Ankara Sanayi Odası Meslek Komiteleri Ortak toplantısının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, küresel ekonomideki gelişmeler, sanayi sektörüne yön verecek olan eğilimlere değindi. Ardıç, ASO’nun bu doğrultuda yeniden yapılandırılmasına ilişkin de bilgi verdi.
2023 Yılı II. Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, 25 Eylül tarihinde Hilton Dalaman Sarigerme Resort, Muğla’da ASO Meclis ve 40 Meslek Komitesi üyelerinin geniş katılımıyla gerçekleştirildi.
Açılış konuşmasını Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç’ın yaptığı toplantıda, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güven Sak tarafından “Dünyada ve Türkiye’deki Gelişmeler ile Dijitalleşme ve Yeşil Ekonominin Getirdikleri” konulu sunum gerçekleştirildi ve sanayicilerin soruları yanıtlandı.
ASO Başkanı Seyit Ardıç konuşmasında şunları söyledi:
“Değerli Meclis Başkanım ve Divan, şeref üyemiz değerli büyüğüm Bora Aynagöz, kıymetli meclis ve komite üyeleri, hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Aramızda Ankara’dan gelen değerli ekonomi hocamız, aynı zamanda TEPAV’ın kurucu direktörü olan Prof. Dr. Güven Sak ve değerli gazeteci dostlarımız da var. Hepinize hoş geldiniz diyorum.
Son komite toplantımızdan bugüne, ülkemizde önemli gelişmeler yaşandı. Makroekonomi değerlendirmemi bugün öğleden sonra meclis toplantımızda sizlerle paylaşacağım. Şimdi ise, küresel ekonomideki gelişmeler, sanayi sektörümüze yön verecek olan eğilimler, bu doğrultuda odamızın yeniden yapılandırılması ve yürüteceğimiz faaliyetler hakkında bilgi vereceğim.
Değerli Meclis ve Komite Üyeleri,
Dünya ekonomisine baktığımızda; yavaşlayan büyüme, ticaret yollarında ve tedarik zincirlerinde tıkanıklıklar, güvenlik riskleri, düzensiz göç ve iklim krizinin etkilerini görüyoruz. Bu olgular karşısında hükümetler karmaşık politika sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Avrupayla Rusya, Amerika ile Çin arasında süregelen gerilimler, kutuplaşmaya yol açıyor ve yeni ekonomik gruplaşmalar oluşuyor.
Nitekim son haftalarda gerçekleşen küresel toplantılar önemli mesajlar içeriyordu. Ağustos’ta yapılan BRICS ülkeleri zirvesinde dördü Orta Doğu’dan, biri Afrika’dan, diğeri Güney Amerika’dan olmak üzere 6 yeni ülke birliğe katıldı. Çin ve Rusya’nın öncü olduğu ve şu anki üyeleriyle dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını, küresel hasılanın yaklaşık yüzde 30’unu ve ticaretin yüzde 18’ini oluşturan BRICS grubu, Batıya meydan okuyan, önemli bir aktör. Tahminlere göre yirmi yıldan daha kısa sürede dünya üretim ve hasılasındaki payını, G7’nin iki katına çıkaracak. Zirvede dolarsızlaşma, yerli paralarla ticaretin artması ve yeni ticaret yollarının inşası görüşüldü. Rusya, Kuzey Deniz Yolu’nu geliştirerek Orta Doğu ve Asya ile ticaretini Süveyş Kanalı yerine kendi bölgesine kaydırmak istiyor. Çin’in Kuşak-Yol rotasına geliştirilmiş Kuzey Denizi Geçidi eklenince, bu iki ülke Avrasya’yı çevrelemiş olacak.
Buna karşılık, Eylül başında toplanan G-20 zirvesinde ABD’nin güçlü desteğiyle, Hindistan’ı Ortadoğu ve Avrupa’ya bağlayacak yeni bir ticaret yolu girişimi açıklandı. “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” isimli proje kapsamında yeni demiryolu ağları ve limanların yanı sıra, fiber optik ağlar, elektrik şebekeleri ve temiz hidrojen sevkiyatı için boru hatları yapılacak. Peki, ülkemiz için bu gelişmeler ne ifade ediyor?
Öncelikle bu projelerin geçtikleri bölgelerde teknolojik altyapıyı güçlendirmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırması, ülkeler arasındaki nakliye süresini ve taşıma maliyetlerini önemli ölçüde azaltması, ticareti ve ekonomik büyümeyi artırması hedefleniyor. Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru projesinde maalesef yer almıyoruz.
Dolayısıyla bu proje kapsamındaki enerji, ulaştırma ve teknolojik altyapı yatırımlarından mahrum olmamız potansiyel bir kayıptır. Kuşak-Yol Projesinde Çin yatırımlarından da henüz yüksek seviyede istifade etmedik. Bu dev projelerden doğan doğrudan yatırım imkânlarını ülkemizin değerlendirebilmesi önemli bir konudur.
Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı giderek artarken, bu pazarları birbirine bağlayan yakın yolların oluşması elbette ülkemize de fırsatlar getirecektir.
Fakat bu konuda şunu vurgulamak istiyorum. Çin başta olmak üzere, Hindistan ve Güney Asya ekonomilerinin düşük birim maliyetli üretimiyle rekabet etmek zaten zordu. Hatta birçok ülkede Çin etkisi, sanayileşmeyi ve ticareti negatif etkilemişti. Yakın gelecekte Çin’in ve Hindistan’ın Orta Doğu ve Avrupa pazarlarına daha ucuz ve kolay erişimi, ülkemiz açısından rekabetin iyice artması anlamına gelecektir. Bu ülkeler aynı zamanda yüksek nüfusları nedeniyle gelişmiş ülkeler için önemli ihracat pazarlarıdır. Dolayısıyla ülkemiz, ihracatta ve ithalatta yakın ülke olma avantajını kaybetmemek ve yeni yolları iyi değerlendirebilmek için mutlaka rekabet gücünü arttırmak durumdadır.
Mevcut duruma baktığımızda üretimimiz ve ihracatımız düşük ve düşük-orta teknolojili ürünlerde yoğunlaşmış durumda. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatında OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sıradayız. Verimlilik ve rekabetçilik düzeyimiz birçok OECD ülkesinden daha düşük durumda. İmalat sanayisinde üretilen kişi başına katma değer bakımından Avrupa’da yine en sonlarda yer alıyoruz. (Grafik)
O halde sanayide teknoloji düzeyini ve verimliliği arttırmaya ihtiyacımız var. Dijital ve yeşil dönüşüm kavramlarını sıkça kullanıyoruz. Fakat uygulamada zorluk çekiyoruz. Dijital teknolojilerin Türkiye’de kullanımı OECD ülkeleri içerisinde en düşükler arasında.
Değerli Üyelerimiz;
İkiz dönüşüm, en gelişmiş ve zengin ülkelerde bile yoğun devlet destekleriyle yürütülen bir süreçtir. Nitekim ABD 2022 yılında İklim ve İstihdam Yasası ile sanayide yeşil dönüşüme 391 milyar dolar tahsis etti. On yıl boyunca sürdüreceği bu desteğin tutarı 2023 federal bütçesinin dörtte birine denk geliyor. Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerine ulaşmak için en az 1 trilyon Euro’yu harekete geçirme sözü vermişti. Bu fon tavanını her yıl arttıran AB, geçtiğimiz aylarda, sanayiye 270 milyar dolar tutarında ek kaynak tahsis etti. Firmaların bu fona erişimini kolaylaştırdı. Yerli üretim desteklerini artırdı.
Japonya hükümeti, Yeşil Dönüşüm Yasası kapsamında kamu-özel sektör ortaklıkları aracılığıyla 1,1 trilyon dolar tutarında yeşil yatırımı teşvik ediyor. Ülkemizde de devletimizin yeşil dönüşümü, mevzuatıyla finansmanı ve teknik yardımlarıyla sahiplenmesi büyük önem arz etmektedir.
Dünyadaki gelişmelerin dışında kalmamak için, firmalarımızın güncel teknolojilerle üretime geçmesi, bunun içinse öncelikle anlamlı ve yeterli düzeyde teşvik edilmesi gerekiyor. Sanayi alanları artırılmalı ve firmalara teknik destek ve finansman sağlanmalı. Sanayide giderek büyüyen bir sorun olan işgücü ihtiyacının karşılanması da, yine hükümetin işgücü ve eğitim politikalarıyla acilen ele alması gereken bir konudur.
Değerli Üyelerimiz
Ülkemizin kalkınmasında dış ticaret hacminin genişlemesinin katkısı şüphesiz çok büyük önem arz etmektedir. Ancak, sadece hacim bakımından niceliksel genişleme yeterli değildir. İşlem hacminin genişlemesinden ziyade, katma değeri yüksek sektör ve ürünlere odaklanılması gerekmektedir.
Örnek vermek gerekirse: Türkiye’nin 2022 yılında tonaj (ağırlık) açısından en fazla ihracat yaptığı 1. Ürün;
29 Milyon Ton ile “Çimento” ve benzeri ürünlerdir.
2022 yılındaki ihraç ürünleri arasında değer sıralaması açısından 41. olan 29 milyon tonluk çimento ihracatının ülkemize katkısı 1,6 Milyar Dolara tekabül etmektedir.
Buna kıyasla, 2022 yılında ihracat değer sıralamasında 2. olan “Binek Otomobilleri ve İnsan Taşımaya Mahsus Motorlu Diğer Taşıtların” ülkemize katkısı ise 9,3 Milyar Dolara ulaşmıştır.
Bu alanda yapılan ihracat ise tonaj bakımından sadece 843 Bin Tondur ve ağırlığınca en fazla ihracat yapılan 54. üründür. Çimento ihracatı hacim bakımından binek otomobilin 33 katı olmasına karşın değer açısından sadece 6’da 1’’i kadardır. İlaç sektörü ile karşılaştırıldığında ise ton başına ihracat değer 395 katına çıkmaktır.
Görüldüğü üzere, Türkiye’nin küresel değer zincirine eklemlenme sürecini yüksek faydayı sağlayacak şekilde devam ettirmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda düşük teknoloji ürünlerde de geliştirme ve yenilik çalışmaları devam etmelidir.
Katma değerli, yüksek teknolojili ve yenilikçi üretimin öneminden bahsederken “markalaşma” ve marka değerlerinin de önemini vurgulamamız gerekir.
Dünyanın en değerli 79. Şirketi yaklaşık 147 Milyar Dolarlık piyasa değeri ile ayakkabı ve tekstil ürünlerinden bildiğimiz NIKE firmasıdır. (salona soru: Nike ürünlerini kullanmayan var mı?) (grafik)
Türkiye’nin en değerli ilk 22 firmasının piyasa değerlerini toplarsak ancak Nike’ın toplam piyasa değerine ulaşmaktayız.
Peki bir ayakkabı üreticisine kıyasla, bizim en değerli ilk 22 firmamızın çalışmakta olduğu sektörleri tahmin edebilir misiniz?
Telekomünikasyon, bankacılık ve finans, havacılık ve çeşitli diğer sektörlerde bulunan sanayi firmalarımızın en kuvvetlileri bu ilk 22 firma arasındadır.
Başka çarpıcı bir örnek:
1774’de Almanya’da kurulan sandalet üretimi ile tanınan “BIRKENSTOCK” (BİRKENŞTOK) bildiğiniz terlik firmasının 10 Milyar Dolarlık piyasa değeri; (grafik)
Ülkemizin önde gelen firmaların toplam piyasa değerinden daha fazla olmasıdır.
Dolayısıyla uluslararası düzeyde rekabet edebilecek marka firmalar yaratmaya önem vermemiz gerekiyor.
Değerli Üyelerimiz
Sanayi sektörü bir dönüşüm içerisindedir. Hizmet sektörleriyle iş birliği içinde daha fazla beyaz yaka çalışanı olan yenilik, tasarım ve dijitalleşme ile büyüme sağlamaktadır. Artık, küresel piyasalarda fiyat rekabetinin boyutu değişmiştir. Ankara Sanayi Odası olarak dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik, sosyal ve teknolojik değişim ve eğilimleri de dikkate alarak kurumsal organizasyonumuzu yeniden yapılandırdık. Ulusal ve küresel trendleri dikkate alarak çok boyutlu ve bütüncül bakış açısıyla yeni birimler oluşturduk ve nitelikli personeli ekibimize kattık. Kısaca bu yeni birimlerimiz ve kuruluş amaçlarından bahsetmek istiyorum.
Son çeyrekte sanayimiz önemli dönüşüm ve gelişim göstermekle birlikte üretim ve ihracatta ileri teknolojinin payı hala düşük seviyelerdedir. Türkiye’nin önümüzdeki dönem hedeflerine ulaşabilmesi ve küresel pazarlarda rekabet gücünü artırabilmesi için üretim ve ihracatta ileri teknolojili ürünlerin payını artırması kritiktir.
