Japonya, ABD ile yaptığı güvenlik anlaşmasını 60 yılın ardından güncelliyor.
Çinli askeri uzman Wang Zhiming'a göre, ABD, Avustralya ve Filipinler ile Güney Çin Denizi’nde ortak askerî tatbikatlar düzenleyen Japonya, AUKUS’a da katılmaya çalışıyor… Japonya’nın tehlikeli girişimlerine son günlerde farklı çevrelerden art arda tepkiler geliyor. ABD ile Japonya arasındaki askerî ittifakın güçlendirilmesi kaygı uyandırıyor.
Güncellenmesi planlanan ABD-Japonya Güvenlik Anlaşması uyarınca Washington, Japonya’nın saldırıya uğraması durumunda ülkenin savunma faaliyetlerine yardım etme taahhüdünde bulunuyor. Ayrıca ABD ordusu da bu kapsamda Japon askerî üslerini kullanabilecek.
ABD, sözde Hint-Pasifik stratejisinde Japonya’yı önemli bir piyon ve yardımcı olarak görüyor. Japonya’daki bazı sağcı güçler de anayasayı değiştirerek, askerî güce sahip büyük bir devlet inşa etmek için Washington’un desteğini almayı istiyor. Bu iki amaç, tarafları bir araya getiriyor.
Wang Zhiming değerlendirmesinde, “Japon hükümeti, geçen yıl Öz Savunma Kuvvetleri’ne yeni yetkiler verdi. Japon Öz Savunma Kuvvetleri, geçmişte sadece savunma görevini üstlenirken, artık saldırı yetkisine de sahip oldu. Washington’da kısa süre önce gerçekleşen ABD-Japonya Liderler Zirvesi’nde güvenlik anlaşmasına 60 yılın ardından üst düzey güncelleme getirildi.
ABD ile Japonya, aynı zamanda ittifak ilişkisini ortak savunma işbirliğine odaklanan küresel ortaklık seviyesine yükseltmeye karar verdi. İki taraf, savunma donanımlarında Ar-Ge çalışması, yapay zekâ ve kuantum hesaplama gibi ileri teknolojilerdeki işbirliğini genişletecek. İki tarafın zirveden sonra yayımladığı ortak bildiride Güney Çin Denizi, Doğu Çin Denizi ve Taiwan meselelerine değinilirken, çok taraflı işbirliğinin artırılmasıyla NATO ile iletişimin yoğunlaştırılacağı belirtildi.” ifadelerine yer verdi.
Çinli askeri uzman Wang Zhiming şunları dile getirdi:
“Japonya’nın tek eylemi bu değil. Bir süredir İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan statükoyu dönüştürmeyi hızlandırmayı, bölge ve dünya genelindeki nüfuzunu artırmayı hedefleyen Japon yönetimi, bir dizi askerî tedbire başvurdu. Bunlar arasında, kitle imha silahlarının ihracatına izin verilmesi ve askerî reformun hızlandırılması ile 2027 yılında savunma bütçesinin GSYİH’nin yüzde 2’sine kadar yükseltilmesi yer alıyor.
Japon hükümetinin bu tehlikeli adımları, farklı çevrelerde endişelere yol açtı. Asahi Shimbun gazetesinde yer alan makalede, Japonya’nın barışçıl bir ülke imajından şüphe duyulmaya başlandığı kaydedildi. ABD’nin Asya-Pasifik ile ilgili meselelere karışmasının ardında askerî hedefler yatıyor.
ABD ile Japonya’nın askeri ittifakını güçlendirmesi, bölgedeki dengeleri bozarak başka ülkelerde kaygı ve memnuniyetsizlik uyandıracağı gibi, bölgenin barış ve istikrarının üzerine kara bulutların dolaşmasına yol açacak.
Asya-Pasifik bölgesi, büyük devletler arasındaki yarış sahası değil, barış ve gelişmenin öncü bölgesi olmalı. Tarihiyle birçok ülke karşısında borçlu ve mahcup olması gereken Japonya, ABD’nin adımlarını takip ederek emperyalizmi yeniden canlandırmak isterse, kendisini daha tehlikeli bir duruma sokmaktan başka bir netice alamayacak.”
SANAYİ HABER AJANSI