Ankara, 27 Kasım (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerinin takdim törenlerinin münasebetiyle bugün bir aradayız.
Ülkemizin ve gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde sanatlarını icra eden kültür ve medeniyet mirasımızı yarınlara taşıyan tüm sanatçı ve ustalarımıza teşekkürlerimi iletiyorum.
Modern kültür endüstrisinin tüm araçlarıyla milletimizin ve farklı toplumların kültürel birikimine saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz.
Bugünlerde sanatçılarımızın kültür mirasımızı ve medeniyet değerlerimizi yaşatmak adına verdiği bu mücadeleyi son derece kıymetli buluyorum.
Türkiye’nin her vilayetinde, her ilçesinde yaşayan insan hazinesi vasfına haiz nice insanımız, değerimiz mevcut. Bu insanlarımız becerileriyle ve ortaya koydukları ürünlerle ülkemize ve dünyaya eşsiz eserler kazandırıyor.
Gönülle yapılan, alın teriyle üretilen, emekle, sabırla ve göz nuruyla işlenen her şey sanattır. Asli değerlerimize mirasımıza sahip çıkan, onu yaşatmak ve yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri de esasen yaşayan birer hazinedir.
Başlattığımız çalışma neticesinde 2008-2022 yılları arasında toplam 67 miras taşıyıcımızı, Yaşayan Miras Hazinesi ilan ettik. Bu kıymetli isimlerin 15’i şaheser niteliğindeki eserlerini bizlere bırakarak ebediyete irtihal etti.
Kültürümüzü yaşatan, yeniden yorumlayan ve geniş kitlelere ulaştıran bu ustalarımızı bugün bir kere daha rahmetle yad ediyorum.
2024 yılında da çeşitli alanlarda başarılı eserler vücuda getiren 25 yeni usta ve sanatçımızı Yaşayan İnsan Hazinelerimize dahil ettik. Bu sanatçılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerini tevdi edeceğimiz Anadolu El Sanatlarını Yaşatma ve Geliştirme Derneği’ni, İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi’ni, Sadberk Hanım Müzesi’ni kutluyorum. Gösterdiğiniz üstün gayretler ve ortaya koyduğunuz eserler için sizlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
Dilimizde ustalık, maharet, marifet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçlarını karşılayan eserlerin ustalarına sanatkar, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkar demeyi tercih etmiştir.
Sanatta zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahiptir. Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik.
Bizim sanat tarzımız tıpkı hayat tarzımız gibi inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu ve değerlerini nakşediyor.
Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden ve maharetle işleyen milleti tanımanız icap eder derler.
Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki; unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Bugünkü gibi aşk değil, kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Gerçek aşk budur. Yüreklerindeki aşkı ellerindeki maharetle birleştiren bu sanatkarlarımızın rabbim sayılarını artırsın, bize yokluklarını göstermesin.
Her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji devrimi ile birlikte insanın hayata, çevreye, dünyaya ve sanata yönelik yaklaşımlarında da köklü değişimler gerçekleşiyor. Dijitalleşme, ekonomiden finansa, kültürden haberleşmeye her alanı adeta kuşatmış durumda. Yapay zekanın hangi işleri yapabildiği, neleri başarabildiğini kimi zaman heyecanla kimi zaman da endişeyle takip ediyoruz.
İletişim ve ulaşım imkanlarının ilerlemesinin sonuçlarından biri dijital tekno kültürdür. Bu yaygınlaşıyor. Bu kültürün ayırıcı özelliği ise trend denilen tek tipleşmedir.
Tüketime dayalı neoliberal sistem; yerel zenginliği, bu çeşitliliği, müktesebatı ya yok saymakta ya da ticari meta haline getirerek içini boş hale getirmektedir.
Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşma da tüm dünyayı etkisi altına almaktadır. Kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirdiğimiz nice geleneksel kültür unsurunun ziyan edildiğini, tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını görmek bizleri ziyadesiyle yaralıyor.
Zenginliğe, çoksesliliğe, farklı geleneklere sahip çıkmak aynı zamanda maziden atiye köprü kurmak demektir. İster para ister çıkar ister ideoloji adına yapılsın tek tipleşmenin vuracağı yer kültürel çoraklaşma ve çölleşmedir.
Kültürel inkar politikalarının en büyük zararı maalesef zihinlerde oldu. Bugün Avrupa’nın, Amerika’nın, uzak doğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, sanatçılarını tanıyan ama kendi tarihinden birkaç bestekarın söz ve saz üstadının ismin bilmeyen insanlarımızı gördükçe belli bir döneme damgasını vuran inkar politikalarının yol açtığı tahribatı çok daha net görebiliyoruz.
Vatanımızın her köşesinde çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan eserler, şaheserler, sanat ürünleri bugün de kendini görenleri hayran bırakıyor. Mimari eserlerimizle, musikimizle, el işi sanatlarımızla, edebi ve kültürel ürünlerimizle yalnızca mücavir coğrafyamızda değil, dünyada da parmakla gösterilen bir konumdayız.
Son 100-150 yılda maruz kaldıkları talana, yıkıma ve kültürel soykırıma rağmen ecdat yadigarı eserler Balkanlar’dan Afrika’ya, Kafkaslar’dan Orta Doğu’ya kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesini aydınlatıyor.
Tek eksimiz ise elimizin altındaki bu hazinenin kadri kıymetini yeterince bilemedik.
Hükümetlerimiz döneminde attığımız adımlarla bu ihmalkarlığa son verdik. Eserlerimizin korunmasını, muhafaza altına alınmasını, restore ederek tüm insanlığın istifadesine sunulmasını kültür ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluklardan biri olarak gördük.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi kurumlarımızın çalışmalarıyla kültür mirasımızı koruyoruz. Sadece yurt dışında değil Anadolu’da da saklı bulunan bu kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması için canla başla çalışıyoruz. Bilhassa arkeolojik alanında tarihimizin en yoğun çalışmalarına imza attık.
Kazı faaliyetlerimizle 60 yılda tamamlanabilecek arkeoloji çalışmalarını sadece 4 yıla sığdırdık. Yurt dışına kaçırılan binlerce tarihi eserin yerini tespit edip bu eserleri tekrar ülkemize getirmek için gerekli çalışmaları hızla başlattık.
Böylece toplam 12 bin tarihi eserimizi ait olduğu bu topraklarla, milletimize buluşturduk. Bundan sonra da bize ait olanı korumaya, çalınanı bulup getirmeye devam edeceğiz.”
SANAYİ HABER AJANSI