OECD YE GÖRE TÜRKİYE 2026 VE 2027 YILLARINDA AVRUPA’NIN EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKESİ OLABİ LİR

Yayınlama: 18.12.2025
12
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Küresel ekonominin belirsizliklerle dolu bir dönemden geçtiği, jeopolitik risklerin ve sıkı para politikalarının büyümeyi baskıladığı bir ortamda, OECD’nin son Ekonomik Görünüm raporunda yer alan Türkiye’ye ilişkin tahminler dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. Rapora göre Türkiye, 2026 ve 2027 yıllarında Avrupa kıtasında en hızlı büyüyen ekonomi olma potansiyeline sahip. Bu öngörü, hem Avrupa ekonomilerinin genel durgunluk eğilimi hem de Türkiye ekonomisinin son yıllarda izlediği dönüşüm süreci dikkate alındığında, sadece istatistiki bir tahmin değil, aynı zamanda ekonomik yönelimlere dair güçlü bir mesaj niteliği taşıyor.

Avrupa’da Büyüme Zayıf, Türkiye Ayrışıyor

OECD’nin değerlendirmelerinde Avrupa ekonomilerinin büyük bir kısmı için ortak bir sorun öne çıkıyor: düşük büyüme. Almanya başta olmak üzere birçok büyük Avrupa ekonomisi, sanayi üretimindeki yavaşlama, zayıf iç talep ve ihracat pazarlarındaki daralma nedeniyle potansiyelinin altında büyüyor. İtalya, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde büyüme oranlarının yüzde 1’in dahi altına inmesi beklenirken, Avrupa ortalamasının uzun süre sınırlı kalacağı öngörülüyor.

Bu tablo içinde Türkiye’nin ayrışması dikkat çekici. OECD, Türkiye ekonomisinin 2026 yılında yaklaşık yüzde 3,5 civarında, 2027 yılında ise yüzde 4’e yaklaşan bir büyüme performansı sergileyebileceğini öngörüyor. Bu oranlar, Avrupa ortalamasının oldukça üzerinde ve Türkiye’yi kıta genelinde zirveye taşıyacak bir hız anlamına geliyor.

Büyümenin Dinamikleri: İç Talep, Yatırım ve Üretim

OECD’ye göre Türkiye’nin büyüme potansiyelinin arkasında birkaç temel unsur bulunuyor. Bunların başında iç talebin görece canlı kalması geliyor. Genç ve dinamik nüfus yapısı, tüketim eğiliminin Avrupa ülkelerine kıyasla daha güçlü seyretmesini sağlıyor. Bu durum, özellikle hizmetler sektörü ve dayanıklı tüketim malları üretimi açısından büyümeyi destekliyor.

Bir diğer önemli faktör yatırım harcamaları. Son dönemde uygulanan daha öngörülebilir ekonomi politikaları ve finansal istikrarı güçlendirmeye yönelik adımlar, yatırımlar üzerinde olumlu bir etki yaratıyor. OECD, özel sektör yatırımlarının önümüzdeki dönemde kademeli olarak artacağını ve bunun büyümeye anlamlı katkı sağlayacağını vurguluyor.

Üretim tarafında ise sanayi ve ihracat kapasitesinin göreli dayanıklılığı öne çıkıyor. Küresel ticaretteki yavaşlamaya rağmen Türkiye, coğrafi konumu, lojistik avantajları ve esnek üretim yapısı sayesinde Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında rekabet gücünü koruyor. Özellikle otomotiv, makine, beyaz eşya ve savunma sanayi gibi sektörlerin büyümeye destek vermesi bekleniyor.

Enflasyonla Mücadele ve Makro Denge

OECD raporunda, büyüme tahminlerinin yanında enflasyon ve makro dengelere ilişkin değerlendirmeler de önemli bir yer tutuyor. Türkiye ekonomisinin önündeki en kritik başlıklardan biri olan enflasyonla mücadelede atılan adımların, orta vadede fiyat istikrarını güçlendirmesi bekleniyor. Enflasyondaki kademeli düşüş, hane halkı alım gücünü desteklerken, yatırımcı güveni açısından da belirleyici olacak.

Bununla birlikte OECD, büyümenin sürdürülebilirliği açısından mali disiplinin ve yapısal reformların önemine dikkat çekiyor. Kamu maliyesinde dengeli bir görünümün korunması, verimliliği artıracak reformların hayata geçirilmesi ve işgücü piyasasında esnekliğin artırılması, Türkiye’nin yüksek büyüme performansını kalıcı hale getirebilmesi için kritik görülüyor.

Avrupa İçin Türkiye Ne Anlama Geliyor?

Türkiye’nin 2026 ve 2027’de Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi olması, sadece ulusal ölçekte değil, bölgesel ölçekte de önemli sonuçlar doğurabilir. Zayıf büyüme performansı sergileyen Avrupa ekonomileri için Türkiye hem bir ticaret ortağı hem de yatırım açısından cazip bir pazar olma özelliğini güçlendirebilir. Özellikle Avrupa şirketlerinin, durağan iç pazarlara alternatif olarak Türkiye’ye yönelmesi ihtimali, ekonomik ilişkilerin derinleşmesini beraberinde getirebilir.

Aynı zamanda bu tablo, Türkiye’nin küresel ekonomi içindeki konumunu da yeniden tanımlayabilir. Avrupa’nın büyüme motorunun zayıfladığı bir dönemde Türkiye’nin öne çıkması, ülkenin bölgesel bir üretim ve ticaret merkezi olarak rolünü pekiştirebilir.

Riskler ve Soru İşaretleri

Elbette OECD’nin büyüme tahminleri, belirli varsayımlara dayanıyor ve risklerden bağımsız değil. Küresel ekonomide olası bir sert yavaşlama, jeopolitik gelişmeler, enerji fiyatlarında ani dalgalanmalar ve finansal piyasalardaki oynaklık, bu olumlu senaryoyu zorlayabilecek unsurlar arasında yer alıyor. Ayrıca iç politik belirsizlikler ve reform sürecinde yaşanabilecek aksaklıklar da büyüme performansını sınırlayabilir.

Bu nedenle OECD, Türkiye için çizilen olumlu büyüme tablosunun, kararlı ekonomi politikaları ve öngörülebilir bir yönetim çerçevesiyle desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

Sonuç: Güçlü Bir Potansiyel, Kritik Bir Dönemeç

OECD’nin öngörüleri, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki iki yıl içinde Avrupa’dan pozitif yönde ayrışabileceğine işaret ediyor. 2026 ve 2027’de en hızlı büyüyen Avrupa ekonomisi olma ihtimali, Türkiye için önemli bir fırsat penceresi anlamına geliyor. Ancak bu potansiyelin kalıcı refaha dönüşebilmesi, büyümenin niteliğine ve sürdürülebilirliğine bağlı olacak.

Kısacası, OECD’nin tahminleri Türkiye için umut verici bir tablo çiziyor. Önümüzdeki dönemde atılacak adımlar, bu tabloyu güçlü bir başarı hikâyesine mi yoksa kaçırılmış bir fırsata mı dönüştürecek, bunu zaman gösterecek.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

Zaferozcivan59@gmail.com

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.