CGTN Muhabiri Cao Beidan, bu yıl Çin’in Tibet Özerk Bölgesi’nin kuruluşunun 60. yıl dönümü olduğunu ve önceki gün Tibetli Kölelerin Özgürleştirilmesi Günü vesilesiyle, Çin’de “Yeni Dönemde Tibet’teki İnsan Hakları” başlıklı bir beyaz kitap yayımlandığını ifade etti.
CGTN Muhabiri Cao Beidan’ın haberine göre, bu yıl, Çin’in Tibet Özerk Bölgesi’nin kuruluşunun 60. yıldönümü. Önceki gün Tibetli Kölelerin Özgürleştirilmesi Günü vesilesiyle, Çin’de “Yeni Dönemde Tibet’teki İnsan Hakları” başlıklı bir beyaz kitap yayımlandı. Beyaz kitapta, bölgede 60 yılda gerçekleştirilen muazzam dönüşüm ayrıntılı verilerle gösterildi.
Yaşama hakkı ve kalkınma hakkı temel insan haklarıdır. Bu iki açıdan bakıldığında, Tibet’in barışçıl kurtuluşunun üzerinden geçen 60 yılda, bölge halkının hangi kazanımları elde ettiği açıkça görülüyor.
1951’de barışçıl bir şekilde kurtarılmadan önce, Tibet’teki köleler ve serfler hiçbir güvenceye sahip değildi; can güvenlikleri tehdit altındaydı, kişisel özgürlükleri, mülkiyet hakları ve düşünce özgürlükleri yoktu. İnsan gibi yaşama haklarından bile mahrum bırakılmışlardı. Ancak Tibet’ın barışçıl kurtuluşunun ardından köleler ve serfler, kendi kaderlerini tayin eden bireyler hâline geldiler. O tarihten bu yana Tibet’in nüfusu yaklaşık 1 milyondan 3,7 milyona yükselirken, kişi başına düşen ortalama yaşam süresi 35,5 yıldan 72,19 yıla çıktı.
Eski Tibet’te köleler ve serfler ağır emek harcamasına rağmen karınlarını bile doyuramazken, yeni Tibet’te halkın yaşamı köklü bir değişim geçirdi. 2019 yılı sonu itibarıyla, bölgede 62 bin 800’ün üzerindeki kayıtlı yoksul nüfus tamamen yoksulluktan kurtuldu. 2024 yılında ise yoksulluktan kurtulan nüfusun kişi başına düşen net geliri yüzde 12,5’ten fazla artış gösterdi.
Kurtuluştan önce nüfusun yüzde 95’i okuma yazma bilmiyorken, günümüzde okuma yazma bilmeyen nüfus neredeyse kalmadı ve 15 yıllık zorunlu ücretsiz eğitim sistemi oluşturuldu.
Özellikle, Tibet’in geniş yüz ölçümü ve seyrek nüfusu nedeniyle, bazı bölgelerde çocukların okula gitmesinin önündeki engelleri kaldırmak için Zorunlu Eğitim Kanunu kapsamında yatılı eğitim hizmeti sunuluyor. Batılı ülkelerin bu durumu bahane ederek Tibet’teki insan haklarına saldırması tamamen mesnetsiz. Avustralyalı sinolog Colin Mackerras, Batı medyasının Tibet konusunda sürekli bilgi sahibi olduğunu iddia ettiğini ancak gerçekte durumu bilmediğini belirterek, Tibet hakkındaki haberlerinin yanlış ve tek yönlü olduğunu kaydetti.
Tibet’te sadece yaşam güvencesi ve kalkınma ilerletilmekle kalmazken, geleneksel kültür de eşi benzeri görülmemiş bir şekilde korunuyor.
Kamuya açık alanlarda yer alan tabela, reklam ve işaretlerde hem Çince hem de Tibetçe yazıldığını görmek mümkün. Ayrıca, Kral Gisar Destanı, Tibet Operası ve Tibet Şifalı Banyosu, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne dahil edildi.
Tibet’te gerçekleşen büyük değişimler, Çin Komünist Partisi’nin insan haklarını koruması, halk merkezli kalkınma anlayışına bağlı kalması ve tüm süreçte halk demokrasisini geliştirmesi sayesinde mümkün oldu. Çin’de Tibet’in özgün koşullarına uygun, Çin’e özgü insan hakları gelişim yolu keşfedildi.
Günümüzde Tibet’te halk, özerk bölge çapında yasama süreçlerinden kentsel planlamaya kadar her aşamaya katılım sağlıyor. Sorunlar da bu süreçte çözülüyor. Şu anda bölgede 790 “Halk Temsilcisi Evi” kurularak vatandaşların taleplerini iletmeleri için etkili platformlar oluşturuldu. 2013’ten 2024’e kadar Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı (ÇHSDK) Tibet Komitesi’ne toplam 5 bin 95 önerge sunuldu, bunlardan 4 bin 920’si kabul edildi ve tümü yanıtlandı.
Dünyada giderek daha fazla kişinin, bazı Batılı ülkelerdeki Çin karşıtı güçlerin Tibet’te insan hakları durumuna dair kışkırtıcı eylemlerinin asıl amacının, bölücülük ve sabotaj girişimlerini gizlemek olduğunun farkına vardığını belirten Cao Beidan, “Tibet’teki insan haklarının ne kadar korunduğuna dair veriler ortada. Halkın yaşamındaki ayrıntılar, bölgedeki değişimi de yansıtıyor. Hiçbir yalan, bu gerçeği saklayamaz veya ortadan kaldıramaz.” dedi.
SANAYİ HABER AJANSI