Altun: Devletin kurumlarına kışkırtıcı çağrılarla, sokakları manipüle etmek kabul edilemez

Ankara, 25 Mart (Hibya) – Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, devletin kurumlarına karşı kışkırtıcı çağrılarla sokakları manipüle etme, vandalizm, şiddet ve kanun tanımazlığı teşvik etmenin kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Altun: Devletin kurumlarına kışkırtıcı çağrılarla, sokakları manipüle etmek kabul edilemez
Yayınlama: 25.03.2025
3
A+
A-

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği Paneli'nde konuştu.

İletişim Başkanı Altun’un konuşması şu şekilde:

“Son günlerde İstanbul merkezli olarak başlayan yolsuzluk soruşturması özelinde kutuplaştırma ve nefret dilini körükleyen durumun çok açık bir şekilde gördük, görüyoruz. Karşımızda bağımsız bir yargı tarafından yürütülen bir yolsuzluk soruşturması ve soruşturmayla gündeme gelen vahim iddialar var.

Bu iddiaların soruşturulması hukuk devletinin gereği olarak bağımsız yargının denetiminde ve kontrolündedir. Hal böyleyken yargı sürecini siyasallaştırmaya, yürüyen bir davayı politik bir çekişmenin konusu haline getirmeye, ortadaki vahim iddialara cevap vermek yerine Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef göstermeye, hükümetimizi suçlamaya yönelik kötü niyetli bir çabayla karşılaşıyoruz.

Yürüyen hukuki bir süreci akamete uğratmak ve siyasi rant elde etmek amacıyla vandalizme, sokak şiddetine zemin hazırlamak sorumsuzluktur, kamu düzenini bozmaktır, toplumsal huzur ve barış ortamını zedelemektir.

Meşru siyaset zemini milletimizin iradesiyle şekillenmiştir ve bu meşru siyaset zemini anayasayla teminat altına alınmıştır. Devletin kurumlarına karşı sorumsuz ve kışkırtıcı çağrılarla sokakları, manipüle etmek, vandalizmi, şiddeti ve kanun tanımazlığı teşvik etmek kabul edilemez.

Bu tür çağrılar adli yargı süreçlerine açıkça müdahale çabasıdır. Hak arayışı değil hukukun üzerinde bir baskı kurma gayretidir. Dahası bu çağrıları yapanların sokakta yaşanabilecek olası provokasyonlara karşı ne güvenlik açısından ne de siyasi sorumluluk bakımından kontrol edici veya yatıştırıcı bir kapasiteye sahip olmadıkları da açıktır.

Geçmişte olduğu gibi bugün de bu sokak çağrılarının ardından çeşitli aşırılık yanlılarının terör örgütlerine mensup ya da sempatizan yapılan ve radikal grupların harekete geçmeye çalıştığını yine üzülerek müsaade ediyoruz.

Bütün bu süreçlerde dijital mecraları, sosyal medyayı bir taarruz alanı, bir kaos üretim merkezi, toplumsal huzursuzluk yaratma aracı olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Yine bu süreçte ne yazık ki yoğun bir dezenformasyon bombardımanı ve sistematik yalan kampanyalarıyla karşılaşıyoruz.

Son dönemde kamuoyunun özellikle dijital mecralar üzerinden yönlendirilmek istendiği, gerçekle ilgisi olmayan haberler, manipülatif içerikler ve kasıtlı çarpıtmalarla algı yönetiminin sistematik bir biçimde yapılmaya çalışıldığı açıkça ortadadır.

Bu dezenformatif kaynakların bir kısmının yurt dışı kaynaklı olduğunu açık ve bet bir şekilde biliyoruz. Benzerlerini gezi olaylarında, deprem sonrasında hatta orman yangınları sırasında gördüğümüz organize dezenformatif bir saldırı var. Bu süreçte yargı kararlarına ilişkin gerçek dışı iddialardan, devlet kurumlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik kurgulanmış içeriklere, kamu görevlilerinin hedef alınmasından uluslararası kamuoyuna sunulan çarpıtılmış bilgilerle Türkiye’nin adeta itibarını zedeleme çabalarına kadar çok sayıda dezenformasyon girişimlerine bizzat tanıklık ettik.

Halkı yanıltan, devlete güvensizlik aşılamaya çalışan, bilgi kirliliğiyle kargaşa üretmek isteyen her yapıyla ve her aktörle mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.

Hukukun üstünlüğüne, devletin meşruiyetine ve milletin sağduyusuna zarar veren bu dezenformasyon saldırılarına karşı güçlü, bilinçli ve sistematik bir duruş şarttır. Devletimiz bu bağlamda tüm kurumlarıyla teyakkuz halindedir. Bizler de burada bilgi kirliğine karşı çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Hiç kimse hukukun üstünde değildir, hiçbir kişi ya da kurum yargının bağımsızlığına müdahale etme hakkına sahip değildir. Anayasal düzende teminat altına alınan kuvvetler ayrılığı ilkesinin özü de tam burada kendisini gösterir. Hukuku itibarsızlaştırma çalışmaya ve yargı mercilerini baskı altına almaya çalışan her söylem adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülüktür.”

Cevdet Yılmaz’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“21. Yüzyılda Türkiye’nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği kitabının hayırlı olmasını diliyorum. Bağımlılıkla mücadele devletimizin ilgili kurumlarının yanı sıra başta Yeşilay olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımızın, medyanın, akademik dünyanın ve ilgili tüm tarafların meselesi bir taraftan da bireylerin ve ailelerin meselesidir.

Başkanlığını yaptığım Bağımlılıkla Mücadele Kurulu çalışmalarımızda bu mücadelenin tim paydaşların katkısıyla yürütülecek hayati bir mücadele olduğunu her fırsatta belirtiyoruz.

İletişim Başkanlığımızın yayımladı bu kitap bağımlıkla mücadelenin toplumsal dayanışma içerisinde yürütülmesine yaptığı vurguyla, içerdiği birçok hususla kalıcı bir çalışma olmuştur.

Bağımlılık sadece bireyin yaşadığı bir sorun olmanın ötesinde toplumsal yapıyı da derinden etkileyen karmaşık bir meseledir. Günümüzde bağımlılık fiziksel ve ruhsal sağlık problemlerinden ekonomik kayıplara kadar geniş bir yelpazede sonuçlar doğurmaktadır.

Aynı zamanda bireylerin aile ilişkilerini zayıflatmakta, toplumsal bağlarını koparmakta, toplumla bütünleşmelerini güçleştirmektedir.

Dünya genelinde 292 milyon kişi maalesef uyuşturucu kullanmıştır. Bu rakam son 10 yılda uyuşturucu kullanımdan dünya genelinde yüzde 20’lik bir artışın yaşandığını ve 15-64 yaş aralığındaki her 18 kişiden birinin temas ettiği görülüyor.”


SANAYİ HABER AJANSI

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.