Dünya Rekabet Gücü Endeksinde 64 ülke içerisinde 47. olmamız dönüşüm ihtiyacımızı açık bir şekilde göstermektedir. Bu kapsamda Oda bünyesinde Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Müdürlüğü kurduk. Ankara’nın dış ticaretinin geliştirilmesi ve küresel değer zincirinden daha fazla pay alınması için çalışmalar yürütecektir.
Üretimimizi ve rekabetçiliğimizi artırmak için Ar-Ge ve yenilikçilik öne çıkmaktadır. Ankara’daki sanayi ve teknoloji bölgelerinde faaliyet gösteren firmaların bu konularda desteklenmesi gerekliliğinden hareketle Yenilikçilik ve Girişimcilik Müdürlüğü kurduk. Odamızın ve üye kuruluşlarımızın girişimcilik ve yenilik yönetim kapasitelerini geliştirecek ve dijitalleşme çalışmalarına destek verecektir.
Değerli Üyelerimiz;
Küresel gelişmelerin gerisinde kaldığımız bir diğer konu yeşil dönüşümdür. Sınırda Karbon vergisi düzenlemeleri dâhil olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele politikaları, ülkelerin üretim, ticaret ve rekabetçiliği üzerinde çok güçlü etkilere sahip. Yeşil dönüşümü ıskalama şansımız yok. Geç kalmak ise astarı yüzünden daha maliyetli bir durum.
Bu konuda firma bazında sizlerin ve sanayi odamız bünyesinde birlikte yapabileceklerimiz var. Her şeyin başında zihinsel dönüşümü ve farkındalığı sağlamamız çok önemli. Zira çevresel etkileri ve kaynakların verimli kullanımını gözeterek üretmemiz, dünyamızın geleceğini belirleyecek. Ekonomik açıdan baktığımızda ise, AB’nin karbon vergisinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alıyoruz. 2040 yılına kadar Türkiye’ye maliyetinin 60 milyar $’ın üzerinde olması bekleniyor.
Biz de bu nedenlerle çok önemli bulduğumuz AB Yeşil Mutabakatının ASO Üyesi İşletmeler Üzerindeki Etkilerinin Yönetilmesi projesini tamamladık. Tüm sektörler üzerine kapsamlı bir yol haritası hazırlandı. Yakın zamanda bu raporları tüm üyelerimiz ile paylaşacağız.
Çevre, iklim değişikliği, sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi ve yenilenebilir enerji gibi tematik alanlar, ülkelerin gelecek vizyonlarında kritik konular olarak öne çıkmaktadır. Bu doğrultuda, üyelerimiz ve paydaşlarımız için değer yaratmak amacıyla Çevre ve İklim Değişikliği Müdürlüğünü kurduk.
Bildiğiniz üzere, üyelerimizin menfaatlerini gözeterek ticari potansiyellerini arttırmak odamızın temel misyonlarından biridir. Üyelerimiz ile iletişimi ve ilişkileri kurumsal bir çerçevede yönetmek ve sürdürmek, onların ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak, daha sistematik bir lobi faaliyetleri amacıyla üye ilişkileri müdürlüğü kurduk.
Son olarak da Odamız iştiraklerinin etkin ve verimli yönetilmesini sağlamak, yeni yatırım alanlarını araştırarak gelir getirici faaliyetlerde bulunmak ve üyelerimize yenilikçi hizmetler sunmak amacıyla iştirakler müdürlüğümüzü kurmuş bulunmaktayız.
Bu yeni yapılanma ile birlikte, Oda olarak başta üyelerimiz olmak üzere Ankara sanayisinin;
– rekabet odaklı üretim yapması,
– dış dünya ile bağlantılarını sağlam temeller üzerine kurması
-iklim değişikliği süreçlerine uyum sağlaması,
-yenilikçilik ve dijitalleşmeye odaklanarak daha rekabetçi olması
-böylece, Türkiye ve Dünya ölçeğinde hak ettiği konuma gelmesi için
etkili ve proaktif bir rol üstleneceğiz.
Sözlerime son verirken, sunumlarıyla programımıza katılan Güven hocamıza, siz meclis ve komite üyelerimize de teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öğleden sonra Eylül ayı meclis toplantımızı gerçekleştireceğiz. Siz komite üyelerimizin de meclis toplantımıza katılmasını bekliyorum”
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI