Düzce, 18 Şubat (Hibya) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Attila Önmez, son yıllarda dünya genelinde artan aşırı kilo ve obezite ile mücadelede kullanılan yeni nesil ilaçların etkisi üzerine açıklama yaptı.
İlaç tedavilerinde doktor tavsiyesinin olması gerektiğinin önemine değinen Doç. Dr. Attila Önmez, kilo verme sürecinde önceliğin ilaç tedavisi olmadığını, obezite hastalığına yol açan nedenlerin titizlikle araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Doç. Dr. Önmez, Türkiye'de obezite tedavisinde kullanılabilen ilaçların oral olarak alınabilen orlistat ve son zamanlarda popülaritesi artan, cilt altına uygulanan GLP-1R analoglar olduğunu belirterek “Ülkemizde bulunan GLP-1RA analogları liraglutid ve semaglutiddir. Bu grup ilaçlar glukoza bağımlı olarak insülin salımını arttırırken, glukagon hormonunu baskılamaktadır, ayrıca mide boşalmasını yavaşlatır ve beyindeki iştah merkezini etkileyerek iştahı baskılar. Bu ilaçlar yapılan çalışmalarda kilo kaybının yanında, kalp damar hastalıkları, böbrek yetmezliği ve yağlı karaciğer hastalığında olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir. Cilt altına zerk edilerek kullanılan GLP-1R analoglarından günde tek doz kullanılan Liraglutid ile yapılan bir çalışmada 56 haftalık süreçte % 8 kilo kaybı saptanmıştır. Son zamanlarda ülkemizde ve dünyada popüler olan haftada bir kullanılan Semaglutid ise plasebo ile yapılan kontrollü çalışmasında 68 haftalık süreçte yüzde 14,9-17,4 oranında kilo kaybına yol açmıştır.” dedi.
Obezite tedavisinde ilaçların rolü ile diyet ve egzersizin rolü arasında nasıl bir denge kurmak gerektiğine değinen Önmez, “Obezite tedavisinde öncelik asla ilaç tedavisi olmamalıdır. Öncelikle obezite hastalığını tanımlamak istiyorum. Obezite, ülkemizde yüzde 34 sıklıkta görülen yaygın, ilerleyici, birçok etkenin rol oynadığı kompleks bir hastalıktır. Birçok hastalığa yol açarak yaşam kalitesini ve yaşam süresini azaltmaktadır. Genetik ve metabolik etkenlerin de rol oynadığı obezitenin bir hastalık olduğu unutulmamalı ve hastaları tanımlarken “obez” yerine “obezite hastası” terminolojisini kullanmalıyız. Obezite hastalarının öncelikle boyu, kilosu, vücut kütle indeksinin ve antropometrik ölçümlerinin yapılması gerekir. Obezite hastalığına yol açabilecek genetik, metabolik hastalıkların, eşlik eden hastalıklarının ve kullandığı ilaçlarının öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.” ifadesini kullandı.
Her ilacın yan etkisi olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Önmez, “Yan etkilerine gelecek olursak her ilacın yan etkisi olabileceği gibi GLP-1R analoglarının da yan etkileri bulunmaktadır. Bunlardan en sık gördüklerimiz: bulantı, kusma, karın ağrısı, karında şişkinlik, kabızlık, ishaldir ki bu yan etkiler genellikle geçicidir. Bunun dışında daha nadir olarak safta taşı oluşumunu arttırabilmektedir. Pankreas iltihabı riskini arttırmasa da daha önce pankreas iltihabı geçirenlerde kullanılmamalıdır. Elimizdeki veriler ışığında kanser riskini arttırmadığını ama çok nadir bir tiroid kanseri türü olan medüller tiroid kanseri öyküsü ya da ailede bu kanser öyküsü olanların kullanmaması gerekmektedir. Semaglutid’in diyabetik hastalarda diyabetik göz hastalığı ile bir ilişkisi olabileceği şüphesi bulunduğu için semaglutid kullanan hastalarda retinopati takip edilmelidir.” dedi.
SANAYİ HABER AJANSI