Türkiye ekonomisinin en kritik göstergelerinden biri olan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE), Ağustos 2025 verileriyle birlikte yeniden gündemde. TÜİK’in açıkladığı son rakamlara göre, üretici fiyatları yıllık bazda %25,16, aylık bazda ise %2,48 oranında artış kaydetti. Yılbaşından bu yana artış oranı %20,62, on iki aylık ortalamalara göre artış ise %26,28 oldu.
Bu rakamlar, son üç yılın seyrine bakıldığında dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. 2023’te yıllık üretici enflasyonu %49’un üzerindeyken, 2024’te %35’e gerilemişti. 2025’in aynı ayında ise %25 seviyesine kadar düştü. Yani üretici maliyetlerindeki artış hızında ciddi bir yavaşlama var. Ancak bu yavaşlama, fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor. Tam tersine, üreticiler hâlâ yüksek maliyetlerle karşı karşıya ve bu maliyetler tüketiciye yansımaya devam ediyor.
Fiyat Artışlarında Denge Arayışı
Üretici fiyatlarındaki yıllık artışın %25 seviyesine gerilemesi, ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünüyor. Fakat burada kritik nokta, yüksek enflasyonun kalıcı hale gelme riski. 12 aylık ortalamalarda %26’yı aşan bir artışın devam etmesi, üreticilerin maliyet yükünü üzerinden atamadığını gösteriyor. Bu durum, özellikle tüketici fiyatlarının (TÜFE) geleceği açısından dikkatle izlenmesi gereken bir işaret.
Geçmiş yıllara kıyasla bir yavaşlama görülse de üretim maliyetlerindeki artışın %25 gibi hâlâ çift haneli seviyelerde olması, “enflasyon sorunu geride kaldı” demek için erken olduğunu ortaya koyuyor.
Sektörler Arasında Çarpıcı Farklar
Yİ-ÜFE’nin alt kırılımlarına bakıldığında tablo daha da dikkat çekici hale geliyor. Sanayinin dört ana sektöründe yıllık fiyat artışları şöyle gerçekleşti:
Madencilik ve taş ocakçılığı: %27,62
İmalat: %24,73
Elektrik, gaz üretimi ve dağıtımı: %26,68
Su temini: %55,35
Özellikle su temininde %55’i aşan yıllık artış, vatandaşın doğrudan cebine yansıyacak bir gelişme. Bu artış, altyapı maliyetlerinin yükselmesinden enerji maliyetlerine kadar birçok faktörle bağlantılı olabilir. En temel ihtiyaçlardan biri olan suyun maliyetindeki bu hızlı yükseliş, önümüzdeki dönemde kamuoyunun en çok tartışacağı başlıklardan biri olacak gibi görünüyor.
Tüketim Mallarında Baskı Yüksek
Ana sanayi gruplarına göre yıllık değişim oranları da dikkat çekiyor:
Ara malları: %22,02
Dayanıklı tüketim malları: %30,22
Dayanıksız tüketim malları: %28,94
Enerji: %24,76
Sermaye malları: %26,61
Bu tablo bize şunu söylüyor: Özellikle tüketim mallarında üretici fiyatlarındaki artış hâlâ yüksek. Dayanıklı mallar (beyaz eşya, mobilya vb.) %30, dayanıksız mallar (gıda, tekstil gibi) ise %29’a yakın artış göstermiş durumda. Bu alanlardaki fiyat baskısı, doğrudan tüketicinin günlük hayatına yansıyor. Vatandaşın mutfak alışverişinden ev eşyasına kadar pek çok harcamasında fiyatların kolay kolay düşmeyeceğinin işareti bu.
Aylık Verilerde Enerji Şoku
Aylık değişimlere bakıldığında, ağustos ayında genel artış %2,48 oldu. Ancak bu ortalama, alt kalemlerde önemli farklılıklar barındırıyor:
Madencilik ve taş ocakçılığı: %1,97
İmalat: %1,78
Elektrik ve gaz üretimi: %10,09
Su temini: %0,82
Buradaki en çarpıcı nokta, enerji fiyatlarındaki aylık %10’un üzerindeki artış. Böylesi bir sıçrama, yalnızca üretici maliyetlerini değil, önümüzdeki dönemde tüketici faturalarını da doğrudan etkileyecek. Küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve iç piyasadaki maliyet baskıları birleşince, bu artışlar Türkiye ekonomisi için risk faktörü olmaya devam ediyor.
Ana sanayi gruplarına bakıldığında da benzer bir tablo göze çarpıyor. Enerjide aylık %6,39’luk artış, dayanıksız tüketim mallarında ise %3,21’lik yükseliş var. Yani hem enerji hem de gıda kaynaklı fiyat baskıları, önümüzdeki aylarda tüketicinin cebini zorlamaya devam edecek.
Sonuç: Yavaşlama Var, Ama Enflasyonla Mücadele Bitmedi
Ağustos 2025 Yİ-ÜFE verileri, Türkiye’de üretici enflasyonunun son yıllara kıyasla daha düşük bir hızda arttığını, ancak halen yüksek seyrini koruduğunu ortaya koyuyor. Özellikle enerji ve tüketim mallarındaki fiyat hareketleri, önümüzdeki dönemde tüketici enflasyonunu yukarı çekebilir.
Özetle;
Üretici fiyatlarında yavaşlama var, bu olumlu.
Ancak çift haneli oranlar hâlen çok yüksek.
Enerji ve su fiyatlarındaki artış en büyük risk unsuru.
Tüketim mallarındaki yüksek artış, vatandaşın günlük hayatına doğrudan etki edecek.
Dolayısıyla enflasyonla mücadelede rehavete kapılmak için erken. Üretici maliyetlerindeki bu seviyeler, tüketici fiyatlarının da kolay kolay düşmeyeceğini gösteriyor. Önümüzdeki aylarda hükümetin ve Merkez Bankası’nın politikalarında, özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki baskıyı azaltacak adımlar öne çıkacak gibi görünüyor.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı