2025 YILI SONUNA KADAR ENFLASYONUN SEYRİ

Yayınlama: 12.07.2025
13
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

ENFLASYON SÜRECİNİN ARKA PLANI VE 2025 YILINA GİRİŞ

2025 yılına girilirken Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından biri hâlâ enflasyondur. 2021 yılında başlayan yüksek enflasyon süreci, 2022 ve 2023 boyunca daha da tırmanarak halkın alım gücünü zayıflatmış, gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştirmiştir. 2024 yılında göreve gelen yeni ekonomi yönetimiyle birlikte Ortodoks para politikalarına dönüş yapılmış, bu dönüşün bir parçası olarak da politika faizi kademeli şekilde yükseltilmişti. 2025 yılı başında ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), fiyat istikrarını sağlamak adına “sıkı parasal duruşu” sürdürme kararlılığını koruduğunu beyan etmişti. Bu bağlamda, 2025’in en önemli iktisadi meselelerinden biri, yıl boyunca enflasyonun hangi yönde evrileceği, düşüşün kalıcı olup olmayacağı ve hedeflenen seviyelere ulaşmanın mümkün olup olmayacağıdır.

Türkiye’nin 2025 yılı enflasyon hedefi, Orta Vadeli Program’da (OVP) %15,2 olarak belirlenmişti. Ancak bu hedefin gerçekçi olup olmadığı, ekonomideki arz-talep dengesi, küresel fiyatlar, kur oynaklığı, üretim ve tüketim eğilimleri gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu nedenle 2025 yılı sonuna kadar enflasyonun seyri, yalnızca sayısal verilerle değil; politikaların etkisi, piyasa tepkisi ve toplumsal beklentiler ışığında da yorumlanmalıdır.

  1. ENFLASYONUN İLK YARIDAKİ GÖRÜNÜMÜ VE NEDENLERİ

2025 yılının ilk altı ayı, enflasyon açısından zorlu fakat yönü belirgin bir dönem olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yılın ilk yarısında tüketici enflasyonu, aylık bazda dalgalı ancak genel olarak yüksek seyrini sürdürmüştür. Haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon %35 seviyelerine yaklaşmış; özellikle gıda, konut ve ulaştırma kalemleri en yüksek artışları göstermiştir. Çekirdek enflasyonda ise daha yavaş bir düşüş yaşanmış, bu da hizmet fiyatlarındaki katılık ve beklenti yönetiminin hâlen zayıf olduğunu göstermiştir.

Bu yüksek seviyelerin temel nedenleri arasında şunlar yer alır:

Kurlardaki Oynaklık: 2024 sonunda ve 2025 başında döviz kurlarında yaşanan dalgalanma, ithalata dayalı birçok ürünün fiyatına doğrudan yansımıştır.

Asgari Ücret ve Kamu Zamları: Ocak ayında yapılan asgari ücret ve memur maaşı artışları hem talebi artırmış hem de özel sektörde maliyetleri yukarı çekerek fiyatlara yansımıştır.

Vergi Ayarlamaları: Hazine gelirlerini artırma amacıyla yapılan vergi güncellemeleri (ÖTV, KDV gibi) mal ve hizmet fiyatlarını yukarı yönlü etkilemiştir.

Kira Artışları: Serbest piyasada konut kiralarındaki hızlı yükseliş hem doğrudan enflasyonu hem de endirekt olarak harcama kalıplarını etkilemiştir.

Yılın ilk yarısındaki bu gelişmeler, TCMB’nin “enflasyonun düşüşü zaman alacak” yönündeki uyarılarını teyit etmiştir. Ancak haziran ayı itibarıyla mevsimsel etkiler ve sıkı para politikasının birikimli etkileri kendini göstermeye başlamış, enflasyonun artış hızı yavaşlamıştır.

  1. YILIN İKİNCİ YARISINA DOĞRU ENFLASYON BEKLENTİLERİ VE POLİTİKA ETKİSİ

2025’in ikinci yarısında ise beklenti, enflasyonun kademeli bir şekilde düşmeye başlaması yönündedir. TCMB’nin yıl sonu hedefi %38-42 aralığına çekilmiş olsa da Merkez Bankası’nın bu seviyelere inebilmesi için sıkı para politikasını tavizsiz sürdürmesi gerekmektedir. Politika faiz oranı hâlen %46 seviyelerinde korunmakta, bu da kredilere erişimi sınırlayarak iç talepte daralma yaratmaktadır. Talep kaynaklı fiyat baskıları azaldıkça, aylık enflasyon oranlarında da düşüş gözlenmeye başlamıştır.

Bununla birlikte:

Reel Sektör ve Tüketici Üzerindeki Etkiler: Sıkı para politikası, özellikle KOBİ’leri ve dar gelirli grupları olumsuz etkilemektedir. Bu kesimlerin yatırım yapma ve harcama kapasitesi azaldıkça, ekonomide durgunluk riski belirmektedir. Bu durum enflasyonu dizginlese de işsizlik gibi başka sorunları gündeme getirmektedir.

Kamu Maliyesi ve Harcama Politikası: Maliye politikası tarafında da harcamaların kontrollü yapılması ve kamu açığının büyütülmemesi önemlidir. Aksi takdirde, kamu harcamalarının enflasyonist etkisi para politikasını zayıflatacaktır.

Beklenti Yönetimi: Enflasyon beklentileri hâlâ çift haneli düzeydedir. TCMB’nin şeffaf ve iletişim odaklı yaklaşımı, piyasa güvenini artırsa da geçmişe dönük yaşanmışlıklar nedeniyle henüz tam bir istikrar sağlanamamıştır.

Bu süreçte Merkez Bankası’nın sade, tutarlı ve öngörülebilir politikalarıyla güven tesis etmesi; enflasyon beklentilerini düşürerek fiyatlama davranışlarını normalleştirmesi büyük önem taşımaktadır.

  1. 2025 SONUNDA OLASI ENFLASYON SEVİYESİ VE STRATEJİK YORUMLAR

2025 sonuna gelindiğinde Türkiye ekonomisi için en temel soru, enflasyonun %34’lük hedefe ne kadar yaklaşabileceğidir. Mevcut veriler ve eğilimler dikkate alındığında, bu hedefe ulaşılması oldukça zordur. Bunun yerine, yıl sonunda %35 ila %40 arası bir yıllık enflasyon gerçekleşmesi daha olası görünmektedir. Ancak bu dahi, enflasyonla mücadelede önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Çünkü:

Enflasyonda yön değişmiştir ve artış trendi kırılmıştır.

Aylık bazda istikrarlı düşüşler görülmeye başlanmıştır.

Para ve maliye politikaları arasında uyum artmıştır.

Yine de bu olumlu gelişmelerin kalıcı olabilmesi için birkaç stratejik unsurun öne çıkması gerekmektedir:

Yapısal Reformlar: Tarımda verimliliğin artırılması, enerji bağımlılığının azaltılması, lojistik altyapının iyileştirilmesi gibi yapısal reformlar uzun vadede enflasyonun düşmesini destekleyecektir.

Kur İstikrarı: TL’nin istikrarlı ve öngörülebilir bir şekilde değer kazanması, ithal girdiler üzerinden enflasyonu dizginler.

Gelir Politikası Uyumu: Asgari ücret, memur maaşı ve emekli ödemeleri belirlenirken enflasyon hedefi dikkate alınmalı, ücret fiyat sarmalına yol açacak artışlardan kaçınılmalıdır.

Finansal Sektör Disiplini: Kredi genişlemesi, faiz destekleri ve kamu bankalarının bilanço yönetimi gibi konular, enflasyonla mücadelede para politikasını zora sokmamalıdır.

SONUÇ: YÜKSEK ENFLASYONDAN KONTROLLÜ DÜŞÜŞE GEÇİŞ

2025 yılı, Türkiye açısından enflasyonla mücadelede bir geçiş yılıdır. Yüksek çift haneli enflasyonun kalıcı hale gelmesini önlemek ve tekrar tek haneli seviyelere inmek için temel politikalarda ısrar gereklidir. Her ne kadar halkın alım gücü üzerindeki baskı sürse de ekonomi yönetiminin kararlı ve rasyonel adımları sayesinde yıl sonuna kadar %35-40 arası bir enflasyon seviyesi, makul ve ulaşılabilir bir hedef olarak görünmektedir.

Ancak bu sürecin toplumsal maliyeti de göz önüne alınmalı, sosyal destek mekanizmaları güçlendirilmelidir. Aksi halde, fiyat istikrarı sağlansa bile ekonomik güven duygusu zayıf kalabilir. 2025 yılı sonunda elde edilecek her düşüş, yalnızca rakamsal bir başarı değil, aynı zamanda ekonomik güvenin yeniden inşası için önemli bir eşik olacaktır. Gerçek başarı ise bu düşüşün 2026 ve sonrasında da devam etmesiyle sağlanacaktır. Bu nedenle, “düşüş başladı” söyleminden ziyade, “istikrar sağlanıyor” vurgusuyla politikaların sürdürülmesi en doğru yaklaşım olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.