İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bir TV programında gündeme dair soruları yanıtladı.
İktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı sürece dair düşünceleri açıklayan Dervişoğlu; “22 yıldır iş başında bulunanların bugün yaşanan gelişmelere bakarak başka sonuçları elde edebilmek adına sloganlar üzerinden muhataplarını da suçlayacak bir söylem geliştirmiş olmaları bizim tarafımızdan bakıldığında ciddi alınabilecek bir şey değildir. “Terörsüz Türkiye istiyorlar” Elbette ki hepimiz istiyoruz. Terörle yaşamayı kim ister? Ama bugün bizi bu bataklığın içinde yaşamaya mahkum eden geçmişe yönelik hatalara bakıldığında terörle boğuşan bir Türkiye’yi kimin yarattığını da tespit etmek lazım.” dedi.
Terör örgütünden silah bırakma çağrısı beklenen sürecin pazarlıksız bir şekilde mi işlediğine dair görüşleri sorulan Dervişoğlu; “Pazarlıksız bir sürecin işlemesi mümkün değil. O zaman sürecin yönetilmesi, stratejinin tanzimi bunlar için İmralı’daki cani başının görüşüne düşüncelerine hatta Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin konuya bakışına bakmanın ya da onlar üzerinden değerlendirme yapmanın bir anlamı kalmaz. Heyete dahil edeceğiniz bir kişinin, heyete dahil olup olmaması hususunu şayet Barzani’ye sormak zorunda bırakıyorlarsa sizi ve bu da ifşa ediliyorsa burada olup bitenlerin bir başka alana gölge düşürecek bir biçimde faş edilmesi söz konusu oluyorsa Barzani’nin bile dahil olduğu bir trafik işliyor demektir. Ben de diyorum ki o pazarlık olsa olsa bir yıkım projesi olur. Bunlar kapalı kapılar ardında konuşulan şeyler ise şayet millet bu konuda bilgilendirilmelidir diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmelidir. Beni bilgilendirmesi gereken bu konuda Dışişleri Bakanıdır, İçişleri Bakanı’dır, Milli Savunma Bakanı’dır ya da Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği bir devlet görevlisidir.”
Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın kendisini tehdit etmesine ve kendisinin de Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı’nın suikaste uğradığı yerde basın açıklaması yapmasına dair şunları söyledi:
“O statüde bulunan herhangi bir insana cevap vermek için yapmadım o basın toplantısını. Sadece bu konuyla alakalı sorumluluklarının kendilerine hatırlatılması icap eden kişiler var. Ben Türkiye’de siyaset yapıyorum. Siyaset yapmak bir anayasal hakkı kullanmaktır. Siz de gazetecilik yapıyorsunuz. Sizin gazetecilik yapmanızı engellemek için atılmış adımlar bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemeye yönelik adımlardır. Dolayısıyla adi bir suç değildir yani sizin gazetecilik yapmanızın engellenmeye çalışılması. Benim de siyaset yapmam engellenmeye çalışılıyorsa bu adi bir tehdit değildir. Dolayısıyla bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemek üzere yapılmış bir iştir” ifadelerini kullandı.
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde kılıçlı yemini organize ettiği söylenen teğmenlerin ihracına yönelik karar sürecine dair Dervişoğlu; “3 kuvvetin başında sınıf birincisi olan kadın teğmenler var. Türkiye'nin bununla iftihar etmesi gerekirken böyle bir tartışmanın içine çekilmeyi yerinde bulmadığımı ifade etmişti. Şimdi Mustafa Kemal’in askerleri ifadesinin reddedilecek bir yanı yok. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün mensuplarının Mustafa Kemal’in askeri olması lazım. Ne zaman ki Mustafa Kemal’in askeri olmaktan çıkarlar işte öyle 15 Temmuz benzeri birtakım olayların da sebebini teşkil ederler. Bir disiplin suçu işlenmiş olabilir, amirleri ya da komutanları böyle bir şeyi yapmamaları hususunda kendilerini uyarmış da olabilirler. Ama meslek askerlik mesleği olması disiplinli de gerektiriyor olması münasebetiyle böyle bir sert tedbire ihtiyacımız var kanaati oluşmamalı, bunlar gencecik çocuklar. Bunların hakkında karar verirken kendi evlatlarımızı onların yerine koyarak karar vermemiz lazım” şeklinde konuştu.
SANAYİ HABER AJANSI