Milli gelir, bir dönem içinde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin toplamıdır. Fert başına milli gelir ise, ülke milli gelirinin nüfusa bölünmesi ile elde edilir.
Milli gelirin yükselmesi, ancak ve ancak üretim kaynaklarının doğru kullanılarak, katma değeri yüksek, yükte hafif, pahada ağır teknolojiye uygun üretim modellerinin çeşitlendirilmesi gerekir. Millî gelir ve fert başına milli gelir ne kadar yüksek ise halkın refah seviyesi de o kadar yüksek olacaktır. Çünkü iktisat kuralı olarak kişinin geliri arttıkça harcamaları da artar. Gelir artışı aynı zamanda hayat pahalılığını en az düzeyde hissetme, alım gücünün yeterli olması ve enflasyonun üstünde kazanç anlamına da gelir. Millî gelirin dağılımı ise ülkede en önemli konulardan biridir. Halkın büyük kısmı milli gelirin en yüksek payını alıp, geri kalan az nüfus daha az milli gelirden pay alıyorsa o ülkede gelir adaletsizliği söz konusudur. Gelir adaletsizliği olan ülkelerde ise enflasyonu en çok yaşayan, alım gücü en çok düşen, hayat pahalılığının en çok arttığını yaşayan kesim dar ve sabit gelirlilerdir. Hal böyle olunca enflasyon oranları da gelir gruplarına göre değişim gösterebilir. Yani yüksek gelirli kesim harcamalarda son derece rahat iken milli gelirden az pay alan grup enflasyonu daha yüksek hissedecektir.
Gelir dağılımında eşitliğin sağlanamamasının en büyük etkeni yüksek enflasyondur. Dolayısıyla gelir adaletsizliğinin ortadan kalkması için yüksek enflasyonla mücadele gerekecektir. Enflasyonun düşmesi ise yüksek kaliteli üretim başta olmak üzere ihracatın artması, global pazarlarda rekabet kurallarına uyum, ülkeye döviz girdisinin sağlanarak rezervlerin artmasıyla birlikte döviz kurları kontrolünün tamamen merkez bankası tarafından kontrol altına alınması ve gerektiğinde diğer bankalar aracılığıyla piyasaya müdahale yapılması, işsizliğin önlenmesi gibi ekonomik değerlerin istenen seviyede olmasına bağlıdır. Üretmeden tüketen yani ürettiğinden çok tüketen ülkelerde dış ticaret açığı oluşması olağandır ve sürekli olarak döviz açığı oluşacaktır. Döviz açığını kapatmak için dış kaynaklara ihtiyaç duyulur ve bu da bir maliyettir. Dolayısıyla ekonomik anlamda gelişme ve büyüme için enflasyonla mücadele edilmeli ve en önemlisi üretim kaynakları doğru kullanılmalıdır.
Ülkelerin birbiri ile borç ilişkilerinde kullanılan CDS primi ne kadar düşükse kredi maliyeti de o kadar düşük olacaktır.CDS primi ise ekonomik güven endeksi ile ters orantılıdır. Yani ekonomik güven endeksi ne kadar yüksek ise CDS primi de o kadar düşük çıkacaktır. Geçtiğimiz süreçte 800 puana kadar çıkan CDS primi günümüzde 300 seviyelerine düşmüştür. Eskiden kredi maliyet oranının üstüne 8 puan ek maliyet gelirken günümüzde bu ek maliyet %3 e kadar gerilemiştir.
Milli gelirin yükselebilmesi için en başta sanayide ithal ikame ürünler üretmek, sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası acilen uygulamaya geçirilmelidir. Hükümetin sanayi ve tarım sektörüne verdiği destekler tekrar gözden geçirilmeli, verilen kredilerin doğru alanda kullanımı sıkı bir denetim altına alınmalıdır. İthal ikame ürünleri kendimiz ürettiğimiz zaman dışarıya giden paramız azalacak, ithalatımız hız kesecek, ihracatımız da artacağı için milli gelirimiz yükselecek ve halkın refah düzeyi artacaktır. Ayrıca yapılan ihracat bedeli yüksek miktarda ise döviz rezervimiz de o kadar artacak böylece döviz kurlarını kontrol altında tutmak kolaylaşacaktır. Bu da bir yerde enflasyonun yükselişini frenleyecektir.
