Türkiye’nin köklü sanayi gruplarından Alarko Holding, enerji ve altyapı yatırımlarıyla tanınmasına rağmen son yıllarda tarım alanına yöneldi. 70 yılı aşkın geçmişiyle dev bir sanayi markası olan bu holdingin ikinci kuşak yöneticisi Leyla Alaton, şirketin yeni vizyonunu net bir şekilde ortaya koyuyor: “Tarımı sadece köylünün işi olarak görmekten çıkarmalıyız. Büyük şirketler tarıma yatırım yapmalı.”
Alarko’nun tarım sektörüne adım atması ani bir karar değil; iki yıl önce başlayan bu yolculuk, ciddi planlama ve büyük yatırımlarla destekleniyor. Şirketin tarım alanındaki yeni yüzü “Alsera” adını taşıyor. Alsera, yüksek teknolojiye sahip seracılık sistemleriyle topraksız tarım yapıyor. Üstelik bu seralar, jeotermal enerji kullanılarak ısıtılıyor. Leyla Alaton’un ifadesiyle bu iş, sadece domates ya da biber yetiştirme işi değil; “tarımı geleceğin stratejik sektörlerinden biri olarak görme” meselesi.
Alarko’nun ilk büyük adımı Afyonkarahisar’da atıldı. Jeotermal enerji kaynaklarının bol olduğu bu bölgede, Hollanda’dan getirilen sistemlerle kurulan seralarda modern tarım yapılmaya başlandı. Bu yatırım için sadece iki yılda 300 milyon dolar harcandı. Üstelik bu seralarda çalışanların %75’i kadın ve geçici değil, kadrolu işçiler. Bu yönüyle proje, sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal bir dönüşümü de hedefliyor.
TARIM EN AZ ENERJİ KADAR ÖNEMLİ BİR SEKTÖR
Leyla Alaton, holdingin enerji sektöründeki başarısına dikkat çekerek yeni hedeflerini şöyle açıklıyor:
“Enerjide ulaştığımız büyüklüğe tarımda da ulaşmak istiyoruz. Tarımı enerjinin yanına koyuyoruz. Sadece enerjiye yatırım yaparsak tek ayaklı kalırız.”
Amaç sadece üretim yapmak değil. Alsera markasıyla üretilen sebzeler, kalıntısız yani kimyasal ilaç artığı taşımayan ürünler olarak öne çıkıyor. Bu ürünler Avrupa Birliği akrediteli bağımsız laboratuvarlardan sertifika alıyor ve şu anda 20 ülkeye ihraç ediliyor. Bu da gösteriyor ki tarım artık sadece iç pazarı değil, dünya pazarını da hedefleyebilecek bir potansiyele sahip.
DEV YATIRIMLAR GELİYOR: ESKİŞEHİR VE KAZAKİSTAN
Alsera’nın bir sonraki durağı Eskişehir. Burada inşaatı devam eden yeni seranın tamamlanmasıyla birlikte Avrupa’nın en büyük serası unvanı alınacak. Yaklaşık 800 dönümlük bir alanda yine kalıntısız ve topraksız tarım yapılacak. Bu üretim modeli klasik tarıma göre 3 kat daha verimli.
Bununla da sınırlı değil. Leyla Alaton, Kazakistan’la yapılan anlaşmaları da açıkladı. Ülkenin sunduğu büyük teşvikler sayesinde orada da 400 dönümlük bir sera kurulacak. Bu serada enerji kaynağı jeotermal değil, doğalgaz olacak. Bu yatırımlar tamamlandığında Alsera toplamda 10 bin dönümlük alanda üretim yapmayı, 10 bin kadın çalışan istihdam etmeyi ve dünyada ilk üç modern tarım şirketinden biri olmayı hedefliyor. Bunun için toplamda 600 milyon dolarlık ek yatırım yapılacak.
TARIMDA YENİ BİR BAKIŞ: HİJYEN, TEKNOLOJİ VE KADIN EMEĞİ
Kadın istihdamının yüksek olması sadece bir sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda üretimin kalitesini de etkileyen bir faktör. Bu nedenle, seralarda hijyen kuralları büyük bir titizlikle uygulanıyor. Hatta Afyon’daki serada özel bir el bakım merkezi açılmış durumda. Çünkü pestisit (zirai ilaç) kalıntısı bırakmamak için çalışanların hijyenine ekstra önem veriliyor. Leyla Alaton’un deyimiyle, “İlaç fabrikası gibi sera kurduk.”
Bu yaklaşım, tarımı sıradan bir üretim faaliyeti olmaktan çıkarıp, yüksek standartlı bir sanayiye dönüştürüyor.
TOHUMDAN SOFRAYA: BÜTÜNCÜL TARIM MODELİ
Alsera sadece üretim yapan bir şirket değil, tarımın her aşamasına dokunan bir model sunuyor. Şirketin bünyesinde oluşturulan gen havuzunda şu anda 3 bine yakın ürün çeşidi bulunuyor. Bunların yedisi resmi olarak tescil ettirildi. Ayrıca üretim sırasında ortaya çıkan bitki atıkları da değerlendirilerek mikro granül gübre üretimi yapılıyor. Bu gübreler açık alanda üretim yapan çiftçilere satılıyor. Aynı sistemin Kazakistan’da da kurulması planlanıyor.
SONUÇ: TARIM ARTIK STRATEJİK BİR SEKTÖR
Leyla Alaton’un bu yatırımları yaparken babası İshak Alaton’un anlattığı “topal karınca” hikâyesini rehber aldığını söylemesi de dikkat çekici. Bu hikâyede topal karınca, Mekke’ye gitmek üzere yola çıkar ve kendisine “Sen oraya gidemezsin” diyenlere şöyle cevap verir:
“Belki gidemem ama mesele o yolda olmak, yola çıkmak.”
Alsera’nın tarım yolculuğu da aslında böyle bir kararlılığın eseri.
Artık mesele domates ya da biber üretmek değil. Mesele, bu ülkede tarımı teknolojik, hijyenik, yüksek verimli ve ihracat odaklı hale getirip geleceğin stratejik sektörlerinden biri yapmak.
Leyla Alaton’un dediği gibi:
“Büyük şirketler tarımı ciddiye almalı. Türkiye’nin dünyada söz sahibi olması için bu şart.”
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı