TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMININ 2025 PANORAMASI

Yayınlama: 28.12.2025
15
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Türkiye’de gelirler son yıllarda hızlı bir nominal artış sergilerken, bu artışın toplum kesimleri arasında nasıl paylaşıldığı sorusu önemini korumaya devam ediyor. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na dayanan 2025 Gelir Dağılımı İstatistikleri, bir yandan gelir düzeylerinde güçlü artışlara işaret ederken, diğer yandan gelir eşitsizliğinin yapısal niteliğini koruduğunu gösteriyor. En üst gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay hâlâ yüksek seviyelerde seyrederken, alt gelir gruplarında sınırlı da olsa görece bir iyileşme dikkat çekiyor.

En Zengin %20, Toplam Gelirin Yarısına Yakınını Alıyor

Araştırma sonuçlarına göre, en yüksek gelir grubundaki %20’lik kesim, toplam gelirin %48,0’ini elde ediyor. Bu oran bir önceki yıla göre yalnızca 0,1 puanlık bir gerilemeye işaret ediyor. Aynı dönemde en düşük gelir grubundaki %20’nin payı %6,4’e yükselmiş durumda. Bu sınırlı değişim, gelir dağılımında küçük bir iyileşmeye işaret etse de üst gelir grubunun toplam gelirden aldığı payın hâlâ son derece yüksek olduğunu gösteriyor.

Başka bir ifadeyle, Türkiye’de yaratılan gelirin neredeyse yarısı, nüfusun beşte birine gidiyor. Bu tablo, gelir artışlarının tabana yayılmasında hâlâ ciddi bir mesafe olduğunu ortaya koyuyor.

Gini Katsayısı: Eşitsizlik Azalıyor Ama Yüksek Seviyede

Gelir dağılımı eşitsizliğinin temel göstergelerinden biri olan Gini katsayısı, 2025 yılı için 0,410 olarak tahmin edildi. Bir önceki yıla kıyasla 0,003 puanlık düşüş, istatistiksel olarak sınırlı ama yön olarak olumlu bir gelişmeye işaret ediyor. Ancak bu seviye, gelir eşitsizliğinin hâlâ yüksek olduğunun altını çiziyor.

Daha da çarpıcı olan, sosyal transferlerin etkisi. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0,473’e yükseliyor. Emekli ve dul-yetim aylıkları hariç bırakıldığında ise katsayı 0,420 seviyesinde kalıyor. Bu durum, özellikle emeklilik sistemi ve sosyal transferlerin, gelir dağılımındaki bozulmayı sınırlayan en önemli unsurlar arasında yer aldığını gösteriyor.

Yeni metodolojiyle hesaplanan brüt gelir Gini katsayısının 0,422 olması da vergi ve transfer mekanizmalarının gelir eşitsizliğini kısmen yumuşattığını teyit ediyor.

Üst Gelir – Alt Gelir Makası Daralıyor mu?

Gelir grupları arasındaki farkı ölçen P80/P20 oranı, yani en zengin %20’nin gelirinin en yoksul %20’ye oranı, 7,5 seviyesine geriledi. Bu oran bir yıl önceye göre 0,2 puanlık düşüş anlamına geliyor. Benzer şekilde P90/P10 oranı da 12,9’a geriledi.

Bu göstergeler, gelir uçurumunda sınırlı bir daralmaya işaret etse de rakamların hâlâ yüksek olduğu unutulmamalı. En zengin %10’un geliri, en yoksul %10’un gelirinin yaklaşık 13 katı düzeyinde bulunuyor.

Hane halkı Gelirlerinde Güçlü Nominal Artış

2025 verileri, gelirlerdeki nominal artışın oldukça güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri, bir önceki yıla göre %76,7 artarak 662 bin 414 TL’ye yükseldi. Benzer şekilde eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri, %77,3 artışla 332 bin 882 TL oldu.

Bu artışlar, ücret zamları, sosyal transferlerdeki artışlar ve genel nominal gelir genişlemesini yansıtıyor. Ancak bu noktada, enflasyon etkisi göz önüne alındığında, satın alma gücündeki gerçek artışın daha sınırlı olduğu da unutulmamalı.

Hane halkı Tipine Göre Gelir Farkları

Gelir düzeyi, hane halkı yapısına göre ciddi biçimde farklılaşıyor. Tek kişilik hane halkları, 418 bin TL ile en yüksek ortalama eşdeğer fert gelirine sahip grup oldu. Buna karşılık, en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan haneler, 264 bin TL ile en düşük gelir grubunu oluşturdu.

Bu tablo, özellikle kalabalık hanelerde gelir paylaşımının fert başına düşen geliri belirgin biçimde aşağı çektiğini gösteriyor. Sosyal politika tartışmaları açısından bu fark, hane yapısını daha fazla dikkate alan destek mekanizmalarının önemini bir kez daha gündeme getiriyor.

Gelirin Kaynağı: Maaş ve Ücretler Öne Çıkıyor

Toplam gelir içinde maaş ve ücret gelirlerinin payı %49,7’ye yükseldi. Bu artış, ücretli kesimin gelir içindeki ağırlığının arttığını gösteriyor. Buna karşılık müteşebbis gelirlerinin payı %18,3’e gerilerken, sosyal transferlerin payı %18,2 seviyesinde gerçekleşti.

Sosyal transferler içinde emekli ve dul-yetim aylıklarının %89,3’lük payı, emeklilik sisteminin hane halkı gelirleri açısından ne kadar merkezi bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

Eğitim, Sektör ve Statü Gelirleri Belirliyor

Gelir düzeyinde eğitim farkı çarpıcı biçimde devam ediyor. Yükseköğretim mezunları, 566 bin TL ile en yüksek yıllık esas iş gelirine sahip. Bir okul bitirmeyenlerde bu rakam 184 bin TL seviyesinde kalıyor. Eğitim düzeyi arttıkça gelir artış hızının da yükselmesi, beşerî sermayenin belirleyici rolünü net biçimde ortaya koyuyor.

Sektörel olarak bakıldığında, hizmet sektörü en yüksek ortalama geliri sunarken, tarım sektörü en düşük seviyede kalıyor. Gelir artış hızında ise inşaat sektörü %79 ile başı çekiyor.

İşteki duruma göre gelir farkları ise çok daha keskin. İşverenlerin yıllık ortalama esas iş geliri 1,2 milyon TL’yi aşarken, yevmiye ile çalışanlarda bu rakam 187 bin TL düzeyinde kalıyor. Bu tablo, gelir eşitsizliğinin sadece sektörler arasında değil, çalışma statüleri arasında da derinleştiğini gösteriyor.

Bölgesel Eşitsizlikler Devam Ediyor

Bölgesel düzeyde gelir farkları da dikkat çekici. Ankara, İstanbul ve İzmir, fert başına gelirde zirvede yer alırken, TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkâri) bölgesi 172 bin TL ile listenin en alt sırasında bulunuyor.

Gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu bölge TR71, en düşük olduğu bölgeler ise TRB1 ve TR42 olarak öne çıkıyor. Bu durum, bölgesel kalkınma politikalarının gelir dağılımı açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Sonuç: İyileşme Var, Ama Yapısal Sorunlar Sürüyor

2025 Gelir Dağılımı İstatistikleri, Türkiye’de gelirlerin hızla arttığını ancak bu artışın paylaşımında köklü bir dönüşüm yaşanmadığını gösteriyor. Sosyal transferler eşitsizliği sınırlı ölçüde azaltırken, eğitim, sektör, statü ve bölge kaynaklı farklar belirgin biçimde devam ediyor.

Gelir dağılımında kalıcı bir iyileşme için yalnızca gelir artışı değil; nitelikli istihdam, eğitimde fırsat eşitliği ve bölgesel kalkınma politikalarının birlikte ele alınması gerektiği bu verilerle bir kez daha ortaya çıkıyor.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.