Ülkemizde maalesef milli gelir dağılımında sorunlar yaşanmaktadır. Halkın büyük bir bölümü milli gelirden yüksek oranda pay alırken az bir çoğunluk düşük pay almaktadır. Bu da gelir dağılımında adaletsizlik olduğu sonucunu doğurmaktadır. Örneğin dar ve sabit gelirlilerin diğer zengin gruplara göre yaşadığı enflasyon farklı değerlendirilmelidir. Çünkü harcamalar gelir seviyesine göre farklılık gösterecek dar gelirli alışverişi son derece kısıtlı koşullarda yaparken, gelir düzeyi yüksek kesim çok daha rahat alışveriş yapabilmektedir. Hâlbuki milli gelir eşit düzeyde dağıtılsa bu tür sorunlar yaşanmayacaktır.
2023 yılı gayri safi yurt içi hasıla (milli gelir bilgileri geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklandı. Buna göre;
Bağımsız yıllık gayrisafi yurt içi hasıla 2023 yılında %5,1 arttı
Yıllık verilere dayalı olarak hesaplanan bağımsız yıllık gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH), zincirlenmiş hacim endeksiyle 2023 yılında bir önceki yıla göre %5,1 arttı.
Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2023 yılında bir önceki yıla göre %76,8 artarak 26 trilyon 545 milyar 722 milyon TL oldu. Gayrisafi yurt içi hasılada en yüksek payı 2023 yılında %19,5 ile imalat sanayi aldı. İmalatı, %13,9 ile toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı ve %9,5 ile ulaştırma ve depolama sektörü izledi. Yıllık gayrisafi yurt içi hasılada en düşük pay hane halklarının işverenler olarak faaliyetleri için gerçekleşti.
Kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla 2023 yılında 311 bin 109 TL oldu
Kişi başına GSYH, 2023 yılında cari fiyatlarla 311 bin 109 TL, ABD doları cinsinden 13 bin 243 dolar oldu.
Diğer hizmet faaliyetleri %12,7 ile en çok büyüyen sektör oldu
S-Diğer hizmet faaliyetleri %12,7, G-Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı %11,5 ve K-Finans ve sigorta faaliyetleri %8,5 ile 2023 yılında en çok büyüyen sektörler oldu. B-Madencilik ve taş ocakçılığı %14,7, E-Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri %8,5 ve M- Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler %2,5 ile en çok küçülen sektörler oldu.
Yerleşik hane halkı nihai tüketim harcamaları 2023 yılında bir önceki yıla göre %13,6 arttı
Yerleşik hane halkı nihai tüketim harcamaları 2023 yılında bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre %13,6 arttı. Yerleşik hane halkı nihai tüketim harcamalarının cari değerlerle GSYH içindeki payı %59,1 oldu. Hane halkı harcamalarında en yüksek payı alan harcama grupları sırasıyla, %22,8 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %19,7 ile ulaştırma ve %11,1 ile konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar oldu.
Devletin nihai tüketim harcamaları 2023 yılında bir önceki yıla göre %2,4 arttı
Devletin nihai tüketim harcamalarının GSYH içindeki payı 2023 yılında %13,1 olurken, gayrisafi sabit sermaye oluşumunun payı %31,9 olarak gerçekleşti. Bir önceki yıl zincirlenmiş hacim endeksine göre, devletin nihai tüketim harcamaları %2,4 artarken, gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise %8,4 arttı.
Mal ve hizmet ihracatı 2023 yılında %2,8 azalırken ithalatı %11,8 arttı
Mal ve hizmet ihracatı 2023 yılında zincirlenmiş hacim endeksi olarak %2,8 azalırken ithalatı ise %11,8 arttı. Harcama yöntemine göre cari GSYH ana bileşenleri içerisinde toplam mal ve hizmet ihracatının payı %31,9, ithalatın payı ise %34,4 oldu.
İşgücü ödemeleri 2023 yılında %116,7 arttı
Gelir yöntemiyle gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamalarına göre işgücü ödemeleri, 2023 yılında bir önceki yıla göre %116,7 artarken, brüt işletme artığı/karma gelir %62,3 arttı.
İşgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payı %32,5 oldu
İşgücüne yapılan ödemelerin cari gayrisafi katma değer içindeki payı 2022 yılında %26,3 iken bu oran 2023 yılında %32,5 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise 2022 yılında %53,7 iken 2023 yılında %47,0 oldu.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI