Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ülke Politikaları Vakfı (ÜPV) tarafından düzenlenen, “Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması” konulu panele katıldı.
Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panelde, sırasıyla; ÜPV Başkanı Doğan Subaşı, Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, İmamoğlu ve Özel birer konuşma yaptı.
“Hakimler, savcılar, devlet memurları bir iktidar partisinin memuru haline geldiğinde, yargı siyasallaştığında ne olduğunu hep birlikte yaşıyoruz” diyen Özel, özetle şunları söyledi:
“İlk yıllarında hak etmedikleri ama yaptıkları takiyeye aldananların, onlardan demokrasi umdukları, Avrupa Birliği’ne doğru, tam üyeliğe doğru bir yol yürüyüşü umdukları bir kredi verildi onlara. O kredinin kendisi bile ülkede dolaşan, dünyada dolaşan sıcak paradan Türkiye’yi baya nasiplendirdi. Zaten kendisinden önceki hükümetin ortaya koyduğu, bedelini ödediği katı politikalar sonuçlarını vermeye başlamıştı. Üstüne de ülkeye demokrasi vaat ettikleri için, gerçek niyetlerini ustalıkla gizledikleri için yatırım da geldi, sıcak para da geldi. Borsa da yukarıya doğru gitti.”
CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın’ın gözaltına alınış sürecini aktaran Özel, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları kurumsal hesabından yapılan bir paylaşım… Paylaşımda da benim bu süreçle ilgili söylediğim sözleri, videoyu editlemişler. O paylaşım kondu diye, sabah 08.00, polis gitti kapısına. Bakın şimdi sabah da itiraz ettik, ‘Yahu nasıl olur bu?’ Açıklama var; ‘İfadeye çağrılmıştır.’ Çağırma, telefon açar çağırırsın. Telefona ulaşamadın hadi ne yapacaksın? Elbette polis yollayacaksın. Bir polis gider, ‘İfadeye çağırıyorlar seni şuraya’ der. Giderse gider, gitmezse eğer o zaman zorla getirme diye bir şey olur. Sekiz polis kapıya gelmiş, ‘Cem Aydın sen misin?’ ‘Benim.’ ‘Adliyeye gideceğiz. İfadeni alacaklar.’ ‘Gözaltı kararı var mı?’ ‘Yok.’ Ama fiilli gözaltı uyguluyor. Dediler ki bana hukukçu arkadaşlar, yine tabii bizimkilerin iflah olmaz bir iyimserliği, hukuka öyle bir inançları var ki. Gittiler, ifade alındı. Savunma yapıldı. Hakime sevk etti. Adli kontrol talep ediyor. ‘Gözaltı kararı yok’ diyorlar, ‘İfadeye çağırdık.’ fadeye çağırdıysan, sekiz polis, iki araba Cem’i polis arabasında nasıl götürüyorsun? Aracıyı aradan çıkar. Akın’ı çek, biz buradayız. Hesaplaşacaksan, korkun yoksa getir sandığı, milletten al cevabını. Millet ne diyorsa o olsun. Millet ne diyorsa o olsun. Hodri meydan diyorum. Madem öyle getir sandığı. Benim partim hazır, ben hazırım, Cumhuriyet Halk Partisi her şeyiyle seçime hazır. Adaylarımız hazır, adayımız hazır. Çıkarsın karşıma, alırsın cevabını. Seni orada bu Akın Gürlek de kurtaramaz. Alnınızı karışlayacak millet, alnınızı karışlayacak.”
İmamoğlu, yargının siyasallaşmasının tam anlamıyla hayati bir sorun olduğunu belirterek “Yargı bağımsızlığını yitirip, siyasi güç odaklarının baskısı altına girmeye başlarsa, vatandaşların can ve mal emniyetinin kalmayacağını, yargının can ve mal güvencesi olmaktan çıkacağını hepimizin bilmesi şart. Haklı olanın değil, güçlü olanın lehine işleyen bir yargı sistemi, her türlü suç örgütünün, çeteleşmenin önünü açmıştır ve açar. Türkiye, maalesef bugün böylesi bir sürecin içerisinden geçiyor” şeklinde konuştu.
