İstanbul, 6 Eylül (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Eğitim-Öğretim Yılı Açılışı, Eğitim Teknolojileri AR-GE ve Kalite Zirvesi’nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bakanlığımızın kıymetli mensupları, çok değerli öğretmenlerimiz, sevgili öğrencilerimiz, kıymetli misafirlerimiz, sizleri en kalbi duygularımla sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
5. Uluslararası Eğitimde Teknoloji Araştırma Geliştirme ve Kalite Zirvesi vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Akademik çalışmalarıyla, tebliğleriyle, tecrübe ve birikimleriyle dinleyicileri aydınlatacak tüm katılımcılara şükranlarımı sunuyorum.
2024-2025 eğitim öğretim yılının öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve eğitim camiamız için şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Pazartesi günü okul öncesi ve ilkokul 1. sınıf öğrencilerimiz için düzenlediğimiz uyum programlarıyla yeni eğitim öğretim yılına başladık. Diğer öğrencilerimiz ise 9 Eylül Pazartesi günü okullarına kavuşuyorlar.
Yaklaşık 3 aylık yaz tatilinin ardından yüreklerinde okul heyecanını taşıyan tüm yavrularımızı sevgiyle kucaklıyor, Rabbimden hepsine üstün başarılar diliyorum.
Anadolu'muzun dört bir yanında tüm il ve ilçelerimizde, köylerimizden kasabalarımıza kadar vatanımızın her köşesinde maarifimizi yüceltmek için emek veren eğitim çalışanlarımızı da buradan saygıyla selamlıyorum.
Sorumluluğu ağır bir mesleği layıkıyla sürdüren tüm öğretmenlerimize, öğrencilerimizin gelişimi için gösterdikleri fedakarlıklar nedeniyle şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum.
Üzerimde emeği ve hakkı olan kendi öğretmenlerimi de hürmetle anıyor, hayata veda edenlere Allah'tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyorum.
İdealleriyle yoğrulmuş, azimle çalışan her bir öğretmenimizin milletimize yaptığı hizmetlerin kıymetini kelimelerle anlatmak elbette kifayetsiz kalır. Rabbim tüm öğretmenlerimizin yardımcısı olsun, yollarını açık etsin. Burada bir hususu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Bizler üzerinde yaşadığımız toprakları vatan yapmak ve ebedi vatanımız olarak korumak için yaklaşık 1000 yıldır mücadele eden bir milletiz. Bu uğurda nice evladımızı daha ömrünün baharındayken toprağa verdik.
Çanakkale'den İstiklal harbimize, bölücü terörle mücadele eden en son 15 Temmuz başarısız darbe teşebbüsüne kadar istiklalimize yönelik tüm saldırıları, aziz şehitlerimizin fedakarlıklarıyla püskürttük.
Türkiye'yi yüceltme ve ilelebet payidar kılma mücadelemizde canlarını ortaya koyan kesimlerden biri de öğretmenlerimizdi. Şehit öğretmenlerimizi özellikle de Necmettin Yılmaz ve Aybüke Yalçın gibi genç yaşta terör örgütlerinin hain saldırılarıyla bizden koparılan eğitim neferlerimizi rahmetle yad ediyorum.
Aynı şekilde 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden öğretmen ve öğrencilerimizi de unutmayacağımızı, hatıralarını daima yaşatacağımızı bir kez daha ifade ediyorum. Rabbim hepsinin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum.
Türkiye Yüzyılı hedefimiz sadece bir ufuk değil, aynı zamanda bu aziz vatanın her ferdinin geleceğine dair güçlü bir taahhüttür. Yeni eğitim yaklaşımımızla, teknolojik hamlelerimizle ve demokratikleşme adımlarımızla bu taahhüdü yerine getiriyoruz.
