Türkiye ekonomisi uzun süredir büyüme hedefleri, dış ticaret dengesi ve yatırım ihtiyacı arasındaki gerilimle yol alıyor. 2025 yılının temmuz ayı itibarıyla bu tablo daha net ortaya çıkıyor: Türkiye, üretim kapasitesini artırmak, istihdamı güçlendirmek ve teknolojik dönüşümü yakalayabilmek için ciddi bir yatırım açığıyla karşı karşıya. Bu açık yalnızca sanayi yatırımlarında değil; enerji, altyapı, tarım ve teknoloji gibi kritik sektörlerde de kendini hissettiriyor. Yatırım açığı, ekonominin sürdürülebilir büyüme potansiyelini sınırlarken, aynı zamanda finansman dengesizliklerini derinleştiriyor.
Yatırım Açığının Boyutları
Türkiye’nin yatırım açığının ölçülmesi için çeşitli parametreler dikkate alınıyor. Gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yatırım oranı, tasarruf oranları ve dış finansman ihtiyacı bu açıdan belirleyici. Temmuz 2025 itibarıyla veriler şunu gösteriyor: Türkiye’de yatırımların milli gelir içindeki payı yüzde 25’in altında kalıyor. Oysa gelişmekte olan ekonomilerde sürdürülebilir kalkınma için bu oranın en az yüzde 30 olması gerekiyor.
Ülkenin yurt içi tasarruf oranları ise hâlâ düşük. Hane halkı ve şirketler borçlanmaya daha yatkın davranırken, uzun vadeli fon birikimi yetersiz kalıyor. Bu durum, yatırım ihtiyacının önemli bir kısmının dış kaynaklarla karşılanmasını zorunlu hale getiriyor. Yani yatırım açığı yalnızca sermaye yetersizliğinin değil, aynı zamanda tasarruf-yatırım dengesizliğinin de yansıması.
Sektörel Görünüm: Nerede Açık Daha Derin?
Türkiye’nin yatırım açığı sektörel bazda da farklılıklar gösteriyor.
Sanayi ve Üretim:
Yüksek katma değerli üretime geçiş için yapılması gereken teknoloji ve Ar-GE yatırımları yeterince hızlı ilerlemiyor. Fabrikaların modernizasyonu, dijitalleşme yatırımları ve yeşil dönüşüm için ciddi finansmana ihtiyaç var. Özellikle otomotiv, beyaz eşya ve kimya sektörleri küresel rekabet baskısıyla karşı karşıya.
Enerji:
Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlılığı hâlâ yüksek. Yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerleme sağlansa da finansman ve teknoloji eksikliği nedeniyle kapasite artışları yavaş kalıyor. Temmuz 2025 itibarıyla enerji sektöründeki yatırım açığının 50 milyar doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Tarım:
İklim değişikliği ve kuraklık, tarımda modern sulama ve dijital tarım yatırımlarını zorunlu kılıyor. Ancak bu alandaki sermaye yetersizliği üretim kapasitesini sınırlıyor, gıda fiyatlarını yukarı çekiyor ve yatırım açığını görünür hale getiriyor.
Altyapı:
Ulaşım, lojistik ve şehirleşme projeleri için yeni yatırımlara ihtiyaç duyuluyor. Özellikle deprem riski dikkate alındığında kentsel dönüşüm yatırımlarındaki açık hem ekonomik hem de toplumsal güvenlik açısından kritik.
Finansman Sorunu ve Yabancı Sermaye
Yatırım açığının en önemli sonuçlarından biri dış finansman bağımlılığını artırması. Türkiye uzun süredir doğrudan yabancı yatırımlardan beklenen ölçüde pay alamıyor. 2025’in ilk yedi ayında ülkeye giren doğrudan yabancı yatırım 6 milyar doların altında kalırken, ihtiyaç duyulan yıllık miktarın bunun en az üç katı olduğu belirtiliyor.
Portföy yatırımlarının oynak yapısı ise istikrar getirmekten ziyade kırılganlığı artırıyor. Yatırımcı güveni, hukuk sistemi, öngörülebilir ekonomi politikaları ve jeopolitik riskler bu noktada belirleyici oluyor. Temmuz ayında küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye’nin risk primini yeniden yükseltmiş durumda. Bu da yatırım açığını kapatmayı daha maliyetli hale getiriyor.
Yatırım Açığının Toplumsal Etkileri
Yatırım eksikliği yalnızca makroekonomik dengeleri değil, doğrudan vatandaşın günlük yaşamını da etkiliyor.
İşsizlik oranı yüksek seviyelerde kalıyor çünkü yatırımlar artmadıkça yeni istihdam yaratılmıyor.
Yetersiz sanayi yatırımları ithalat bağımlılığını artırıyor, bu da enflasyonun kontrolünü zorlaştırıyor.
Tarım ve enerji yatırımlarındaki açığın faturası ise gıda ve enerji fiyatlarında sürekli artış olarak topluma yansıyor.
Sonuç olarak, yatırım açığı, vatandaşın alım gücünden refah düzeyine kadar geniş bir yelpazede olumsuz etki yaratıyor.
Çözüm Yolları ve Politika Önerileri
Türkiye’nin yatırım açığını kapatabilmesi için çok boyutlu bir stratejiye ihtiyacı var:
Yerli Tasarrufların Artırılması: Hane halkı ve şirketlerin uzun vadeli tasarrufa yönlendirilmesi için teşvik mekanizmaları güçlendirilmeli. Bireysel emeklilik sistemleri ve sermaye piyasaları derinleştirilmeli.
Doğrudan Yatırımların Çekilmesi: Hukukun üstünlüğü, şeffaflık ve öngörülebilir ekonomi politikalarıyla yabancı yatırımcı güveni artırılmalı. Özellikle teknoloji transferi sağlayacak yatırımlara öncelik verilmeli.
Sektörel Önceliklendirme: Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, tarımda modernleşme ve sanayide dijital dönüşüm gibi alanlar stratejik sektör olarak ele alınmalı.
Kamu-Özel İş birliği (PPP) Modelleri: Altyapı yatırımlarında devletin finansman yükünü azaltacak şekilde özel sektörün katılımı artırılmalı.
Bölgesel Yatırım Dengesi: Yatırım açığının en çok hissedildiği Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yönelik özel teşvik programları uygulanmalı.
Sonuç
Temmuz 2025 itibarıyla Türkiye’nin yatırım açığı, ekonomik gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor. Tasarrufların yetersizliği, dış finansman bağımlılığı, küresel rekabet baskısı ve yapısal sorunlar bu açığı derinleştiriyor. Ancak doğru politikalar ve stratejik adımlarla yatırım açığını kapatmak mümkün. Aksi takdirde, büyüme potansiyeli sınırlı kalacak, istihdam sorunları derinleşecek ve vatandaşın refahı olumsuz etkilenecektir.
Türkiye’nin önünde ya yatırım açığını kapatacak reformlarla kalkınma rotasını güçlendirmek ya da bu açığın yükünü taşımaya devam etmek gibi iki temel seçenek bulunuyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı