DÖVİZ KURLARI VE İHRACAT

Yayınlama: 10.10.2024
9
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Son yapılan genel seçimlerden sonra görev başına gelen hazine ve maliye bakanı Sn. Mehmet Şimşek serbest piyasa koşulları gereği döviz kurlarını serbest bırakarak rasyonel para politikaları uygulanacağını ifade ederek politika faizini %8,5 dan %50 ye kadar çıkardı ve son 3-4 aya gelene kadar da kurlara müdahale etmeden kendi haline bırakmıştı. Ancak yaklaşıl üç dört ay önce kamuoyunda çıkan örtülü IMF programı dedikoduları gereği olmalı ki merkez bankası rezervlerini güçlendirmek amacıyla yurt dışından yabancı para girişini arttırmak üzere döviz kurlarının yatay seyretmesine olanak sağladı.

Döviz kurlarında uygulanan yatay seyir devam ederken gri listeden de çıkmamızın önemli etkisi nedeniyle yabancı yatırımcılar tarafından para akışı sağlandığı için 19 Temmuz haftasında T.C. Merkez bankası brüt rezervlerimiz swap dahil 153,9 milyar dolara kadar yükselerek son yılların rekorunu kırdı. Bu arada Suudi Arabistan’a olan swap borcumuz 5 milyar doları da ödedik ve T.C. Merkez bankası yurt içi swap işlemlerinin de durdurulduğunu açıkladı. Bu gelişmeler yabancı yatırımcılar için son derece önemlidir ve sadece gri listeden çıkmamızdan dolayı bundan sonra yurt dışından 20-25 milyar dolar daha geleceğini tahmin etmek abartı olmayacaktır. Ancak gelen yabancı paranın büyük bir kısmı carry-trade yöntemiyle geldiğini ve bir müddet sonra geldiği gibi gideceğini unutmamamız gerekir. Önemli olan yabancı yatırımcıların ülkemizde kalıcı olmasıdır.

Kurların yatay seyretmesi bana göre uzun süreli olmaz ve bir yerde patlak verebilir. Hatırlayacağınız üzere 2001 krizinde merhum Bülent Ecevit döneminde dolar kuru 640,000 TL civarında uzunca bir süre sabit tutulmuş daha sonra anayasa kitapçığı fırlatılması sonucu 1.500.000 TL ye çıkmıştı dönemde uygulanan politikalar sonucu ekonomik kriz de yaklaşık bir buçuk yılda atlatılmıştı. Dolayısıyla kurların uzun süre sabit kalmayacağı, bir yerde yükseleceği söylenebilir. Bunun için IMF kriterlerine göre merkez bankası brüt rezervlerimizin, kısa vadeli dış borçlarımıza eşit olması gerekir. Bizim şu anda kısa vadeli dış borcumuz 235 milyar dolar merkez bankası brüt rezervimiz ise 154 milyar dolardır. Aradaki fark olan yaklaşık 80 milyar dolar daha rezervlerimize ekleyebildiğimiz zaman döviz kurları serbest bırakılabilir. Rezerv ihtiyacımız devam ettiği sürece dış kaynakların ülkemize girebilmesi için döviz kurları yatay seyredecek gibi gözüküyor. Yabancı kaynak girişi gelip geçici değil, sabit sermaye yatırımı yani üretime yapılan yatırım şeklinde olmalıdır ki rezervlerimiz artsın, devletin vergi gelirleri yükselsin.

Döviz kurları ve ihracat ilişkisine gelince kurlar ne kadar yüksek olursa ihracatçının karı da artacağından üretim işletmeleri ihracata yönelecek, uluslararası pazarlarda Pazar payımız artacak, rekabet kriterlerine uyum sağlamamız kolaylaşacak ve en önemlisi ülkeye döviz girişi çoğalacaktır. Bu bağlamda ihracat yapan üretim işletmelerinin korunması gerekir. Ülkenin ekonomik olarak kalkınması, ekonomik güvenin yükselmesi ancak ve ancak üretimim artması ile mümkündür. Fakat yapılan üretim sıradan değil; yükte hafif pahada ağır, yüksek teknolojiye uyum sağlayan, uluslararası arenada kabul gören ürünler olmalıdır. Üretimde bir başka önemli konu ise kullanılan hammadde ve yarı mamullerin yerli piyasada üretilmesidir. Ülkemizde maalesef yapılan üretimin hammadde ve ara malının yaklaşık yüzde ellisinden fazlası yurt dışından ithal yoluyla tedarik edilmektedir. Döviz kurları yüksek olunca ödenen döviz miktarı da yüksek olacağından bu miktar üretim maliyetlerine zorunlu olarak yansıyacak bu da enflasyon olarak karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla ithal ikame ürün üretimine önem verilmeli, bu tür üretim yapan firmalar sonuna kadar devlet tarafından desteklenmelidir. Mesleğimden ve içinde bulunduğum sağlık sektöründen örnek vermem gerekirse; hidrolik kapı yayları, otel tipi kilitler ve diyalizde kullanılan sarf malzemeler ülkemizde üretilmemekte tamamen yurt dışından gelmektedir. Bunların ülkemizde üretilmemesinin sebebi tamamen fiyat rekabetidir. Döviz kurlarının yatay seyretmesinin bir başka etkisi de ithalatın önünü açmasıdır. İhracatta başarılı olabiliriz ama sadece bu iktidar döneminde değil uzun yıllardan bu yana dış ticaret açığı vermekteyiz. Çünkü akaryakıt, doğalgaz, elektrik gibi temel ihtiyaçlarımızı ithalat yoluyla tedarik etmekteyiz. Yani ithalatımı ihracatımızdan sürekli fazla gerçekleşmektedir.

Diğer taraftan kredi faizlerinin %60 ın üstüne çıkması da üretim açısından başka bir handikaptır. Geçmiş dönemde yanlış uygulanan para politikaları yüzünden kredi faizlerinin %60 oranının üstüne çıkması üretim işletmelerinin üretimlerini azaltmaya, çıkan işçilerin yerine personel almamaya gitmişler daha da ötesi bazı sektörlerde konkordato ve iflas olayları başlamıştır. Yaşanan bu olumsuzluklardan dolayı ihracatta müşteri kaybı yaşanması ve dolayısıyla azalma meydana gelmiştir.

Sözcü gazetesinden Sn. Hülya Keskin Oruçoğlu’nun haberine göre;

Türkiye’nin dış pazarlarda rekabetçiliğini kaybetme noktasına gelmesi bazı sektörlerin ihracat kaybını derinleştirdi. 2024’ün ilk yarısında ihracat yıllık yüzde 2 artarak, 125,4 milyar doları buldu. Ancak deri, zeytin ve zeytinyağı, hazır giyim ve konfeksiyon, çimento ve mücevher gibi sektörler ‘ihracatın kaybedenleri’ listesine adlarını yazdırdı. Yılın ilk yarısında en fazla ihracat düşüşü yaşayan deri ve deri mamulleri sektörü oldu. 2023’ün ilk 6 ayında 1 milyar doları aşkın ihracata imza atan sektörün ihracatı bu yılın aynı döneminde yüzde 26,7’lik kayıpla 750 milyon dolara indi.

HAZIR GİYİM 3. SIRADA

Hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe de ihracat kaybı yüzde 12,8’i buldu. Sektörün 2023’ün ilk altı ayındaki 9,9 milyar dolarlık ihracatı bu yılın ilk altı ayında 8,7 milyar dolara geriledi. Çimento cam seramik ve toprak ürünleri sektörü de ihracatın kaybedenleri arasında yer aldı. Geçen yılın yarısında 2,3 milyar dolarlık ihracata imza atan sektörün ihracatı yüzde 9,4’lük düşüşle 2,1 milyar dolar oldu. Mücevher sektöründeki ihracat kaybı ise yüzde 8,7’ye ulaştı. Sektör, 2023’ün ilk altı ayında 3 milyar doları aşkın ihracata imza atmıştı. Mücevher sektörünün bu yılın ilk yarısındaki ihracatı ise 2,7 milyar dolarda kaldı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, ihracatta 6 aylık verileri, Türkiye’nin rekabetçiliğini büyük ölçüde kaybettiğini ifade ederek değerlendirmişti. Gültepe, ihracatın yüksek maliyet-düşük kur kıskacında sıkıştığını söyleyerek, “2024 için öngördüğümüz 267 milyar dolarlık hedefe ulaşmamız bile zor görünüyor” dedi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise “Kuru sürekli artırarak, TL’yi devalüe ederek rekabetçi olmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Zeytinyağında yüzde 22.3’lük düşüş

Ticaret Bakanlığı, artan dış talep ve dünya fiyatlarının yurt içi tüketici fiyatlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına son 3 yılda 4 kez yasak getirmiş; ardından Türk zeytinyağı sektörünün yasağın kaldırılmasını talep etmesiyle Bakanlık, 1 Kasım 2024 tarihine kadar 50 bin ton kota verildiğini açıklamıştı. Karar, zeytin ve zeytinyağı sektörünün ihracatında yüzde 22,3’lük düşüş getirdi. Geçen yılın ilk altı ayında 559 milyon dolarlık ihracat yapan sektörün bu senenin aynı döneminde ise ihracatı 434 milyon dolara geriledi.

Sonuç olarak bir yeri yaparken diğer yeri yıkmamak gerekir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.