Eğitime yaptığımız her yatırımla, hayata geçirdiğimiz her projeyle Türkiye Yüzyılı hedefimize biraz daha yaklaşıyoruz. Son 22 yılda ülkemizin eksiklerini giderme noktasında objektif bakanların hayranlık duyduğu tarihi nitelikte adımlar attık. Burada çok kısa olarak birkaçını sizlerle paylaşmak arzusundayım.
2002'de 367 bin olan derslik sayımız, hayırseverlerimizin de katkılarıyla 2 kattan fazla arttı. Buna bağlı olarak derslik başına düşen öğrenci sayısını ilköğretimde 36'dan 23'e, ortaöğretimde 30'dan 22'ye indirdik. Böylece evlatlarımız daha kaliteli, daha ferah bir eğitim ortamına kavuştu.
2002'de 540 bin olan öğretmen sayımız 1,2 milyona yükseldi. Hükümetlerimiz döneminde 800 bin yeni öğretmen ataması yaptık.
Ücretsiz ders kitapları, yemek, taşıma, şartlı destekler, burslar ve pansiyon hizmetleri gibi imkanları sunarak eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdik. Son 22 yılda yaklaşık 4 milyar adet ders kitabını ücretsiz dağıttık. Özel eğitim ihtiyacı olan 1 milyon 200 bin öğrencimizin evlerinde, hastanelerde, okullarda eğitime erişimlerini sağlıyoruz.
Seçmeli ders havuzunu genişleterek insan, bilim ve toplum, din, ahlak ve değer ile kültür, sanat ve spor alanlarında yeni dersler ihdas ettik.
Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamberimizin hayatı derslerinin yanı sıra geçtiğimiz yıl yeni dersler ilave ettik. Görgü kuralları ve nezaket, aile, yapay zeka uygulamaları, masal ve destanlarımız, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği, hukuk bilimine giriş ve İslam bilim tarihi gibi dersler bunlardan bazıları.
28 Şubat döneminde millet üzerinde baskı kurmak için yürürlüğe konan vesayetçi uygulamaları kaldırdık. Evlatlarımız arasında adaletsizliğe yol açan katsayı zulmüne ve başörtüsü yasağına son verdik. Okullarımızın fiziki altyapılarını geliştirirken sınıflarımızı en yeni teknolojik imkanlarla donattık.
Bugün 21 bin 580 okulumuzun ağ altyapısını tamamlamış bulunuyoruz. 4 bin 800 okulumuzda daha bu altyapıyı geliştirerek okullarımıza yüksek hızlı internet sağlayacağız. 12 bin 350 okulumuzu yüksek hızlı ve güvenlikli fiber internet erişimine kavuşturduk. Dijital eşitliği temin adına şu ana kadar 28 bin okulumuza kablolu internet sağladık.
Öğrencilerimizin modern interaktif ve zengin bir öğrenme ortamında ders görmeleri için 626 bin 500 dersliğimize etkileşimli tahta kurduk. Neredeyse tüm dersliklerinde etkileşimli tahta olan dünyadaki ilk ve tek ülke Türkiye'dir.
İçerisinde dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar, robotik ve kodlama kitleri, 3 boyutlu yazıcıların bulunduğu bilişim teknolojileri sınıflarının yanı sıra bu sene itibarıyla 500 yenilikçi sınıfı daha okullarımıza kazandırdık.
2028 yılına kadar bu sayıyı 5 bin 500'e çıkarmayı hedefliyoruz. Geleceğin mühendisleri, bilim insanları ve teknoloji liderleri inşallah bu yenilikçi sınıflarda yetişecek.
Bu alanda attığımız adımlar uluslararası alanda da karşılığını buluyor. OECD ülkeleri arasında eğitimde teknolojik altyapı sağlama konusunda üst sıralarda yer alıyoruz.
PISA 2022 raporunda dijital kaynak eksikliği bildiren okulların oranı OECD ortalamasının çok altında. Dijital öğrenmeye hazır olma konusunda yüzde 91 gibi bir iyileşme oranıyla OECD ülkelerini geride bırakmış durumdayız.
Hamdolsun. Öğretmenlerimizin dijital cihazları kullanabilme becerisi yüzde 88 oranında, bu da OECD ortalamasının üzerinde. İnşallah çok daha iyi yerlere geleceğiz.
Biraz evvel Milli Eğitim Bakanım önceliklerimizden olan mesleki eğitim konusunda yürütülen projelerle detaylı bilgi verdi. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi için mesleki ve teknik eğitimde yeni bir açılımı devreye alıyoruz.
Deprem bölgesindeki çalışmalarımız az önce ifade edildiği üzere hızla devam ediyor. Öğretmenlerimizin konaklama ihtiyaçlarından, öğrencilerimizin akademik kayıplarını telafi etmeye kadar her alanda yoğun çaba içindeyiz. Depremin yaralarını sarmakla kalmayacak, bölgenin eğitim altyapısını eskisinden çok daha güçlü hale getirene kadar durmayacağız.
Kıymetli kardeşlerim, teknolojinin ve dijitalleşmenin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bir dönemdeyiz. Birkaç saatlik internet kesintisi bile neredeyse hayatın durmasına sebep olabiliyor.
Teknolojiyle beraber bağımlılık, bütün bunlar başta olmak üzere evlatlarımızın karşı karşıya kaldığı riskler de artıyor. Sosyal medyanın bir takım oyun platformlarının gençlerimizi nasıl zehirlediğine maalesef sık sık şahit oluyoruz.
Oyun platformları şiddeti teşvik etme yanında, aile yapımızı bozan sapkın akımların özendirilmesine de aracılık ediyor. Henüz 4-5 yaşındaki tertemiz dimağlar, oyunlar için sinsice yerleştirilmiş LGBT propagandasına maruz kalıyor.
Bu mecralar vasıtasıyla sadece şiddet, sadece sapkın akımlar değil, aynı zamanda ırkçılık da körükleniyor. Başta gençlerimiz olmak üzere insanlarımızı birlikte yaşadığı diğer fertlere karşı düşmanlaştıran ırkçı faşizm buralardan besleniyor.
Şunu açık ve net söylemek isterim. Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir. Dijital dünyanın denetimsiz, kontrolsüz ve kaotik yapısı pek çok tehdidi beraberinde getirmektedir.
Artan risklere bağlı olarak eleştirilerde yoğunlaşıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde dijital teknolojilerle ilgili çeşitli tedbirlerin, kısıtlamaların ve düzenlemelerin devreye alındığını görüyoruz.
Özellikle Batılı devletlerin kendi çıkarlarını, kendi vatandaşlarını korumak amacıyla aldığı çok sert önlemleri de dikkat ederseniz kimse özgürlükten, demokrasiden, serbest piyasa ekonomisinden bahsetmiyor. Ancak biz evlatlarımızı korumak adına benzer yollara başvurduğumuzda eleştiri oklarının hedefi oluyoruz.
Geçen ay uygulamaya koyduğumuz tedbirlerde olduğu gibi, hemen birileri tarafından yasakçı olmakla suçlanıyoruz. Şunu üzülerek ifade etmek durumundayım. Ülkemizdeki bazı çevreler çocuklarımızın hakkını ve hukukunu savunmak yerine uluslararası şirketlerin çıkarlarının avukatlığını yapıyor.
Çocuk istismara karşı çıkmak varken, özgürlük adı altında, istemeseler de çocuklara zarar veren uygulamaları savunur pozisyona düşüyorlar. Özgürlük maskesiyle şiddetin, ahlaksızlığın, ırkçılığın, nefret suçlarının, hatta istismarın meşrulaştırılması asla kabul edilemez.
Bir defa şu gerçeği hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı her türlü hesabın üzerindedir. Çocuklarımızı koruma noktasında hepimiz tek yürek, tek bilek olmalıyız. Bu dünyada yaşanan değişime direnmek elbette mümkün değil.
Ama değişimi yönetmek, sağlıklı bir şekilde değişimi yönlendirmek bizim elimizdedir. Sadece iktidarın değil, üniversitelerin, okulların, en önemlisi de anne ve babaların böyle bir mesuliyeti bulunuyor. Tabii ki değişimin gereği olarak en ileri teknolojiyi çocuklarımıza sunacak, bunun altyapısını onlara sağlayacağız.
Evlatlarımızın bu konuda geride kalmasına elbette müsaade etmeyeceğiz. Ama bunları yaparken, çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine yabancılaşmalarına da fırsat vermeyeceğiz.
Teknolojinin bize hükmetmesine, çocuklarımızı esir almasına izin verirsek ne kendimize ne de evlatlarımıza iyilik yapmış oluruz. Şunu lütfen unutmayalım.
Hayattaki her şey gibi teknoloji de insan içindir. Teknoloji bize faydalı olduğu, hayatımızı kolaylaştırdığı ölçüde değerlidir. Şayet denge bozulur, insanla teknoloji arasındaki roller değişir, teknoloji insana hükmetmeye başlarsa, işte o zaman işler çığırından çıkar.
Teknolojiyi kullanmak ile bağımlısı olmak arasındaki çizgi kaybolduğunda hangi sıkıntılarla karşılaşacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakınız, bilgisayar yüzünden, cep telefonu yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden huzursuz, mutsuz olan, öfke nöbetleri geçiren çocuklarımız var.
Akranlarını bir tarafa bıraktım. Aynı yuvayı paylaştığı ebeveynleri ile, kardeşleri ile iletişim kurmakta zorlanan evlatlarımız var. Gününü bilgisayar başında, oyun başında, ekran başında geçirdiği için eğitimi aksayan gençlerimiz var.
Gerçek dünya ile sanal alem arasındaki ayrımı kaybetmiş, maalesef ikisini ayıramayan pek çok çocuğumuz var. Dijital teknolojilerle dengeli ilişki kuramadığı için, sağlık problemleri, iletişim güçlükleri, ruhsal sıkıntılar yaşayan insanlarımız var.
Sadece çocuklar, gençler değil, her yaş grubundan vatandaşımız dijital teknolojinin getirdiği sorunlarla mücadele ediyor. Dolayısıyla olumlu yanlarıyla birlikte menfi tarafları da olan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu noktada hepimize sorumluluklar düşüyor.
Başta öğretmenler ve anne babalar olmak üzere, kontrollü bir kullanımı yaygınlaştırmak durumundayız. Önce öğretmen ve anne babaları, ardından da çocukları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek mecburiyetindeyiz.
Teknolojiyi üreten, geliştiren ve bilinçli kullanan ama onun esiri olmayan nesle biz TEKNOFEST kuşağı diyoruz. Çocuklarımızın kişisel verilerinin kötüye kullanılmasını, çevrim içi ortamlarda şiddet, zorbalık, cinsel istismar gibi içeriklere maruz kalmalarını önlemek amacıyla gereken tüm yasal düzenlemeleri hayata geçiriyoruz.
Bu konuda ailelerimizin ve öğretmenlerimizin de gereken hassasiyeti göstereceklerine, çocuklarımızın çevrimiçi mahremiyetini, korunmasına dikkat edeceklerine inanıyorum.
Kıymetli dostlar, tarih boyunca milletimiz köklerinden kopmadan, özünü muhafaza ederek dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşma mücadelesi vermiştir. Bugün de aynı ideal doğrultusunda emin adımlarla yürüyoruz. “Köklerden geleceğe” düsturu ile geliştirdiğimiz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli bunun en son örneğidir.
Bu modelle çocuklarımızı zihni açık, ufku geniş, milli ve manevi değerlerle donanmış, bilgili ve çağın gerektirdiği becerilere sahip insanlar olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bu sene uygulamaya başlanan yeni maarif modelimizin öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.”
SANAYİ HABER AJANSI