Türkiye ekonomisinin nabzını tutan gelişmelerin başında Merkez Bankası’nın faiz kararları geliyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül ayında politika faizini indirmesi, yalnızca bireysel krediler ve mevduat piyasası üzerinde değil, ticari kredilerde de derin etkiler yarattı. Özellikle üretim, yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı duyan KOBİ’ler ve büyük ölçekli şirketler için bu adım, finansmana erişimin yönünü yeniden belirliyor.
Faiz indirimi sonrası bankaların ticari kredi faiz oranları görece bir gevşeme eğilimine girse de piyasanın genel koşulları ve risk algısı bu etkinin sınırlı mı yoksa kalıcı mı olacağına dair tartışmaları da beraberinde getirdi.
Kredilerde İlk Tepki: Faizlerde Düşüş, Talepte Kısmi Canlanma
Eylül ayında alınan faiz indirimi kararının ardından ticari kredilerde gözle görülür bir hareketlilik yaşandı. Bankalar, Merkez Bankası’nın politika faizini aşağı çekmesiyle birlikte kredi maliyetlerini bir miktar indirdi. Özellikle kısa vadeli işletme kredilerinde faiz oranları düşerken, yatırım kredilerinde bankaların risk algısı daha temkinli ilerlemeye devam ediyor.
Ancak burada dikkat çeken nokta, ticari kredi faizlerinin politika faizi kadar hızlı gerilememesi. Zira bankalar, enflasyon beklentilerinin hâlâ yüksek seyretmesi ve kur oynaklığı nedeniyle maliyetlerini dengelemeye çalışıyor. Dolayısıyla faiz indiriminin ticari krediye tam yansıması zamana yayılıyor.
İş dünyasında ise kredi talebinde kısmi bir canlanma başladı. Özellikle hammadde ve ara malı ithalatına bağımlı sektörler, finansmana erişimdeki gevşemeyi üretim planlarına yansıtmaya çalışıyor. Bununla birlikte, yüksek belirsizlik ortamı yatırım iştahının tam anlamıyla artmasına engel oluyor.
KOBİ’ler İçin Fırsat ve Zorluklar
Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler), faiz indiriminden doğrudan etkileniyor. KOBİ’ler, çoğunlukla işletme sermayesini döndürmek ve nakit akışını düzenlemek için kısa vadeli krediye ihtiyaç duyuyor. Bu noktada faizlerin düşmesi, maliyet baskısını kısmen azaltıyor.
Ancak sorun yalnızca faiz oranlarında değil; krediye erişim kanallarında da yoğunlaşmış durumda. Bankalar, kredi verirken firmaların bilançolarına, teminat yapılarına ve sektörel risklerine göre seçici davranıyor. Yani faiz indirimi olsa da krediye ulaşmak kolay değil. Özellikle inşaat, tekstil gibi yüksek riskli görülen sektörlerde kredi muslukları sınırlı açılıyor.
KOBİ’ler için bir başka sıkıntı da kredi vadelerinin kısa tutulması. Uzun vadeli yatırım kredisi yerine, daha çok kısa vadeli nakit akışı kredilerine yönlendirilmek işletmelerin büyüme planlarını kısıtlıyor. Bu nedenle, faiz indirimleri KOBİ’lerin günlük operasyonlarını rahatlatırken, uzun vadeli stratejilerine sınırlı destek sağlayabiliyor.
Büyük Şirketlerde Stratejik Bekleyiş
Büyük ölçekli şirketler açısından ise tablo biraz farklı. Sermaye piyasalarına erişim imkânı olan ve tahvil ihraç edebilen firmalar, yalnızca bankalara bağımlı değil. Bu nedenle Merkez Bankası’nın faiz indirimi, onlar için ek bir maliyet avantajı sunsa da asıl belirleyici unsur enflasyon ve kur beklentileri oluyor.
Eylül sonrası dönemde büyük şirketlerin çoğu “stratejik bekleyiş” içinde. Özellikle ihracat yapan firmalar, kur hareketlerini göz önünde bulundurarak kredi kullanımında temkinli davranıyor. İhracat gelirleri döviz cinsinden olduğu için, kredi kullanımını üretim yatırımlarına yönlendirme ihtimalleri artıyor. Ancak iç piyasaya dönük firmalar için belirsizlikler hâlâ yüksek.
Ticari Krediler ve Enflasyon Arasındaki Çelişki
Ekonomistlere göre ticari kredilerin seyrinde en kritik unsur enflasyon. Politika faizindeki düşüş, ticari kredi faizlerini aşağı çekerken; enflasyonun yüksek seyrini sürdürmesi reel kredi maliyetlerini hâlâ yüksek kılıyor. Başka bir ifadeyle, nominal faizler düşse de enflasyon nedeniyle işletmelerin “gerçek maliyet” algısı fazla değişmiyor.
Öte yandan, Merkez Bankası’nın kredileri daha üretken alanlara yönlendirmek için attığı makro ihtiyati adımlar da devrede. Bazı sektörlerde kredi genişlemesi teşvik edilirken, tüketim ağırlıklı veya riskli görülen alanlarda kısıtlamalar sürüyor. Bu durum, faiz indirimine rağmen kredi kanallarının homojen şekilde açılmasını engelliyor.
Önümüzdeki Dönem: Ticari Kredilerde Ne Bekleniyor?
Eylül ayındaki faiz indirimi sonrası ticari kredilerde ortaya çıkan tablo, iş dünyasına kısa vadeli bir nefes aldırsa da uzun vadeli belirsizlikleri tamamen ortadan kaldırmıyor. Eğer Merkez Bankası faiz indirimlerini sürdürür ve bankacılık sektörü de bu indirimi kredi kanallarına daha güçlü yansıtırsa, işletmelerin kredi maliyetleri ciddi biçimde düşebilir. Bu da üretim ve yatırım planlarını destekleyebilir.
Ancak enflasyonun yüksek seyrini sürdürmesi, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve küresel faiz politikaları, Türkiye’deki ticari kredi piyasasını etkilemeye devam edecek. İş dünyasının asıl beklentisi, yalnızca faiz indirimleri değil; aynı zamanda öngörülebilir ve istikrarlı bir ekonomik ortam.
Sonuç olarak, Eylül faiz indirimi ticari kredilerde hareketliliği artırsa da “kalıcı bir canlanma” için daha geniş çaplı bir ekonomik dengelenme süreci gerekiyor. Şirketler, kredi kanallarındaki bu görece iyileşmeyi dikkatle izlerken, gelecekteki yatırım kararlarını da ekonomi yönetiminin atacağı adımlara göre şekillendirecek.
Genel Değerlendirme:
Ticari kredilerde faizler gevşedi, ancak erişim hâlâ seçici.
KOBİ’ler kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadeli yatırım için sınırlı fırsat buluyor.
Büyük şirketler stratejik bekleyiş içinde, ihracatçılar nispeten avantajlı.
Enflasyon ve kur oynaklığı, kredi piyasasının en büyük risk faktörleri olmaya devam ediyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı