TARIM SEKTÖRÜ ALARM VERİYOR

Yayınlama: 21.08.2024
34
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Geçtiğimiz günlerde neredeyse yurt genelinde tarım üreticilerinin isyanına, beklentilerine, mevcut durumlarına ilişkin olarak birtakım eylemlerine tanık olduk. Yapılan eylemler, Rize’de çay üreticilerinin, Bursa’da Domates üreticilerinin, Gaziantep’te fıstık üreticilerinin ve bunun yanında patates, soğan karpuz üreticilerinin artık bıçak kemiğe dayanması ve ülke tarımının önlem alınmadığı taktirde giderek çoğalan problemlerin ilk izlenimleri olarak yorumlanabilir.

Daha 8-10 yıl öncesine kadar kendi kendine yeten hatta ihracat yapan bir ülke olduğumuz halde içinde bulunduğumuz ekonomik krizin tarıma olan olumsuz etkileri ortadadır. Türk tarımının bu şekilde olumsuzlaşmasının temel nedeni yaşanan yüksek enflasyondan en çok etkilenen sektörlerden birinin tarım sektörü olmasıdır.

Ülkemizde bazı üreticilerin mahsullerini satış fiyatının toplama maliyetini karşılamadığı gerekçesiyle ya hayvanlara yedirildiğini veya halka bedava toplatıldığını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Genel olarak devletin verdiği taban fiyatlara bakıldığında TÜİK in gerçek dışı enflasyon oranından da çok altında olduğunu görmekteyiz. Koşullar böyle iken tarım üreticisi bu işin altından nasıl kalkacak? Bir taraftan da gıda ithalatı yaparak yurt dışına paramız gitmekte, dış ticaret açığımız da fazlalaşmaktadır.

Temmuz ayında TÜİK tarafından gerçekle ilgisi olmayan yıllık enflasyon oranı %71,60 iken gıda enflasyonu %58 olarak verilmiştir. Yani gıdadaki artış oranı enflasyonun altındadır. Tarım girdi fiyatları is astronomik şekilde artmaktadır. Bu durumda tarım sektörü içinden çıkılmaz bir durumdadır.

Sorunun çözümü sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikasının acilen uygulamaya geçmesidir. Günümüzde tarım üreticileri birtakım faraziyelerle ekim yapmaya çalışmakta, bu da bilimsel gerçeklere aykırı olduğu için olumsuz sonuçlar vermektedir. Örneğin bu yıl taze fasulye iyi para yaptı diye gelecek yıl birçok üretici fasulye ektiği zaman fasulye bolluğu yaşanacak, arz talep kanununa göre arz fazlası yaşanacağından fasulye fiyatları düşecek, ekim yapan işçiler de doğal olarak beklediğini alamadığı gibi belki de zarar etmiş olacaklardır. Uygulanması gereken tarım politikası ise aşağıdaki şekilde özetlenebilir.

*Ülkenin gıda ihtiyacı ve ihracat yapması gereken miktar her sebze veya meyve için tespit edilecek. Tabii ki bu hesaplamalarda ithalat miktarı da yerini alacak.

*Yerel yönetimler vasıtasıyla ülkemizde ekili alanların yeri ve büyüklüğü tespit edilecek ve buralarda hangi tür ürünün yetişebileceği belirlenecek.

*Ekilmeyen, âtıl durumda olan ekim alanları devlet tarafından değerlendirilerek tarıma katkı yapması sağlanacak.

*Tespit edilen yerlere göre örneğin Adapazarı’nda 50 ton patates, Antalya’da 100 ton domates, Malatya’da 80 ton kayısı, Afyonkarahisar’da da 120 ton soğan üretimine karar verilecek.

*Tarım bakanlığı tarafından oluşturulacak eğitim ekipleri vasıtasıyla uygulanacak tarım politikası hakkında toplantılar yapılarak tarım üreticilerinin bilgilendirilmesi sağlanacak.

*Ekim yapılacak yerler ve tarım üreticileri belli olduktan sonra ekim miktarı ve ürün cinsi baz alınarak gerekli olan kredi, mazot, zirai ilaç, gübre gibi üretim destekleri çiftçiye uzun vadeli ve çok düşük faizli kredi olarak verilecek.

*Çiftçilerin belirlenen kurallara göre ekim yapması teşvik edilecek.

Yukarıdaki uygulamalardan sonra üreticinin maliyet de yaklaşık belli olacağı için makul bir kar verilerek taban fiyatı açıklanacak ve çiftçinin zarar etmesi önlenmiş olacak.

Ayrıca üreticiye verilen destekler tekrar gözden geçirilerek çiftçide alınan KDV ve ÖTV’den vazgeçilmesi gerekir.

Peki mevcut durumda tüketici de ürün fiyatlarının yüksek olmasından şikayetçi ve artık beslenmek için değil, karın doyurmak için alışveriş yapma zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Yaklaşık beş yıldan bu yana sürekli artan gıda fiyatları ve genel enflasyon yüksekliği yaşanırken özellikle dar v sabit gelirli vatandaşlarımızın yeterli seviyede kazanç elde edememeleri bir gerçektir. Dolayısıyla birçok vatandaşımız pazara gittiğinde ihtiyacını alamamakta ve bazı fiyatlar karşısında şakına dönmektedir.

Örneğin yaz için geldiğim Ege’nin küçük bir kasabasında yakın köylerden veya yakın illerden gelen gıda ürünleri fiyatlarını özetlemeye çalışayım. Taze fasulye 60-80 TL, Bamya 120-150 TL, patlıcan 20-30 TL, domates 20-40 TL, salatalık 25-30 TL civarında seyrediyor. Yaz mevsiminin ortasında yani sebzenin bol olduğu dönemde fiyatların bu kadar yükselmesi enflasyon ortamında olduğumuzdan kaynaklanmaktadır.

Konuştuğum pazarcılar ise nakliye ve işçilik gibi giderlerin geçen yıla göre iki kat arttığını, hallerde fiyatların oldukça yüksek olduğunu ve dolayısıyla beklenen kazancı elde edemediklerini ifade etmektedir.

Sözünü ettiğim pazarda 1000 TL ile ancak Pazar arabası dolabiliyor o da et, peynir hariç olduğu halde bazen de yetmeyebiliyor.

Koşullar böyle iken emekli ve asgari ücretlilerin durumunu varın siz düşünün. Emekliye yapılan son derece yetersiz maaş artışı, asgari ücrete zam yapılmaması insanları açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakmıştır.

Sonuç olarak önlem alınmadığı ve sıkı, sürdürülebilir tarım politikası uygulamaya alınmadığı taktirde tarım sektörü alarm vermektedir.

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

Yazarın Son Yazıları
BLOKZİNCİR Son yıllarda finans dünyasından lojistiğe, sağlıktan kamu yönetimine kadar geniş bir alanda “blok zincir” adı sıkça duyulmaya başladı. Kimi uzmanlar onu internetten sonraki en büyük devrim olarak tanımlıyor. Peki blok zincir (Blockchain) nedir? Neden bu kadar önem kazandı? Ve gelecekte hangi alanlarda hayatımızı köklü şekilde değiştirebilir? Blok zincir, en basit ifadeyle, verilerin şifrelenmiş bloklar hâlinde tutulduğu ve bu blokların birbirine zincir gibi bağlandığı, merkezi olmayan bir kayıt sistemidir. Bu sistem, verileri tek bir otorite yerine dağıtılmış bilgisayar ağlarında saklar. Böylece kayıtlar değiştirilemez, manipüle edilemez ve şeffaf bir biçimde doğrulanabilir. Blok zincir, adını aldığı “blok” yapısı ile çalışır. Her blok; belirli sayıda işlemin kaydını, zaman damgasını ve bir önceki bloğun şifrelenmiş özetini (hash) içerir. Bu yapı, zincirin bütünlüğünü korur. Bir bloğun verisi değiştirilmeye çalışıldığında, bu değişiklik tüm zinciri bozar. Sistem ise bu uyumsuzluğu hemen fark eder. Bu nedenle blok zincir, sahteciliğe ve veri manipülasyonuna karşı son derece dayanıklıdır. Teknik olarak, blok zincirin en önemli özellikleri şunlardır: Merkeziyet sizlik: Tek bir sunucuya bağlı değildir; ağın her katılımcısı verinin bir kopyasına sahiptir. Şifreleme: Güvenlik, gelişmiş kriptografi yöntemleri ile sağlanır. Değiştirilemezlik: Bir kez kayıt edilen veri geriye dönük olarak silinemez veya değiştirilemez. Şeffaflık: Tüm işlemler, ağdaki herkes tarafından doğrulanabilir. Bitcoin’den Ötesi: Kullanım Alanlarının Çeşitlenmesi Blok zincir, kamuoyunun ilgisini ilk olarak 2009’da Bitcoin ile çekti. Satoshi Nakamoto isimli anonim bir kişi veya grup tarafından geliştirilen Bitcoin, blok zincir teknolojisinin ilk büyük uygulaması oldu. Ancak teknoloji sadece kripto paralarla sınırlı değil. Bugün blok zincir, aşağıdaki alanlarda devrim yaratma potansiyeline sahip: Finans ve Bankacılık: Uluslararası para transferleri, saniyeler içinde ve düşük maliyetle yapılabilir. Lojistik ve Tedarik Zinciri: Ürünlerin üretimden müşteriye kadar tüm süreci izlenebilir. Sağlık Sektörü: Hasta kayıtları güvenle saklanabilir ve yetkilendirilmiş kişilerce erişilebilir. Kamu Yönetimi: Tapu kayıtları, seçim sistemleri ve vergi işlemleri şeffaf hale getirilebilir. Sanat ve Telif Hakları: NFT’ler ile dijital varlıkların mülkiyeti güvenle korunabilir. Avantajlar: Güven, Hız ve Maliyet Tasarrufu Blok zincirin en büyük avantajı, güveni “teknoloji” üzerinden sağlamasıdır. Geleneksel sistemlerde güven, genellikle aracı kurumlar (banka, noter, devlet kurumu vb.) üzerinden inşa edilir. Blok zincirde ise bu güven, matematiksel algoritmalar ve ağın kendi doğrulama mekanizmaları ile sağlanır. Bunun yanı sıra aracıların ortadan kalkması, işlem sürelerini kısaltır ve maliyetleri düşürür. Örneğin, uluslararası para transferlerinde günler süren süreçler, blok zincir ile dakikalar içinde tamamlanabilir. Zorluklar ve Eleştiriler Her yenilik gibi blok zincir de bazı sorunlarla karşı karşıya. Öncelikle, yüksek enerji tüketimi özellikle “iş kanıtı” (Proof of Work) mekanizmasını kullanan sistemlerde çevre açısından eleştirilere yol açıyor. Ayrıca, yasal düzenlemelerin eksikliği ve teknolojinin karmaşıklığı, geniş çaplı benimsenmenin önünde engel oluşturuyor. Bir başka endişe, blok zincir üzerinde yapılan anonim işlemlerin yasa dışı faaliyetler için kullanılabilmesi. Bu nedenle pek çok ülke, blok zincir tabanlı projelere hem teşvik hem de denetim getirecek yasal çerçeveler üzerinde çalışıyor. Geleceğe Bakış: Dönüşümün Eşiğinde Uzmanlar, önümüzdeki 10 yıl içinde blok zincirin internet kadar yaygın bir altyapı haline geleceğini öngörüyor. Özellikle merkeziyet siz finans (DeFi), akıllı sözleşmeler (Smart Contracts) ve metaverse projeleri, bu teknolojinin geleceğini şekillendirecek ana unsurlar olarak görülüyor. Türkiye’de de blok zincir çalışmaları hız kazanıyor. Bankacılık sektörü, ödeme sistemleri ve e-devlet uygulamalarında pilot projeler yürütülüyor. Yerli girişimler hem yazılım hem de donanım tarafında çözümler geliştiriyor. Sonuç Blok zincir, yalnızca teknolojik bir yenilik değil; iş yapma biçimlerimizi, güven tanımlarımızı ve veri yönetim anlayışımızı kökten değiştirecek bir paradigma. Bu sessiz devrim, belki de önümüzdeki yıllarda internetin sağladığı değişimden bile daha derin etkiler yaratacak. Güvenin, hızın ve şeffaflığın temel olduğu bir dünyada, blok zincir teknolojisi hem fırsatlar hem de sorumluluklar sunuyor. Şimdi önemli olan, bu teknolojiyi doğru anlamak, sürdürülebilir ve etik kullanımlar geliştirmek. Çünkü geleceğin dijital dünyasında, zincirin halkası koparsa güvenin tamamı yok olur. ZAFER ÖZCİVAN Ekonomist-Yazar Zaferozcivan59@gmail.com
22.08.2025
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.