Günümüz küresel ekonomisinin en dikkat çeken ve tartışmalı modellerinden biri, “al-kullan-at” yaklaşımıdır. Temel olarak tüketicinin bir ürünü satın alıp kısa süre kullandıktan sonra atması veya değiştirmesi üzerine kurulu bu sistem, özellikle elektronik eşya, tekstil, ambalaj ve bazı hızlı tüketim ürünlerinde kendini gösterir. Kısa vadeli ekonomik büyümeyi tetikleyen bu model, uzun vadede hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır.
Al-kullan-at modelinin ekonomik mantığı basittir: üretim sürekli artar, tüketim döngüsü hızlıdır ve firmalar, tüketici talebini canlı tutmak için yeni ürünler, modifiye edilmiş tasarımlar ve yoğun pazarlama stratejileri uygular. Bu yaklaşım, özellikle sanayi üretimi ve istihdam açısından avantajlıdır. Yeni ürünlerin piyasaya sürülmesi, fabrikalarda iş gücü ihtiyacını artırır ve ekonomik hareketliliği destekler. Türkiye örneğinde, özellikle beyaz eşya, cep telefonu ve elektronik cihaz sektörlerinde bu döngü net bir şekilde gözlemlenmektedir.
Ancak, modelin sürdürülebilirliği sorgulandığında tablo değişir. Al-kullan-at yaklaşımı, doğal kaynakların hızlı tüketilmesine ve atık miktarının artmasına neden olur. Elektronik ürünlerde kullanılan nadir metaller, enerji yoğun üretim süreçleri ve plastik ambalajlar çevresel maliyeti yükseltir. Türkiye’de de son yıllarda artan elektronik ve tekstil ithalatı ile birlikte atık yönetimi sorunları daha belirgin hale gelmiştir. Özellikle elektronik atıkların geri dönüşüm oranlarının düşük olması hem ekonomik değer kaybına hem de çevreye zarar veren birikime yol açmaktadır.
Tüketici alışkanlıkları da modelin etkisi altında şekillenir. İnsanlar, ürünleri uzun süre kullanmak yerine yenilerini satın alma eğilimi gösterir. Bu durum, tasarruf oranlarını düşürür ve ekonomik kırılganlığı artırır. Genç nüfus arasında yaygın olan hızlı tüketim alışkanlıkları, borçlanmayı ve kısa vadeli ekonomik kararları teşvik etmektedir. Dolayısıyla al-kullan-at modeli, sadece üretim tarafında değil, tüketim tarafında da ekonomi üzerinde baskı yaratmaktadır.
Bu modelin bir diğer önemli etkisi, inovasyon ve teknolojik gelişme üzerindedir. Firmalar, ürün ömrünü kısaltacak şekilde tasarım ve teknoloji kullanımı yapar. Kimi zaman bu durum, tüketicinin daha yüksek maliyetli ürünler satın almasına neden olurken, uzun vadeli Ar-GE yatırımlarının geri dönüşünü düşürmektedir. Türkiye’de özellikle elektronik ve beyaz eşya sektöründe görülen sık ürün yenileme döngüsü, firmaların kısa vadeli kâr hedeflerini uzun vadeli teknolojik yatırımların önüne geçirmektedir.
Sürdürülebilirlik perspektifinden bakıldığında, modelin ciddi sorunları vardır. Çevre kirliliği, kaynak israfı ve karbon ayak izi, al-kullan-at yaklaşımının somut sonuçlarıdır. Türkiye’de atık elektrikli ve elektronik cihazların yönetimi, bu modelin yarattığı sorunları doğrudan gözler önüne sermektedir. Ülkemizde geri dönüşüm oranları hâlâ düşük seviyelerde ve atıkların önemli kısmı ekonomiye kazandırılamamaktadır. Bu durum hem çevresel hem de ekonomik kayıplara yol açmaktadır.
Al-kullan-at modeline karşı en güçlü alternatif yaklaşım, döngüsel ekonomidir. Döngüsel ekonomi, ürünlerin yeniden kullanım, onarım ve geri dönüşüm yoluyla ekonomiye kazandırılmasını hedefler. Türkiye’de de özellikle geri dönüşüm teşvikleri ve eko-tasarım uygulamaları, bu doğrultuda adımlar atılmaya başlanmış olmasına rağmen, hâlâ yeterli seviyede değildir. Örneğin, elektronik atıkların geri kazanımı ve ikinci el piyasasının yaygınlaştırılması hem çevresel sürdürülebilirliği artırabilir hem de ekonomik değer yaratabilir.
Bunun yanı sıra, tüketici farkındalığı da kritik bir rol oynar. Al-kullan-at döngüsünü kırmak, sadece üreticilerin değil, tüketicilerin bilinçli tercihler yapmasıyla mümkündür. Daha uzun ömürlü, tamir edilebilir ve geri dönüştürülebilir ürünlerin tercih edilmesi hem kişisel ekonomi hem de toplumsal sürdürülebilirlik açısından önemlidir. Türkiye’de son yıllarda artan “sıfır atık” farkındalığı ve ikinci el pazarının büyümesi, bu yönde umut verici gelişmelerdir.
Ekonomik açıdan bakıldığında, al-kullan-at modeli kısa vadeli büyüme sağlayabilir, ancak uzun vadede maliyetleri ağırdır. Doğal kaynakların hızla tükenmesi, atık yönetiminde aksaklıklar ve tüketici borçlanmasının artması, ekonomiyi kırılgan hale getirmektedir. Türkiye özelinde, hızla artan ithalat ve tüketim alışkanlıkları, sürdürülebilir ekonomik politikaların gerekliliğini daha da artırmaktadır.
Sonuç olarak, al-kullan-at modelinin kısa vadeli faydaları olsa da uzun vadeli maliyetleri görmezden gelinemez. İşletmelerin ve tüketicilerin döngüyü kıracak bilinçli adımlar atması hem çevresel hem de ekonomik sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahiptir. Türkiye ekonomisinin geleceği, üretim ve tüketim alışkanlıklarını daha bilinçli ve sürdürülebilir hale getirecek politikalara bağlıdır. Bu nedenle al-kullan-at modeline dayalı hızlı tüketim alışkanlıklarının sorgulanması, sadece çevresel değil, ekonomik sorumluluk açısından da bir zorunluluktur.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı