Küresel ekonominin belirsizliklerle çerçevelendiği bir yılda, dış talep göstergeleri Türkiye açısından yakından takip edilen bir barometre niteliğinde. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) yayımladığı Kasım ayı Türkiye İhracat İklimi Endeksi, bir önceki ayda olduğu gibi 52,4 seviyesinde gerçekleşerek ılımlı toparlanmanın sürdüğüne işaret etti. Endeksin 50’nin üzerinde kalması, Türk ihracatçılarının faaliyet gösterdiği pazarlarda talep artışının devam ettiğini gösteriyor.
Bu veri, küresel ekonomik faaliyetlerin son çeyrekte hız kaybetmesine rağmen Türkiye’nin dış talep cephesinde görece dayanıklı bir zeminin oluştuğuna dair önemli bir sinyal niteliğinde.
Gelişmiş ülkelerde talep kırılgan ama dirençli
Türkiye’nin ihracatında payı yüksek olan gelişmiş ekonomilerde ekonomik faaliyet düşük hızda ilerlemeye devam ederken, talep koşulları tamamen zayıflamış değil.

Avro Bölgesi, özellikle imalat sanayisinde süregelen durgunluğa rağmen, hizmet sektöründeki canlılığın etkisiyle ılımlı bir toparlanma sinyali veriyor. Türk ihracatçılarının yoğun olarak çalıştığı otomotiv yan sanayi, makine ve kimya sektörleri, bölgedeki talep dalgalanmalarına hassas olsa da kasım ayında gelen siparişler güçlü olmasa da istikrarlı bir görünüm sundu.
ABD ekonomisi ise 2024 boyunca sergilediği güçlü iç talep ivmesini yılın son çeyreğine taşımayı başardı. Yüksek faizlere rağmen tüketici harcamalarının canlı kalması, dayanıklı tüketim malları ve teknolojik ürünlere olan ihtiyacı destekliyor. Bu durum, Türkiye’den ABD’ye yapılan ihracatta özellikle elektrikli ekipmanlar, kimyasal ürünler ve tekstil gibi sektörlerde olumlu etkiler doğuruyor.
İngiltere ise Türkiye açısından sürükleyici bir pazar olmayı sürdürüyor. Enflasyonun düşüş eğilimine girmesi, perakende sektörünün nefes almasına ve ithalat talebinin güçlenmesine yardımcı oluyor. Tekstil ve hazır giyim sektörleri, İngiltere pazarındaki talep toparlanmasından en hızlı faydalanan alanlar arasında.
Orta Doğu’nun canlı talebi endeksi taşıyor
İhracat iklimine kasım ayında en belirgin katkı, Orta Doğu’dan geldi.
Bölgedeki enerji gelirlerinin yüksek seyretmesi ve büyük kamu projelerinin hız kesmeden devam etmesi, özellikle inşaat malzemeleri, metal ürünleri ve kimya sektörlerini destekledi.
Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 çerçevesinde yürüttüğü mega kent projeleri, BAE’nin genişleyen lojistik ve turizm yatırımları ve Katar’ın altyapı modernizasyonu Türk firmaları için fırsat yaratmaya devam ediyor. Ancak bu canlılığın her an jeopolitik risklerle kesintiye uğrayabileceği gerçeği, bölgedeki ticari operasyonların temkinli sürdürülmesi gerektiğini de hatırlatıyor.
Afrika ve Asya: Orta ölçekli ama stratejik katkı
Afrika pazarında, özellikle Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticaret ilişkileri istikrarlı ilerliyor. Mısır ve Fas’a yapılan ihracatta, gıda ürünleri ile kimya ve plastik sektörleri öne çıkarken; Tunus ve Cezayir gibi ülkelerle yapılan ticaretin lojistik güçlükler nedeniyle zaman zaman dalgalandığı görülüyor. Buna rağmen kıtanın genç nüfusu, artan kentleşme ve genişleme ekonomisi Türkiye’nin uzun vadeli ihracat stratejisinde önemli bir rol oynuyor.
Asya tarafında ise Hindistan ve Endonezya gibi nüfus ve tüketim gücü yüksek ülkelerdeki iç talep büyümeyi destekliyor. Bu ülkelerde kamu yatırımları ve dijitalleşme süreçleri hızlandıkça, Türkiye’nin makine, kablo ve elektrik ekipmanları gibi alanlarda rekabet avantajı öne çıkıyor. Çin’in yavaşlayan büyümesi ise küresel ticaret üzerinde baskı yaratsa da Türkiye ile Çin arasındaki karşılıklı ticari ilişkiler hacmini korumayı başarıyor.
İhracatçıların nabzı: Umutlu ama temkinli
Kasım ayındaki yatay ancak olumlu seyir, ihracatçılar arasında temkinli bir iyimserlik yarattı.
Sektör temsilcileri, özellikle şu üç başlıkta dikkat çeken eğilimlere işaret ediyor:
Siparişlerde istikrar, fiyatlarda baskı:
Dünya genelinde talep artıyor olsa da üreticiler yüksek maliyetler nedeniyle fiyat rekabetinde zorlanıyor. Özellikle enerji maliyetleri, lojistik ücretleri ve hammadde fiyatları kar marjlarını daraltıyor.
Finansman koşulları belirleyici unsur:
Küresel faiz oranlarının yüksek seyretmesi, işletmelerin yatırım ve ticaret finansmanı maliyetlerini artırıyor. Bu durum özellikle KOBİ ölçeğindeki ihracatçılar üzerinde baskı oluşturuyor.
Yeni pazar arayışı hızlandı:
Belirsizliklerin arttığı her dönemde olduğu gibi ihracatçılar, pazar çeşitlendirmesine daha fazla önem veriyor. Latin Amerika’dan Orta Asya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yeni anlaşmalar ve ticari temaslar, ihracat ikliminin geleceğini güçlendirebilecek potansiyele sahip.
Gelecek beklentisi: Kontrollü iyileşme dönemi
Türkiye’nin ihracat iklimi kasım ayında iyi bir performans gösterdi; ancak bu performansın sürdürülebilirliği küresel ekonomideki gelişmelere bağlı olmaya devam ediyor. 2025 yılında:
Merkez bankalarının olası faiz indirimleri,
Enerji fiyatlarının istikrar kazanması,
Jeopolitik risklerin sınırlı kalması,
AB ekonomisinde beklenen toparlanma,
Dış talep görünümünü destekleyebilecek başlıca unsurlar arasında bulunuyor.
Buna karşın küresel ticaretteki korumacılık eğilimleri, tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesi ve siyasi riskler, dikkatle izlenmesi gereken başlıklar olmaya devam edecek.
Sonuç: Sürdürülebilir ihracat için stratejik dönüşüm şart
İhracat İklimi Endeksi’nin 52,4 seviyesinde istikrar kazanması, bu dönemde Türkiye’nin küresel talepteki değişimleri görece iyi yönettiğini gösteriyor. Ancak uzun vadeli başarı için:
Daha yüksek katma değerli üretime geçiş,
Yeşil Mutabakata uyum,
Dijitalleşmenin tüm tedarik zincirine yayılması,
Ve yeni pazarlara daha agresif açılım,
Artık zorunluluk haline geliyor.
Küresel ekonominin kırılgan yapısı nedeniyle, Türkiye’nin “kontrollü iyileşme döneminde esneklik kapasitesini artırması kritik önem taşıyor. Şimdilik dış talep canlılığını koruyor; ancak geleceğin ihracat başarısı, bugünden atılacak stratejik adımlara bağlı olacak.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı