Ülkemiz 780,576 kilometrekare yüzölçümü ile tam bir tarım ülkesidir. Ekonomik kalkınmada en önemli faktörlerden olan tarım faktörü son yıllarda gıda fiyatlarının artması ve kriz söylemleri ile birlikte gündemde yerini almaya devam ediyor.
Uzun yıllardan bu yana gündemden hiç düşmeyen gıda fiyatlarının yükselişi, hükümetin çözüm arayışlarını aralıksız sürdürmesine yol açmıştır. Bu bağlamda devletin üreticiye verdiği destekler her geçen gün artmasına rağmen tüm dünyada oluşagelen yüksek enflasyonun etkisiyle artan girdi maliyetleri, ithal ürünlerin tedarik sorunları gibi nedenlerle problem olmaya devam etmektedir.
1970 li yıllarda başlayan sanayi devrimi ile birlikte yaşadığımız köyden kente göç olayı tarım ekonomisinde açıkların oluşmasına sebep olmuştur ve halen bu problem süregelmektedir. En basit anlatımıyla köylerini terk ederek iş hayatına atılmak üzere en yakın veya en uygun merkezlere yapılan göç nedeniyle ekim alanları boş kalmaya bırakılmış ve üretimin yetersiz kalmasına neden olmuştur. Bu bağlamda göç olayının yaşandığı yıllara göre bugünü kıyaslayacak olursak ekonomik koşullar oldukça olumlu şekilde seyretmiştir. Öncelikle köylerin elektrik, su, yol ihtiyacı günümüzde yok denecek kadar azdır hatta yoktur denebilir. Ulaşım oldukça kolaylaşmış ve zaman açısından oldukça kısalmıştır. Köylerini terk eden ailelerin önemli sebeplerden birisi de çocuklarını iyi bir tahsil verebilmek olduğunu da unutmamamız gerekir. Günümüzde ilköğretimin yanında lise ve üniversiteler hemen hemen her il ve ilçede ihtiyaca cevap verecek sayıda mevcuttur. Yani artık kentten köye göç başlamalı ve tarım alanında kalkınmaya önem verilmelidir. Ekilmeyen tarla kalmamalıdır.
Ülke tarımını olumsuz etkileyen faktörlerden biri de çarpık yapılaşmadır. Birçok ilimizde veya ilçemizde yapılaşma düz veya ekilebilir alanlara yapılmaktadır. Hâlbuki ekilebilen her alan bir fabrika konumundadır. Çünkü ekilen her tarla veya bahçeden mahsul alınmaması söz konusu değildir. Örneğin Bursa ilimizde 1970 li yıllarda Yalova yolunun her yanı şeftali bahçeleri ile yemyeşil bir manzaraya sahipti. Bugün ise betonlaşma, iş merkezleri, oteller bahçelerin yerini almıştır. Artan nüfusa tabii ki çözüm aranacaktır ama Bursa örneğine göre yapılaşma Uludağ’ın eteklerine kaydırılabilir miydi? Tabii ki bu konular şehir planlamacıları ve planlama uzmanlarının işi olduğundan yerel yöneticiler bu mesleğe sahip kişilerden seçilmelidir.
Yurdumuzda tarım alanları veya ekilebilir alanlar her yıl maalesef azalmaya devam etmektedir. Ziraat odaları başkanının ifadesine göre 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara düşmüştür. Başka bir deyişle 30 yıllık süreçte 4,8 milyon hektar tarım alanı azalmıştır.
Ağustos 2021 tarihinden bu yana yaşadığımız yüksek enflasyon, döviz kurlarının yüksekliği, hayat pahalılığı gibi nedenler tüm dünyayı etkilediği gibi bizi de olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle dışarıdan gelen hammadde, gübre, ilaç gibi çiftçilerin olmazsa olmazları neredeyse iki katına çıkmış bu da tarım üreticilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Artan maliyetler çiftçilerimizin girdilerinde etkili olmuş ve sonuçta bazı üreticiler ekim yapmamaya karar vermişlerdir. Özellikle art arda gelen akaryakıt fiyatları üretim maliyetleri ile çiftçi gelirlerini karşılayamaz duruma gelmiştir.
Çiftçimizin kalkınması ve rahat çalışabilmesi için tarım kredi kooperatifleri ve ziraat bankası en ekonomik koşullarda kredi imkânı sürekli olarak açıktır.
Ülkemiz öyle verimli topraklara sahip ki ne ekerseniz ekin mutlaka ürün alabilirsiniz. Fakat yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerden dolayı topraklarımızı verimli şekilde kullanmıyoruz ve bunun sonunda çok vahim olarak başta baklagiller olmak üzere bazı tarım ürünlerini ithal etmek zorunda kalıyoruz. Dış ticaret açığını arttırmak başta olmak üzere yabancı ülkelere döviz ödüyoruz. Bunun için sıkı ve sürdürülebilir bir tarın politikasına ihtiyacımız var. Şöyle ki;
Türkiye’de üretim, ithalat ve ihracat miktarları en azından bölgelere göre bellidir veya hesaplanabilir.
Örnekleyecek olursak Türkiye’nin tüketim miktarları;
Patates 500 ton, Domates 700 ton, Baklagiller 500 ton, mısır 200 ton, buğday 900 ton, ıspanak 200 ton olduğunu düşünelim.
Ekilebilen tarım alanlarımız da bu üretim miktarını karşılayacak düzeyde olduğunu varsayalım, yoksa devletten teşvik imkanları zorlanabilir.
*Çiftçiler gübre fiyatlarından, mazot fiyatlarından sürekli haklı olarak yakınıyorlar. Devlet tarım üreticilerine gübresini, mazotunu, traktörünü kredi olarak vermeli. (Tabi ki bunları verirken üretim kapasitesini dikkate alarak nominal şekilde belirlemeli.)
*Bunlara yetecek miktarda işçilik için nakit kredi verilmeli.
*Üretim programı uygulanmalı. Örneğin 500 ton patates ihtiyacımız var. Bunun 300 tonu Afyon’lu,200 tonu Sakarya’daki üreticilerimize kaynak temin edilerek üretim sağlanmalı. Ancak yukarıda sözünü ettiğim gibi bunlara yeterli üretim faktörleri bir araya getirecek kredi imkânı sağlanmalı. Ayrıca üretimin maliyeti hesaplanarak ve çiftçiye de bir kar bırakacak şekilde devlet alım garantisi vermeli. Bu yapılırsa ne olacak? En başta aracıların sebep olduğu fiyat katlamaları bir nebze kalkacak ve eğer mümkünse bu karı devletimiz alacak ve o zaman tanzim satış mağazaları kullanılarak tüketicinin sofrasına ucuz olarak gelecek. Hem devlet kazanacak hem üretici kazanacak hem de tüketici ucuz alacak. Başka bir deyişle üreticinin malı sadece devlet aracılığıyla tüketicinin sofrasına ucuz olarak gelecek. Çiftçi hiç sıkıntısı olmadan üretim yapmaya odaklanacak ve dolayısıyla verim de artacak.
Eğer ülkemizin tüketimini karşılayamayacak durumda isek o zaman ithalat yoluna gidilmelidir. İthalatın vergisiz veya serbest bırakılması fiyatları düşürmüyor, hatta yükseltiyor. Yani ithalat çözüm değil. Bir taraftan da yetmemesi mümkün gözükmüyor. Örneğin yüzölçümü bizim Konya kadar olan Hollanda dünyaya buğday ihraç ediyor. Demek ki programlı tarım uygulamaları sonuç veriyor. Bizim de programlı tarım uygulamalarına ihtiyacımız olduğu açıkça gözüküyor.
Bu örnek diğer gıda ürünlerine de uygulanabilir.
Peki bitkisel üretim ülkemizde yeterli midir sorusunun cevabını geçtiğimiz günlerde RÜİK tarafından yayınlanan “BİTKİSEL ÜRETİM 1. TAHMİNİ,2024 “başlıklı yazısında arayalım.
Bu haber bülteninde yer alan verilerin toplanması, işlenmesi ve yayına hazır hale getirilmesinden Tarım ve Orman Bakanlığı, yayımlanmasından Türkiye İstatistik Kurumu sorumludur.
Bitkisel üretimin bir önceki yıla göre tarla ürünlerinde azalacağı, meyve ve sebze grubunda ise artacağı tahmin edildi
Üretim miktarlarının, 2024 yılı ilk tahmininde bir önceki yıla göre tarla ürünleri olan tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde (yem bitkileri hariç) %2,0 azalacağı; sebzelerde %5,6, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde %3,4 oranında artacağı tahmin edildi. Buna göre, yaklaşık üretim miktarlarının tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 76,1 milyon ton, sebzelerde 33,6 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise 28,3 milyon ton olarak gerçekleşeceği öngörüldü.
Tahıl üretiminin 2024 yılında bir önceki yıla göre azalacağı tahmin edildi
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2024 yılında bir önceki yıla göre %5,4 oranında azalarak yaklaşık 39,9 milyon ton olacağı tahmin edildi.
Bir önceki yıla göre, buğday üretiminin %4,5 oranında azalarak 21 milyon ton, arpa üretiminin %8,7 oranında azalarak 8,4 milyon ton, çavdar üretiminin %11,5 oranında azalarak 270 bin ton, yulaf üretiminin %2,4 oranında azalarak 400 bin ton, mısır üretiminin ise %5,6 azalarak yaklaşık 8,5 milyon ton olacağı öngörüldü.
Kuru baklagiller grubunda nohut, kuru fasulye ve kırmızı mercimek üretiminin sırasıyla 610 bin ton, 270 bin ton ve 410 bin ton olacağı tahmin edildi. Yumru bitkilerden patatesin ise bir önceki yıla göre %14,0 oranında artarak 6,5 milyon ton üretileceği tahmin edildi.
Yağlı tohumlardan soya üretiminin %21,5 oranında artarak 167 bin ton, ayçiçeği üretiminin ise %8,7 oranında artışla yaklaşık 2,4 milyon ton olacağı öngörüldü.
Şeker pancarı üretiminin %2,1 oranında azalarak 23 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildi.
Sebze üretiminin 2024 yılında bir önceki yıla göre artacağı tahmin edildi
Sebze ürünleri üretim miktarının 2024 yılında bir önceki yıla göre %5,6 artarak yaklaşık 33,6 milyon ton olacağı tahmin edildi.
Sebzeler grubu ürünlerinden domateste %9,0, kuru soğanda %7,7, salçalık-kapya biberde %16,4 oranında üretim artışı; hıyarda %4,8, sivri biberde %3,3, kırmızı lahanada %7,6 oranında üretim azalışı olacağı tahmin edildi.
Meyve üretiminin 2024 yılında bir önceki yıla göre artacağı tahmin edildi
Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2024 yılında bir önceki yıla göre %3,4 oranında artarak yaklaşık 28,3 milyon ton olacağı tahmin edildi.
Meyveler grubunda, bir önceki yıla göre elmada %2,2, çilekte %5,9 üretim azalışı beklenirken, şeftali ve nektarın toplamında %15,6, kirazda %4,6, narda %8,3, üzümde %8,8 oranında üretim artışı olacağı öngörüldü.
Turunçgiller meyvelerinden mandalinada %18,7, portakalda %13,5, limonda %16,2 oranında üretim azalışı öngörüldü. Sert kabuklu meyvelerden fındıkta %5,4, cevizde %16,1, Antep fıstığında %67,0 oranında üretim artışı olacağı tahmin edildi.
Muz üretiminde %4,9 oranında azalış, zeytin üretiminde %90,8 artış olacağı öngörüldü.
AÇIKLAMALAR
Ülkemizde yetiştirilen tarımsal ürünlerin üretim miktarlarına ilişkin tahminler Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından derlenmekte ve Resmi İstatistik Programı kapsamında TÜİK tarafından yayımlanmaktadır.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI