Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki AK Parti Grup Toplantısı’nda konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Grup toplantımızın ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve partimiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Aşkınız, sevdanız ve vefanız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Dün Genişletilmiş İl Başkanları Toplantımızı yine coşku ve heyecan dolu bir atmosferde icra ettik.
Teşkilatımızın kararlılığı, dinamizmi ve heyecanı karşısında partimizin genel başkanı ve bir neferi olarak hakikaten büyük bir gurur duydum.
AK Parti’nin ayırıcı vasfı, istişareye önem vermesi, attığı her adımı istişare ile atmasıdır. Partimizin kuruluşundan itibaren daima ortak akılla hareket ettik. İnşallah bunu güçlendirerek sürdüreceğiz. Son bir yılımıza damga vuran seçimler dolayısıyla gelenekselleşen istişare kamplarımızı yapamamıştık. İstişare toplantımızı önümüzdeki haftalarda gerçekleştiriyoruz.
Milletvekillerimizle 7-8 Haziran tarihinde, belediye başkanlarımızla da 1-2 Temmuz’da inşallah bir araya geleceğiz. Önümüzdeki döneme dair yol haritamızın da şekilleneceği bu toplantıların şimdiden partimiz ve davamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Kongrelerimizle ilgili takvimi de inşallah yakında ilan edeceğiz. Yetkili arkadaşları, gerekli hazırlıkları yapmak üzere talimatlandırdık. Bu süreci de dava ve yol arkadaşlarımıza halel getirmeden yürüteceğiz.
AK Parti’nin siyaset tasavvurunda göreve sorumluluk almak kadar gerektiğinde tüm rütbelerden azade bir şekilde bu partinin bir eri olarak çalışmak da büyük bir şereftir. Her kongre sürecini kadrolarımız arasındaki bir bayrak yarışı olarak görüyoruz.
Yorulan arkadaşlarımız, motivasyonunu yitiren arkadaşlarımız varsa hatası, kusuru, yanlışı olanlar varsa kardeşlik hukukumuzu koruyarak onları dinlenmeye alacağız. Yeni, heyecanlı, dinamik arkadaşlarımızla kadromuzu güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimin üzerinden dün itibarıyla bir yıl geçti. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu bir yıl içinde yine gece-gündüz demeden çalıştı ve milletimizin beklentilerini karşılayacak yasaları çıkardı.
Aynı süreçte hükümetimiz de başta şahsım olmak üzere tüm kabine üyelerimizle gecemizi gündüzümüze katarak ülkemizin refahı, kalkınması ve güvenliği için ter döktük, döküyoruz. Sadece son grup toplantımızdan bu yana yurt içinde ve yurt dışında birçok programa katıldık. Farklı liderleri ülkemizde misafir ettik. Dış politika kulvarında özellikle yoğun bir dört haftayı geride bıraktık.
Diplomaside olduğu gibi iç siyasette de yoğun gayret içindeyiz. Meclisimizin gündeminde adaletten ticarete, ekonomiden güvenliğe ve eğitime geniş bir yelpazede kanunlaşma sürecinde olan teklifler var.
Gerek hayat pahalılığı ve fırsatçılık, gerekse son dönemde sıkça basında yer alan öğretmenlerimize yönelik şiddetle mücadele yasal zeminin güçlendirilmesine ihtiyaç duyuyoruz.
AK Parti Grubumuzun, Cumhur İttifakı’ndaki ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi ile işbirliği ve eşgüdüm içinde bu konuları çok iyi takip etmesini bekliyorum. Meclis, tatile girmeden yasal düzenlemeleri çıkarmamız gerekiyor.
Yeni ve sivil anayasa meselesinde Meclis başkanımızın çalışmalarına destek vermemiz önemlidir. Cumhuriyetin ilk asrını darbe anayasasıyla karşılamış ve geçirmiş olmanın mahcubiyeti içindeyiz. Toplumsal temsil kabiliyeti en yüksek meclislerden olan 27. Dönemin milletimize, demokrasimize ve gelecek nesillere yapacağı iyiliklerin zirvesinde Türkiye’nin 64 yıllık sivil anayasa hasretini dindirmek olacaktır.
Sivil anayasa iradesinin günlük siyasetin geçici tartışmalarına kurban edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Aceleye getirmeden ama çok da fazla uzatmadan istişari temasları bitirip, somut adımlar atılmasında fayda görüyoruz. Biz sonuna kadar yapıcı ve uzlaşmacı tutumumuzu koruyacağız.
Önümüzde inşallah kesintisiz bir dört sene daha var. Bu dört yılın her gününü ilk günkü heyecanla, aşkla dolu dolu geçirecek, Allah’ın izniyle ülkemizi her alanda yeni seviyelerle, rekorlarla buluşturacağız.
Türkiye’nin son 21 yılına mührünü vurmuş bir kadro olarak gelecek asrına da eserlerimiz ve projelerimizle inşallah biz istikamet çizeceğiz.
31 Mart seçimleri bir güven oylaması değildir. Seçmenin ülkenin idaresine ilişkin tercihlerinde bir kırılma, bir değişiklik olmamıştır. Önce 14 Mayıs’ta, iki hafta sonra 28 Mayıs’ta seçmen kararlı bir şekilde hükümeti, Cumhur İttifakı’na emanet etmiş yerel seçimde tercihini sandığa farklı şekilde yansıtmıştır. Bu ikisini birbirinden ayırmak durumundayız.
Elbette 31 Mart’ta milletin verdiği mesajı duymazdan gelecek değiliz. Biz o mesajı aldık, gereğini de yapmaya başladık. Ancak milletin AK Parti’den ya da Cumhur İttifakı’ndan desteğini çektiğini zanneden fena halde yanılırlar. Bu yanılgıya özellikle sizler düşmeyeceksiniz. Bakanlarımız, milletvekillerimiz, bütünüyle teşkilatımız, aziz milletimizin bize 14 Mayıs’ta yüklediği emanetin idrakinde olacağız. Bu emanetin bize 5 yıllığına yüklendiğinin farkında olacağız.
Bu noktada içimizde, kadrolarımızda eğer yanlış değerlendirmeler yapanlar, milletin mesajını yanlış okuyanlar varsa atalete veya tembelliğe tevessül edenler olursa onlarla hiç tereddüt etmeden yollarımızı ayırırız.
AK Parti’nin çalışma usulü bellidir. Hemen yarın seçim olacakmış gibi hazırlıklıyız. Hemen yarın milletimiz tarafından hesaba çekilecekmiş gibi çok çalışırız. Aynı zamanda biz hiç seçim olmayacakmış gibi süreye, tarihe bakmadan kendimizi seçim tarihleriyle kısıtlamadan çalışan kadroyuz.
Ne teşkilatımızda ne de bürokrasi kadrolarında rehavete, tembelliğe, gevşemeye, isteksizliğe, gönülsüzlüğe asla ve asla tahammülümüz olamaz.
Son dönemde gündeme gelen he hadiseyi tüm boyutlarıyla en ince detayına kadar takip ediyoruz. Kanunun dışına çıkan, hatası, kastı veya marazı olan kim varsa hukuk zemininde hesabını mutlaka soruyoruz. Ülke ve millete karşı vazifesini yapmamanın hiçbir bahanesi olmaz.
Önceki hafta Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’i AK Parti Genel Merkezi’nde kabul ettik ve kendisiyle bir buçuk saati aşkın verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşme sonrasında da ifade ettiğim gibi Türkiye’de siyasetin bir yumuşamaya ihtiyacı var. Biz bu konuda her zaman olduğu gibi üzerimize düşeni yapıyoruz, yapacağız.
Esasen biz hiçbir zaman kutuplaşmanın, gerilimin, kamplaşmanın tarafı olmadık, olmayacağız. Türkiye’yi bir gördük, beraber gördük, hiçbir ayrım yapmadan bir bütün olarak 85 milyonun tamamını kucakladık. Milletimizin her bir ferdini Türkiye ortak paydasında buluşturmak için gerçekten büyük mücadeleler verdik.
Siyasetimizi gerilim ve kutuplaşma üzerinde değil, hizmet üzerine hedefler, projeler, yatırımlar üzerine inşa ettik.
Temennimiz odur ki, önümüzdeki dört yıl gerilimle değil, karşılıklı hoşgörüyle geçsin. İstiyoruz ki muhalefet yıkıcı, kırıcı değil yapıcı olsun. Arzumuz odur ki Türkiye’nin meseleleri, siyasetin günlük polemiklerinin üzerinde ele alınsın. Biz milletimizin de takdir ve talep ettiği bu iklimin Türk siyasetinin normali haline gelmesini ümit ediyoruz.
Siyaseti, yüksek gerilim hattına hapsetmek isteyenler her zaman olacaktır. Ama olmasını istemiyoruz. FETÖ’ye diyet borcunu ödemek için yeni kapı ruhunu baltalayanlar görüyoruz ki asla boş durmuyor. Siyasetteki tüm sermayesi köken, meşrep, inanç bunun üzerinden insanları ayırmak olanların nereye varmaya çalıştığının idrakindeyiz.
Kuklayı da, kuklacıyı da, oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz. Ne kadar çirkinleşirse çirkinleşsinler biz o tuzağa düşmeyeceğiz. Bize yakışan ağırbaşlılıktır. Bize yakışan tevazudur. Bize yakışan hoşgörüdür. Başkaları ne yaparsa yapsın biz kucaklayıcı ve kuşatıcı olacağız.
Partimizin kapıları, ilkeleri, bizim ilkelerimizle örtüşen herkese açıktır. Biz milletimizin, devletimizin çıkarları için kin tutarız ama siyasette kin kavramını asla kabul etmeyiz.
İhanete varmayan her dostluk, bizim için bakidir. Yeter ki samimiyet, hüsnüniyet olsun, ülkeye ve millete hizmet derdi olsun. Diğer her şey bir şekilde hal yoluna koyulur.
Siyasette yumuşama iklimini kara kışa çevirmeye çalışanlar olduğunu, Cumhur İttifakı surlarında gedik açmak isteyenler olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Daha önce de bu tarz teşebbüslerle karşılaştık. Allah’a hamd olsun hepsinden güçlenerek çıktık. İnşallah yine aynısı olacak. Fitne ve nifak odaklarına kesinlikle göz açtırmayacağız.
Bugün büyük felaket anlamındaki Nekbe’nin 76’ncı yıl dönümü. Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca İngilizlerin himayesinde Siyonistler bu toprakları adım adım işgale başladı. Filistin topraklarında ilk kitlesel katliam esasen 1918 yılında Osmanlı’nın çekilmesiyle başladı.
Er ya da geç Filistinliler, evlerine dönecekler. Er ya da geç Filistinliler, yastıklarının altında muhafaza ettikleri ve nesilden nesle emanet bıraktıkları o anahtarlarını kullanacak ve inşallah kendi evlerine, yuvalarına kavuşacaklardır.
Göreceksiniz döktükleri her damla kanın hesabını mutlaka verecekler. Vahşice katlettikleri 35 bin Filistinlinin yaralanan ve uzvunu kaybeden 80 bini aşkın Gazzelinin ahı bunların peşini asla bırakmayacak. Biz de soykırımcıların hukuka hesap vermesi için enselerinde olacağız.
Artık tüm dünyanın bir hakikati kabullenmesi lazım. Gazze soykırımının hesabını sormadan dünya huzura kavuşamaz, dünya temiz kalamaz. Kimse bizden susmamızı, sözümü yumuşatmamızı beklemesin. Bakınız bunlar cani oldukları kadar, küstahlar. Barbar oldukları kadar da şımarıklar. Bombalarla, mermilerle, en ölümcül silahlarla, keskin nişancılarla, açlıkla, susuzlukla insan öldürdüler.
Hitler bile tarihe kara bir leke olarak geçen o insanlık dışı Holokost’u yaparken bu kadar aleni yapmadı, bu kadar cüretkar değildi.
Şimdi uluslararası mahkemeyi baskı altına almaya çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler kürsüsünden, Birleşmiş Milletler şartını parçalayarak güya dünyaya meydan okuyorlar.
İsrail, Gazze’de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas, Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlayamayacak kadar mı idrakiniz kapandı? Ben Hamas’ı Kuva-yi Milliye’ye benzetinde rahatsız olanlar var.
Bu millet her zaman mazlumun yanında durmuştur. Bu millet özellikle de istiklali için, özgürlüğü için, vatanlarını korumak için mücadele edenlerin yanında durmuştur. Hem kendi topraklarının istiklali için savaşan hem de Anadolu’yu savunan Hamas’ın yanında durmaya devam edeceğiz.
Şunun bilinmesi isterim: Tayyip Erdoğan olarak tek başıma kalsam da Filistinli, Suriyeli, Somalili, Türkistanlı, Sudanlı mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğim.
Siyonist katillerin ve piyonlarının bizi hedefe koyması ürkecek, çekinilecek bir şey değil, göğsümüzde gururla taşıyacağımız bir şeref madalyasıdır. Korkaklar zafer anıtı dikemez.
Biz kendi vatandaşımıza da, misafire, muhacire, muhtaca, yaralıya da en kaliteli sağlık hizmetini sunabilecek büyük bir ülkeyiz.”
SANAYİ HABER AJANSI