Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Fatih Dinçer “8 Mayıs Dünya Yumurtalık Kanseri Farkındalık Günü” nedeniyle yumurtalık (over) kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.
Op. Dr. Fatih Dinçer, yumurtalık yani over kanserinin jinekolojik kanserler içinde daha az görülmesine rağmen en ölümcül jinekolojik kanser olarak nitelendirildiğini belirterek, “Bunun nedeni hastalığın erken dönemde herhangi bir belirti vermemesi ve erken tanı için günümüzde etkili bir tarama yönteminin olmamasıdır. Hastalarda erken evrelerde belirgin bir şikayet ortaya çıkmadığı için, yumurtalık kanserinde tanı genellikle ileri evrede konulmaktadır. Günümüzde yumurtalık (over) kanseri için yeterince etkili bir tarama yöntemi bulunmasa da; 40 yaşından itibaren, menopoz sonrası ve genetik olarak yatkınlığı bulunan (ailesinde meme ve yumurtalık kanseri öyküsü olan) kadınların düzenli olarak kontrol yaptırmaları önerilmektedir.” dedi.
Obezite önemli bir risk faktörü
Yumurtalık kanseri gelişiminde; ilerlemiş yaş, genetik, erken yaşta adet görme, yüksek yumurtlama döngüsü sayısı, geç menopoz, kısırlık, beslenme alışkanlığı, obezite (özellikle BMI 30 ve üzeri olanlar), sigara kullanımının etkili olan faktörler olduğunu söyleyen Dinçer, şöyle devam etti:
“Genetik profil bakımından özellikle BRCA1 ve BRCA2 ile ilgili pozitif aile öyküsü görülmesi önemli risk faktörü oluşturmaktadır. Over kanserlerinin yaklaşık %15’i ailesel, %85’i rastlantısaldır. Ailede meme ve yumurtalık kanseri varlığı riski artırır. Çağımızın önde gelen sorunlarından olan obezite, meme ve endometrium gibi hormon ile ilişkili kanserlerde risk faktörüdür. Obezite, artmış over kanseri riski ile de ilişkilidir.”
Op. Dr. Dinçer, yumurtalık kanserine neden olabilecek risk faktörlerini şöyle sıraladı:
1. İleri yaş
2. Genetik faktörler
3. Erken adet yaşı
4. Artmış yumurtlama döngüsü sayısı
5. Menopoza geç girme
6. Kısırlık
7. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları
8. Obezite
9. Sigara ve tütün bağımlılığı
Belirti vermediği için genellikle ileri evrede fark ediliyor
Yumurtalık kanseri hastalarının az bir bölümünde şikayet olmadan jinekolojik muayene ve ultrasonografik inceleme ile overde değişik büyüklükte kitlenin saptanabildiğine değinen Dinçer, şu ifadeleri kullandı:
“Ancak hastaların büyük bir kısmında karında ele gelen kitle ve karın şişkinliği nedeniyle başvuru olur. Hastalık fark edildiğinde ne yazık ki tümör karın içerisine yayılmış ve evre ilerlemiştir. Bu hastalarda yapılan muayene, ultrasonografik inceleme ve diğer görüntüleme yöntemlerinde, batın içerisinde kitle ve assit saptanır. Serum CA125 düzeyi çoğu ileri evre olguda yüksek saptansa da, serum tümör belirteç düzeyinin düşük olması, kitlenin kötü huylu olmadığını göstermez. Serum tümör belirteç düzeyi tanıdan çok, hastalığın izlemi için kullanılır.”
Tedavi başarısı giderek artıyor
Dinçer, over kanseri hastalarında başarılı sitoredüktif cerrahi ve kombine kemoterapi uygulamaları sayesinde 5 yıllık sağ kalım oranı son otuz yılda yükseldiğini belirterek, “Ameliyatta amaç bütün tümörün ve metastazlarının çıkarılmasıdır. Geride hastalıklı doku bırakmamak kemoterapinin etkinliğini ve sağ kalımı artırır. Hastaların yarıdan fazlasında tedavi sonrasında ne yazık ki hastalık tekrarlamakta ve platin bazlı kemoterapiye direnç gelişmektedir.” şeklinde konuştu.
Kitlenin yeri ve büyüklüğü önem taşıyor
Yumurtalıkta kitle tanısı ile ilk akla gelenin, overe ait kitle lezyonları ve sıklıkla da neoplazileri olduğunu dile getiren Dinçer, şunları kaydetti:
“Fakat işlevsel kistler, yangısal kitleler, endometriozis ya da dış gebelik olasılıkları daima akılda tutulmalıdır. Fizik muayene sırasında pelviste tespit edilen kitle; over, uterus, tuba, bağırsak ya da üriner sisteme ait olabilir. Pelvik muayenede kitlenin lokalizasyonu, büyüklüğü, şekli, kistik ya da solid kıvamda oluşu, hareketli ya da sabit oluşu, hassasiyetin tek ya da iki taraflı oluşu ve birlikte assit ( asit, karında sıvı birikmesi) gibi özellikler belirlenmelidir. Kitlenin büyüklüğü de iyi veya kötü olma olasılığı açısından önemlidir. İyi huylu lezyonlar daha çok mobil olma eğiliminde olup, çevre dokuyla yapışık değildir. Karında assit varlığı kötü huylu hastalıkları akla getirir.”
40 yaşından sonra rutin kontrol şart
Dinçer, over kanserinin erken evrelerde spesifik belirtiler vermemesine rağmen karnın alt ya da yan kısmında ağrı, karında doygunluk/şişlik hissi, iştahsızlık, bulantı/kusma, kabızlık, yorgunluk, sık idrara çıkma gibi şikayetler görülebildiğini aktararak, şöyle konuştu:
“Hamilelik ve doğum kontrol hapı kullanımı, yumurtlamayı erteleyerek over yüzey epiteli tamirini ortadan kaldırdığından, over kanseri riskini azaltır. Halen over kanseri için yeterince etkili bir tarama yöntemi bulunmamaktadır. Ancak 40 yaşından itibaren, menopoz sonrası ve genetik olarak yatkınlığı bulunan, ailesinde meme ve yumurtalık kanseri öyküsü olan kadınların düzenli olarak kontrol yaptırması büyük önem taşımaktadır.”
SANAYİ HABER AJANSI