazimiz ve istikbalimiz birdir.
Bu ülkenin yakın geçmişinde gerçekten büyük acılar yaşandı, milletin tercihleri yok sayıldı. Milli iradeye darbe vuruldu. Gençlerimizi sokak olaylarında kurban verdik. 40 yıllık terör mücadelemizde nice koç yiğit ömrünün baharındayken toprağa düştü.
Maraş ve Çorum olaylarında insanımızı birbirine kırdırdılar. Sermayenin renkleri ayrıldığı, baskıların, tehditlerin, zorbalıkların ayyuka çıktığı, insanların fişlendiği olağanüstü dönemler yaşandı.
Kürt kardeşlerimiz bir tarafta terör örgütünün, diğer tarafta dikta heveslisi bir avuç kibir abidesinin olduğu bir cendereye sıkıştırıldı. Kılık kıyafetinden, şivesinden, dış görünüşünden dolayı insanlarımız hakarete maruz kaldı. Alevi, Bektaşi vatandaşlarımız asırlardan süzülüp gelen kültürlerini tam yaşayamıyor, kimliklerini korkusuzca dile getiremiyordu. Başörtülü kızlarımızın en temel olan eğitim hakları, çalışma hakları keyfi sebeplerle gasp edilmiş kısıtlamıştı.
Kerameti kendinden menkul seçkinler mutlu müreffeh bir hayat sürerken toplumun kahir ekseriyeti ya yasaklarla ya da yoklukla ve yoksullukla boğuşuyordu.
Bunların neredeyse tamamını artık geride bıraktık. Krizlerin ve belirsizliklerin kol gezdiği Türkiye’yi son 22 yılda tekrar ayağa kaldırdık.
2002’de 230 milyar dolar ekonomik büyüklüğü olan ülkemizi geçen sene 1 trilyon 130 milyar dolarlık büyüklüğe kavuşturduk.
Milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara ve kişi başına gelirimizi ise 15 bin 551 dolara yükselmesini şu anda bekliyoruz. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık, 261 milyar doların üzerine çıkardık.
Ayrıca bizden önce hayal dahi edilemeyen nice reformu nice hak ve özgürlük hamlesini sabırla, azimle, kararlılıkla hayata geçirdik.
Türkiye’yi güven ve istikrarla uyum içinde, en önemlisi de birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde hamt oldun bugünlere getirdik.
Ekonomide, diplomaside, ticarette, turizmde, sağlıkta aklınıza gelebilecek her alanda hiç umulmadık başarılara imza attık. Hayatın dinamizmi içerisinde beklentiler ve talepler de dönüşmektedir. Dünya değiştikçe insanın aynı kalması fıtrata aykırı bir durumdur.
Siyasetin görevi sorulara ve sorunlara makul cevaplar üretmek, halktaki değişim iradesini doğru enstrümanlarla yönetmektir. Bunun kolay bir vazife olmadığını hepimiz biliyoruz.
Türkiye gibi demokrasisi 42 yıl önce yapılmış darbe anayasasıyla malul olan ülkelerde değişimi yönetmek çok daha çetrefillidir. Bunun için Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz.
Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi gündem kaygımızdan değil tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz. Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki bırakın çözümün parçası olmayı, sorunun katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor.
Anayasa dahil ülkenin herhangi bir meselesinde önerileri var mı? Yok. İstemezükten başka lügatlerinde kelime var mı? O da yok. Böyle gelmiş böyle gitsin. Böyle siyaset olur mu? Mızıkçılık yaparak, saklanarak, kaçarak, işi yokuşa sürerek bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak, her şeye itiraz etmek midir?
Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ihtiyacımız var. Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha kolay, daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır.
Meclisimizdeki partilerin çoğunun ilk dört madde başta olmak üzere pek çok hususta hemfikir olduğunu memnuniyetle söyleyebiliyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakının da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir.
Bu süreçte Muğla’nın iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, kanaat önderleriyle bizim yanımızda olması çok ama çok önemlidir.
Muğla gerçekten kendini insanı kendine meftun eden bir şehrimizdir. Özellikle son yıllarda Muğla her alanda büyük bir atılım içerisindedir. Muğla’nın seralarında üretilen, tesislerinde işlenip paketlenen gıda ürünleri dünyanın dört bir yanına gönderiliyor.
Muğla’nın tabiat harikası koylarına, tesislerine dünyanın dört bir yanından turist geliyor. Ancak bütün bu avantajlarına rağmen Muğla yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor.
Muhalefetin siyasi meselelerdeki lakayt tavrı yönettiği şehirlerdeki yerel yönetimlerle ilgili konulara da sirayet ediyor. Sorun çözmek, milletin sıkıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir dertleri yok.
Her yıl Muğla ve Bodrum yaklaşık 1,5 milyon misafir ağırlıyor. Ülkemizin turizmdeki hedefleri büyüdükçe buralara gelen yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı da doğal olarak artıyor. Turizmde 2024 yılı hedefimiz 60 milyon ziyaretçidir.
Biz bir taraftan turizmde gaza basarken yerel yönetimler tarafında tam anlamıyla bir atalet hatta sabotaja varan bir duyarsızlık görüyoruz. Turizmden ekonomik olarak ciddi gelir elde ediyorlar ama iş altyapı, üstyapı yatırımlarına gelince hiçbir adım atmıyorlar.
Biz derde derman olmanın sıkıntıları ortadan kaldırmanın peşindeyiz.”
SANAYİ HABER AJANSI