Türkiye ile ilgili bir durum değerlendirmesi

Yayınlama: 20.11.2024
6
A+
A-
Ekonomi Profesörü

Türkiye çok daha iyi bir durumda olabilirdi. Başta uygulanan “nas politikaları” çerçevesinde politika faizinin düşürülmesi, 2018 başlangıçlı krizin baş nedenidir. Arkasından çözüm olarak sunulan, ilerde büyük kamu zararına neden olan ve hala sıfırlanamayan Kur Korumalı Mevduat uygulaması, ikinci büyük yanlıştı. Yaratılan derin krizle mücadele Haziran 2023’te “Rasyonel Ekonomi Politikası” na geçiş ile başladı. Mehmet Şimşek ve TCMB yöneticileri kendi sahalarında alınması gereken önlemleri alıyorlar. Ancak her şeyi bu iki odaktan beklemek haksızlık. Devletin diğer birimleri yeteri kadar destek olmuyor. Kemer sıkma tedbirleri sadece orta ve düşük gelir gruplarına uygulanabiliyor. Pek çok kamu biriminde israfın önüne geçilemiyor. Yandaşlara vergi avantajları sağlanıyor. Bütçe açıkları büyümeye devam ediyor.

Uygulanan programda üretim ayağı ihmal edilmiş durumda.  Türkiye küresel ısınmanın etkisi altındadır. Dere-nehir-göller hızla su kaybediyor. Topraklarımız hızla çoraklaşıyor. Çiftçi yalnız bırakılmış durumda. Teşvikler yükselen enflasyon karşısında yetersiz kalıyor. Bu konularda tarım ve çevre bakanlıklarına çok iş düşüyor

Halbuki bu konuda çok şey yapılabilir, yeter ki ilgili birimler konuya eğilsinler. En güzel örnek Ankara Belediyesi’nin tarımın çeşitli alanlarında hayata geçirdiği destekler. Örneğin, Belediye’nin üreticiden alıp piyasanın yüzde 30 altında, Ankara Köy-Koop Manavlarında satması, ilaveten üreticiye sağladığı gübre-mazot desteği, gibi. Aslında Tarım Bakanlığı’nın elindeki imkanlarla kolayca yurt geneline yayabileceği uygulamalar bunlar. Bazı alanlarda destek sağlansa da yetersiz kalmaktadır.

Türkiye’de hayvancılık da çok zor durumda. Borcunu ödeyemeyen veya maliyetini karşılayamayan besici hayvanını satmak zorunda kalıyor. Et fiyatları arzdaki yetersizlik nedeniyle devamlı artış eğiliminde. Çözüm olarak hayvancılığı teşvik yerine ithalat yoluna başvuruluyor. Türkiye bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeterli bir ülke iken git gide dışa bağımlı hale gelmiş durumda.

Fiyatlamada denetim yetersiz kalıyor. Fiyatlamada “fırsatçılık”, maliyet-kar-fiyat ilişkisini ortadan kaldırmış durumda. Bu alanda “kar mantığı” belirleyici oluyor.  Denetim eksikliği her alanda olduğu gibi, tarımda da hissediliyor. Aracı çiftçinin elinden düşük fiyata alıyor, ürün fahiş fiyata market tezgahlarında yerini buluyor. Üreticiden 5 TL’ye alınan domates markette 60 TL’ye satılabiliyor. Ya da hasat maliyetini karşılayamayan çiftçi ürününü tarlada bırakıyor.

Yap-işlet-devret modeli ile yaptırılan yol-köprü-hastane v.b. yatırımlar, verilen gerçek dışı geçiş/hasta garantileri nedeniyle, bütçe üzerinde uzun bir süre aşırı yük oluşturmaya devam edecek.

Ülke için hayati önem taşıyan bazı kuruluşların (elektrik ve doğalgaz dağıtım, petrol piyasası, şeker şirketleri, tank-palet fabrikası, gibi) özelleştirilmesi veya yabancılara satılmış olması da kontrolsüz fiyatlamanın nedenlerinden biri. Bu alanlardaki fiyatlamada artık “kar mantığı” etkili olabilecek.

Yukarıda üretim, israf ve fiyatlama konularında bazı saptamalar yaptık. Bir de içinde bulunduğumuz süreçte güven ortamını olumsuz etkileyen bazı gelişmelere değinelim. Ülkede devamlı suni gündem üretiliyor, gerçek sorunlar unutturuluyor. Gündemi değiştirmek için Türk insanının en hassas olduğu konular seçiliyor. Örneğin, Anayasa’nın ilk 4 maddesi, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması, laiklik tartışması, kredi kartlarında katkı payı, Türk Ceza Kanunu’ndaki “casusluk” suçunun kapsamını genişleten “etki ajanlığı düzenlemesi”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen pırıl pırıl teğmenlerimizin ihraç talebiyle disipline sevk edilmesi, gibi.

Bunlara ilaveten ülkede giderek artan şiddet/çete savaşları/uyuşturucu/organize suç/yasa dışı kumar gibi olaylar gündelik haber akışında yerini alıyor. Gündemi değiştirmek amacıyla özellikle oluşturulan gelişmeler/öneriler de eklenince, dopdolu bir gündem ülkenin üzerine bir kara bulut gibi çöküyor. Yoksulluk, açlık, işsizlik, enflasyon, üretimdeki sorunlar, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik sisteminde yaşanan olumsuzluklar, gelir dağılımında adaletsizliğin artması, göçmen sorunu nedeniyle tehlike altında olan demografik yapı, kamudaki israf gibi gerçek sorunların hepsi unutuluyor ve bunlar gün geçtikçe büyümeye devam ediyor. Aslında baştaki yöneticiler suni gündem yaratmak için çalışacakları yerde gerçek problemlere çözüm arayışı içine girseler belki enflasyonla mücadelede daha hızlı yol kat edilebilir. Gülmeyi unutan halkımız bir nebze de olsa umutlanabilir.

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.