Kısaca IMF olarak tanımlanan Internatıonal Monetary Fund 1944 yılında Amerika’da kurulmuştur. Kendi iç tüzüğü ile yönetilmekte olan kurumun üye sayısı 189 ülkedir. En temel görevi dünya genelinde para durumun dengelemektir.
Uluslararası para fonu ekonomik olarak zor duruma düşen ülkelere kredi vermek amacıyla kurulmuştur.189 üye ülkeden birer tane temsilcisi IMF de görev yapmaktadır.
Ekonomik olarak darboğaza giren ülkelere fon sağlamak amacıyla kurulmuştur ve dünya genelinde küresel anlamda iş birliği sağlamak ve dünya genelinde ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla kurulmuştur.
IMF nin guvernörler kurulu,189 ülkenin üyelerinden ayrı olarak bir bölümü faaliyet göstermektedir ve 12 kişiden oluşur. Guvernörler kurulu yılda bir defa toplanarak yeni üye kabulü, kotaların belirlenmesi gibi kararların alınması alanında görev yapmaktadır.
Basında çıkan haberlere göre; James P. Walsh liderliğindeki ekibin 25-29 Eylül tarihleri arasında hükümet yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerin ardından gelen açıklama, IMF’nin internet sitesinde dün yayımlandı.
Açıklamada, seçimden sonra uygulanan politika değişikliğinin IMF tarafından memnuniyetle karşılandığı ve faiz artışları nedeniyle yetkililerin tebrik edildiği belirtilirken, Merkez Bankası (TCMB) politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal tedbirlerin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların Türkiye’de riskleri azaltıp yatırımcı güveni ile rezervleri artırdığına işaret edildi.
Açıklamaya göre, ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 4’e, 2024’te yüzde 3,2’ye düşmesini, 2022 sonunda yüzde 64,3 olan resmi tüketici enflasyonunun 2023 sonunda yüzde 69,1, 2024 sonunda yüzde 46 olmasını öngören IMF heyeti, işsizlik oranının da 2023’te yüzde 10,1, 2024’te yüzde 10,5 olmasını bekliyor.
IMF, milli gelire oranla cari açığın da 2023’te yüzde 4,1, 2024’te ise yüzde 3,1 olmasını öngörüyor.
IMF heyeti Ankara’ya faizlerde daha fazla artış, finansal düzenlemelerde daha fazla serbestleştirme ve bütçe açığını azaltacak daha fazla adım çağrısında bulundu.
IMF heyeti ayrıca, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etti.
Bu da ücretlere zam yapılırken yıl sonundaki yüksek enflasyonun değil, çok daha düşük olan 2024 sonu beklentisinin dikkate alınması, ücretlerde reel kayıp yaşanması anlamına geliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.
Risk dengesinin aşağı yönlü olduğu belirtilen açıklamada, temel riskin, şu an devam etmekte olan politika değişikliğinin güçlü ivmesini kaybetmesi, bunun da güven kaybına neden olarak döviz talebi yaratması olduğu kaydedildi.
Dış riskler olarak ise, yüksek emtia fiyatları, ticaret ortaklarının talebindeki yavaşlama ve küresel sistemik finansal istikrarsızlığa işaret edildi.
IMF’nin fiilen faaliyetlere başlamasından tam 10 gün sonra, 11 Mart 1947’de dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yapılan anlaşma neticesinde IMF’ye üye olan Türkiye, o dönemde üye olan ülkeler arasında 41. ülke konumundaydı. Türkiye üye olduğundan itibaren IMF ile çoğu bir yılda geri ödemeli olarak 19 farklı Stand-by anlaşması yaptı.
IMF ile yapılan Stand-by anlaşmalarını detaylı olarak incelediğimizde; Türkiye ilk olarak 1 Ocak 1961 yılında yapılan Stand-by anlaşması neticesinde IMF’den 16 milyon SDR (yaklaşık 22 milyon $)’lık bir borç aldı. 1961’den 1970 yılına kadar her sene IMF’den kredi çeken Türkiye, bu 10 yıl içerisinde toplam 247 milyon SDR (343 milyon $)’lık Stand-by anlaşması gerçekleştirdi. 1970’li yılların sonunda yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonucunda tekrardan IMF’ye başvuran Türkiye, 1984 yılına kadar IMF ile toplamı yaklaşık 1,8 milyar SDR (2,5 milyar $)’lık 5 farklı Stand-by anlaşması daha yaptı.
1984’ten 1994’e kadar IMF ile herhangi bir Stand-by anlaşması gerçekleştirmeyen Türkiye, 1994 yılında yaşanan finansal problemler yüzünden IMF ile 460 milyon SDR (640 milyar $) tutarında bir Stand-by anlaşması daha gerçekleştirdi. 1990’ların sonu ve 2000’li yılların başları ise Türkiye’nin IMF’den en çok fon yardımı aldığı dönem oldu. 1999 yılında yaşanan yüksek enflasyon, faiz oranları, kamu borçları gibi ekonomik sorunlar neticesinde IMF ile tekrar görüşen Türkiye, 11,7 milyar SDR (16,3 milyar $) tutarında bir Stand-by anlaşması gerçekleştirdi. O dönemde enflasyon oranlarında beklendiği gibi düşüş yaşanmamış olması ve Türk Lirasının yabancı para birimlerine karşı fazla değerlenmesi sebebiyle ihracatın düşmesi, dış ticaret açığının meydana gelmesine neden oldu ve yaşanan ekonomik krizle birlikte Türkiye, Kasım 2000’de IMF’den 5,8 milyar SDR (8 milyar $)’lık ek kaynak talep etti. Bununla birlikte 2002 yılında yapılan 18. Stand-by anlaşması 11,9 milyar SDR (16,5 milyar $) ile Türkiye’nin en çok fon yardımı aldığı anlaşma oldu.
IMF ile yapılan Stand-by anlaşmalarının hangi başbakan döneminde imzalandığını incelediğimizde ise; Adalet Partisi’nden başbakan olan Süleyman Demirel döneminde 6 Stand-by anlaşması yapıldığını görüyoruz. Bülent Ecevit’in 2 kez CHP, 3 kez de DSP’den başbakanlığı döneminde IMF ile Stand-by anlaşmaları yapan Türkiye, İsmet İnönü’nün CHP’den başbakan olduğu dönemde de 4 Stand-by anlaşması imzaladı. Şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’den başbakanlık yaptığı 2005 yılında ise IMF ile bir kez Stand-by anlaşması imzalandı.
Türkiye’nin IMF’ye Olan Borcu Ne Zaman Bitti?
Türkiye’nin yıllara göre IMF’ye olan borcunu incelediğimizde, 1999 yılında 600 milyon SDR (834 milyon $) olan borç yükü, 2002 yılına gelindiğinde 16,2 milyar SDR (22,5 milyar $)’a kadar çıkmıştı. 2007 yılında 4,5 milyar SDR (6,3 milyar $)’a düşen IMF borcu, 2008 yılında 5,5 milyar SDR (7,6 milyar $)’a çıksa da Mayıs 2013’te 281 milyon SDR (390 milyon $)’lık son ödemenin yapılması ile Türkiye’nin IMF’ye olan borcu resmen bitmiştir.
IMF Türkiye’den Borç mu İstedi?
Türkiye ve IMF ilişkileri söz konusu olduğunda, son yıllarda mutlaka gündeme gelen bir diğer konu da IMF’nin Türkiye’den borç istediği iddiası.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yıllarda gerek katıldığı mitinglerde gerekse de çeşitli basın kuruluşlarıyla gerçekleştirdiği programlarda “IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi. Ben o zaman Başbakandım, dedim ki ‘verin’ dedim. IMF vereceğimizi anlayınca borç almaktan vazgeçti.” gibi demeçlerde veriyor. Peki IMF gerçekten Türkiye’den borç istedi mi? Borç istediyse bu ne kadar? Türkiye IMF’ye borç verdi mi?
2012 yılının başlarında IMF, şu anki başkanı Christine Lagarde ve yönetim kurulunun kararıyla kaynak havuzuna 500 milyar $’lık bir ek kaynak sağlama kararı aldı. Bu ek kaynak havuzuna IMF’ye üye olan ülkelerin bazılarından katkı yapmaları talep edildi. Daha sonra 264 milyar $’lık toplam ek kaynağın yeterli olacağını açıklayan IMF, 40 farklı ülkeden yaklaşık 182 milyar SDR (264 milyar $) ek kaynak alımının kesin sözünü aldı ve işlemi tamamladı. IMF’ye o dönemde en çok kaynak sağlama garantisi veren ülkeler ise Japonya, ABD, Çin ve Almanya oldu.
Türkiye ile IMF arasındaki 5 milyar dolarlık borç durumu ise, IMF ile üye ülkeler arasında var olan ikili anlaşmalar kapsamında yer alıyor. Ek kaynaklar için üye ülkelerin bazıları IMF’ye, eğer IMF’nin rezerve ciddi oranda azalırsa bir miktar borç verme taahhüdünde bulunuyorlar. Türkiye de 5 milyar dolar ile bu taahhüdü veren ülkeler arasında yer alıyordu. Ancak bu para IMF tarafından hiç talep edilmedi çünkü IMF rezervleri ilgili kritik seviyeye inmedi.
Yani 2016 yılında kaynak havuzunu genişletmek isteyen IMF, üye olan bazı ülkelerden bu talebi karşıladı. Ancak Türkiye, IMF’ye bir kaynak aktarımı yapmadı, çünkü gerek kalmadı.