Yenilgide tank ve kimyasal silahlar da fayda etmedi

Mehmet Bayer, 23 Nisan (Hibya) – Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı’nda uzun soluklu mücadele verdiği Sina-Filistin bölgesindeki savaşlar, aynı zamanda İngilizlerin çok övündüğü tank ve diğer zırhlı araçlarını savaş meydanına ilk kez sürdüğü, kimyasal silahlarını Mehmetçikler üzerinde denediği cephe olarak kayıtlara geçti.

Yenilgide tank ve kimyasal silahlar da fayda etmedi
Yayınlama: 23.04.2025
2
A+
A-

Canberra Yeni Güney Galler Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Mesut Uyar, HİBYA muhabirine yaptığı açıklamada, Filistin Cephesi'nin, kimyasal silahlar ve tanklar gibi başka Osmanlı cephelerinde kullanılmamış silahların yanı sıra topçu ateşinin şiddeti ve uçakların kitlesel kullanımı açılarından benzersiz olduğunu söyledi.

Osmanlı askerlerinin ilk defa tanklarla bu cephede karşılaştığını belirten Uyar, İngilizlerin büyük beklentisine rağmen tankların savunmada panik veya korku değil, büyük merak uyandırdığını, bu merakın kısa sürede Osmanlı topçusunun bir tankı imha etmesiyle büyük sevinç ve coşkuya dönüştüğünü bildirdi.

Uyar, İngilizler tarafından bu cepheye toplam 8 Mark I tankı getirildiğini, bunlardan üçünün erkek (üzerine 2 top ve 3 makineli tüfek monteli), beşinin dişi (4 makineli tüfekli) olduğuna işaret etti.

Gazze Muharebesi'ndeki başarının, Çanakkale ve Kut'ül Amare'nin ardından, Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'nda kazandığı en büyük 3. zafer olduğunu dile getiren Prof. Dr. Uyar, ''Osmanlı savunması kendisinden nicelik ve nitelik bakımından üstün İngiliz Seferi Kuvveti'ni Gazze'de öncekinden çok daha büyük bir hezimete uğrattı. Üstelik İngilizlerin tank ve kimyasal silah gibi modern silah sistemlerini beklenmedik bir şekilde muharebe sahasına sürmesine rağmen kazanılan bu kazanılan büyük bir başarıdır.'' dedi.

Tankın gelişimi ve kullanımı

Prof. Dr. Mesut Uyar, tank denildiğinde her ne kadar akla önce 2. Dünya Savaşı gelse de bir silah sistemi olarak bunun 1. Dünya Savaşı esnasında üretildiğini ve Batı Cephesi'ndeki bazı muharebelerde önemli roller oynadığını aktardı.

Ancak dönemin teknolojisinin yetersizliği (özellikle içten yanmalı motorlar, aktarma ve palet sistemleri) ve henüz bu silahın gerçek potansiyelini kullanmasını sağlayacak teknik ve taktiklerin geliştirilmemesi yüzünden tankın savaşın kaderini değiştiren mucizevi bir silah olamadığına işaret eden Uyar, şu bilgileri paylaştı:

''Savaş boyunca en büyük sorun, piyadenin iki siper hattı arasında uzanan ve 'insansız alan' denilen bölgeyi herhangi bir koruma olmadan aşıp, düşmanın engellerini geçip, mevzilerine girmesini sağlayamamaktı. Ateşli silahlarda yaşanan büyük değişim sonucu silahların etkili menzil, isabet ve tahrip gücü çok artmıştı. Bu yüzden piyadenin düşman mevzilerine ulaşmak için kat etmesi gereken mesafe de uzamıştı. Napoleon Savaşları'nda 400 metre olan insansız bölge 1. Dünya Savaşı'nda 5 katına çıkmıştı. Zırh koruması, ateş gücü ve hareket kabiliyetine sahip bir silah sistemi olan tank, bu ihtiyacı karşılamak için tasarlandı. Ancak henüz güçlü içten yanmalı motorlar ve her tür arazi koşullarına gidebilecek tekerlek/palet sistemi geliştirilemediği gibi tasarım sorunları da mevcuttu.''

Prof. Dr. Uyar, ilk üretilen İngiliz Mark I tankının ''erkek'' ve ''dişi'' modellerinde bulunan çok sayıda silahı kullanmak ve aracı hareket ettirmek için 8 personele ihtiyaç bulunduğunu, dolayısıyla tankın ebadının da büyüdüğünü ifade ederek, ''Tank, büyük ve hantal olmasının yanı sıra sık sık arıza yapmaktaydı. Düşman ateş ve engellerine ihtiyaç kalmadan çoğu zaman arızalanarak, yahut toprağa saplanarak savaş dışı kalmaktaydı. Teknik sorunlardan daha da önemlisi tankın taktik görevi konusundaki kafa karışıklığıydı. Tanklar piyade birliklerine dağıtılıp onlara ateş desteği veren hareketli bir platform gibi mi kullanılmalıydı, yoksa toplu halde bir çelik yumruk gibi düşman savunmasına taarruz mu etmeliydi? Sorun sadece bu iki tarzdan birini seçmekle bitmiyordu.'' ifadesini kullandı.

Seçilen tarza uygun bir şekilde, piyade ve tankların beraber manevra düzenleriyle topçunun ateş desteğinin koordinesini sağlayacak taktik ve tekniklerin de geliştirilmesi gerektiğini anlatan Uyar, İngilizlerin bunların hiçbirini düşünmeden, telaş içinde ''mucize silahlarını'' muharebe alanına sürdüğünü bildirdi.

Tank enkazlarıyla anı fotoğrafı çektirildi

Mesut Uyar, savunmadaki Almanların, tankları ilk gördüklerinde dehşet içine düştüğünü, ancak çabucak toparlanıp karşılık verdikleri gibi zaman içinde tanklara karşı özel silah ve taktikler geliştirdiklerini söyledi.

İngilizlerin, tankları görünce Osmanlı askerlerinin de paniğe kapılıp, kaçacaklarını değerlendirdiğini, oysa tam tersi bir durum oluştuğunu belirterek, ''İlk şaşkınlık sonrasında tankların ya isabetli topçu ateşleriyle ya da arızalanarak savaş dışı kalması Osmanlı savunmasında büyük sevince sebep oldu, askerlerin kendilerine güveni arttı. 2. Gazze Muharebesi sonrasındaysa cepheyi ziyaret eden heyetlerin tamamı, tank enkazlarına götürüldü ve hatıra fotoğrafı çektirildi. Bu fotoğraflar yerli ve yabancı gazetelerde yayımlanarak etkin bir propaganda yapıldı.'' dedi.

Prof. Dr. Uyar, tankların Filistin Cephesi'nde başarısız olduğunu, ancak 3. Gazze Birüssebi Muharebesi esnasında, özellikle cephe yarıldıktan sonra üzerine makineli tüfek monte edilmiş zırhlı otomobillerin takip ve başarıdan faydalanma harekatında İngilizlere büyük fayda sağladığını sözlerine ekledi.

 


SANAYİ HABER AJANSI

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.