Genç avukat Mert Akdoğan ve stajyer savcı Mithat Can Yalman’ın yaşadıkları haksızlar sonucu geçtiğimiz hafta içerisinde yaşamlarına son verdiğini hatırlatan İmamoğlu, “İnsan canından bahsediyoruz; bir makama, bir mevkiye gelmekten, bir koltuğa oturmaktan bahsetmiyoruz. Gencecik insanların canına kıymasından bahsediyoruz. İşte kendi içerisinde bile adaleti sağlayamayan bu yapı, tam da bu tür ortamların ülkemizde yaşanması gibi bir acı faturayı bizlere göstermekte” dedi.
Ülkenin dört bir yanından benzer feryatların kendilerine ulaştığını kaydeden İmamoğlu, “Bu yönleriyle, kesinlikle ve kesinlikle bugün oluşan yapı, hiç kuşkusuz yargının siyasallaşmasından bulduğu güçle, kuvvetle oluşmuş bir yapıdır. Yargının siyasallaşması, insanların hayatlarına mal olduğu gibi, bir başka boyutu daha daha tehlikeli, devletin varlığını da tehlikeye atar. Devlet, hepimiz için en büyük çatı, en büyük güvence. ‘Sığınacağımız en büyük gök kubbe’ diye tariflediğimiz, altında yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ve işte bu yargının siyasallaşması, devletin varlığını da tehlikeye atar. İktidarların sınırsız güç kullanmasını önleyecek, hukukun üstünlüğünü sağlayacak olan yegane kuvvet bağımsız yargının varlığıdır. Yargının bağımsızlığına son verir, yargıyı iktidarın bir parçası haline getirirseniz, ortada hukuk devleti kalmaz. Kurallar önemini yitirir, kurumlar yozlaşmaya ve çürümeye başlar. Tüm dünyada otoriter rejimlerin yaptığı tam da budur. Kontrolsüz güç ve onun yol açtığı derin kurumsal çürümeler.” ifadelerini kullandı.
“Kendisinin milli iradenin tek temsilcisi kabul eden, yargıyı ayrı ve bağımsız bir kuvvet olarak görmeyen bir iktidarın, modern devlet anlayışında yeri yoktur” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Böyle bir iktidar modelinin, Cumhuriyetimizin temel ilke ve idealleri içerisinde de yeri yoktur. Türkiye, bugün yargının siyasallaşması kavramını bile ifade etmekte yetersiz kalacağı bir noktaya, ne yazık ki gelmiştir. Yargıyı bir kişinin, bir partinin çıkarlarına uygun sonuçlar üreten güdümlü bir mekanizmaya dönüştürme çabası, büyük ölçüde ne yazık ki amacına ulaşmıştır. Çok yakın geçmişte, Ergenekon davalarıyla, 2010 Anayasa referandumundaki yargı düzenlemeleriyle başlayan bir süreçtir bu. O dönemde, ne istedilerse verdikleri paralel yapılanmalarla el ele, kol kola getirdikleri düzenlemeler, yargıyı tahakküm altına almalarını sağlamıştır. Bu çabalar, üzülerek ifade ediyorum ki, 2017 referandumuyla beraber kurumsallaşmış ve son amacına ulaşmıştır. İşte kurulan tek adam rejimi, tam da bu süreçte zirveye ulaşmıştır. Bugün artık bağımsız yargı can çekişmektedir. İnsanların, her bireyin, her vatandaşın eşit olduğu ve kendisini güvence altında hissettiği, o kutsal yerini kaybetmektedir.”
Konuşmaların ardından etkinliğin panel bölümüne geçildi. İBB Meclisi CHP Grup Başkanvekili avukat Ülkü İnanlı Sakalar’ın yönettiği panel, avukat Turgut Kazan’ın “Dünden Bugüne Yargı ve Siyaset”; CHP TBMM Grup Başkanvekili avukat Gökhan Günaydın’ın “Araçsallaştırılmış Yargı ve Siyaset İlişkisi”; Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Sınar’ın “Ahmet Özer Soruşturması ve Kayyım Tedbiri” ve gazeteci-yazar Nur Batur’un “Ortadoğu’da Siyasetin Dizaynı” konulu sunumlarla son buldu.
SANAYİ HABER AJANSI