Bir ülkenin ekonomide güven sağlamasının en önemli koşullarından biri de işsizliğin azalması, istihdamın çoğalmasıdır. Bu anlamda devlet yatırım programları, iş alanları açmayı hedefler. Ülkedeki çalışan sayısı arttıkça refah düzeyinin yükseldiği anlamı çıkacaktır. Çalışan kesim gelir elde edeceği için harcamaları da doğal olarak artacak, ekonomi canlanacak, devletin vergi gelirleri de yükselecektir.
Ancak işgücü hesaplamaları yapılırken çalışabilecek nüfus baz alınır ve bu kesim 15-64 yaş arası çalışan nüfus olarak tanımlanır. Çalışan nüfusta ise en önemli faktör üretime katılımdır. Yani ne kadar fazla kişi üretim birimlerinde çalışırsa ülkede o kadar çok üretim yapılıyor demektir. Üretime katılım sadece işçilik olarak değil, üretim sürecini hızlandırabilecek, seri üretimi arttıracak, otomasyona katkı sağlayacak girişimler de üretime katılımdır. Örneğin üretim sürecini hızlandıracak, süreci sistematik şekle sokabilecek bir bilgisayar programı da üretimin içindedir.
Ülkemizde ücretli çalışan sayısı oldukça fazladır ve çalışan nüfusun %40 kadarının asgari ücretle çalıştığı tahmin edilmektedir. Diğer yandan yaklaşık üç yıldan bu yana devam eden yüksek enflasyon nedeniyle asgari ücret, normal ücret durumuna gelmiştir. Ayrıca asgari ücret ve özellikle en düşük emekli maaşları çoğunlukla açlık sınırının altında kalmaktadır. Dolayısıyla halkımızın büyük çoğunluğu yoksullaşmakta, alım gücü sürekli azalmaktadır. Verilen zamlar ise çok kısa sürede enflasyona yenik düşmektedir.
Ülkemizde ücretli çalışanların, gelir vergisinden daha çok vergi verdiklerini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla milli gelire katkı sağlayan kesim daha çok ücretli çalışanlardır. Bunun yanında en çok ekonomik anlamda ezilen kesim öncelikle dar ve sabit gelirlilerdir. Ve bunların büyük çoğunluğu açlık sınırının altında gelir elde etmektedir.
Ekonomide tasarruf tedbirlerinin gündemde olduğu içinde bulunduğumuz dönemde kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması tedbirlerin en önemli konulardan biridir. Bazı işletmeler çalışanlarını aldıkları ücretten değil, asgari ücretten veya hiç kayda girmeden çalıştırdıkları bilinen bir gerçektir. Özellikle dışardan gelen mülteciler asgari ücretten daha az ücretle çalışmakta ve bu durum kendi vatandaşlarımızın işsiz kalmasına, devletin vergi kaybetmesine yol açmaktadır.
Bir diğer konu da ülkemizde enflasyonun yüksek seyretmesine rağmen vergi dilimlerinin aynı oranda yükseltilmemesidir. Bordroya tabi çalışanlar özellikle yılın ikinci yarısında ücretlerinden fedakârlık yapmakta son üç ayda ise %30-35 civarında maaşları azalmaktadır. Yıllardır devam eden bu sorun bir an önce çözümlenmeli, ücretlilerin sıkıntıları giderilmelidir.
Türkiye’de %1 lik kesim milli gelirin %40 oranına sahip olduğu bir gerçektir ve bunun adı tam anlamıyla gelir adaletsizliğidir. Gelir adaletsizliği olduğu için enflasyon oranları da her %20 lik kesim için farklı gelişmektedir. Serbest çalışan iş insanlarından bazıları kendinin, eşinin hatta çocuklarının arabasını şirkete kaydederek masraflarını gider kalemlerinin içine atıp vergi tasarrufu sağlamaktadır. Ücretlilerin ise böyle bir işlemi yapmaları mümkün olmadığı gibi maaşlarını alırken vergilerini tam olarak ödemektedir.
İşsizliğin önlenebilmesi, devlet yatırımlarının ve özel sektör girişimlerinin artması ile mümkündür. Gençlere veya gelecek nesille iş alanları açmak, onlara çalışma alanı oluşturmak devletin en önemli görevlerinden biridir. Ülkemizde üniversite mezunlarının işsiz kaldığı; tamircilik, çöpçülük gibi işlerde çalıştığını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Üniversitelerin çoğalması, ülkede eğitim seviyesinin yükselmesi ekonomik kalkınma için elbette önemlidir. Ancak yüksek öğretimden mezun olanlara iş alanı açılmadığı sürece üniversite bitirmenin önemi ortadan kalkmaktadır. Örneğin güncel konu, öğretmen atamalarıdır. Ülkemizde 100000 öğretmen varken 20000 öğretmen atamasının yapılacağı zaman verilmeden ifade edilmektedir. Buradan çıkardığımız sonuç, birçok gencimiz işsiz kalmaya mecbur kalmaktadır.
Yaşadığımız ekonomik koşulların maalesef olumsuz olması yüzünden birçok gencimiz, daha üniversite öğrencisi iken yurt dışına gitmenin formüllerini aramaktadır. Amaçları ekonomik olarak daha uygun işlerde çalışmak, daha rahat bir yaşam koşulları içine girebilmektir. Hâlbuki ülkemizde yatırım yapılması durumunda beyin göçü ortadan kalkacaktır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığım ücretlilerin konumu ve geleceğe ilişkin beklentileri öncelikle devletin sonra da özel sektörün girişimleri ile mümkün olacaktır. Bu anlamda ülkemizde özellikle üretim yapan işletmelere verilen desteklerin arttırılması, verilen kredilerin doğru anlamda kullandırılması gerekir. Öncelikle ithal ikame ürün üretilmesi baz alınmalıdır.
Günümüzde üretim kalemlerinin birçoğunun hammadde ve ara malı yurt dışından ithal yoluyla tedarik edilmektedir. Yaklaşık yüzde elli den fazla olan ara mal ve hammadde tedarik oranının öncelikle minimuma indirilmesi gerekir. Bu bağlamda öncelikle ithal ikame ürün üreten işletmeler kredi ve başka yollarla desteklenmelidir ki yurt dışına paramız gitmesin, üretim girişimcileri çoğalsın ve işsizlik oranı azalsın. Konunun en önemli boyutu ithal yoluyla tedarik edilen ara mal ve hammaddelerin döviz kurlarına bağımlılığıdır. Kur değerleri arttıkça üretim maliyetleri de artacağından doğal olarak fiyatlara yansıyacak ve enflasyon olarak karşımıza çıkacaktır.
Bir diğer konu ise gelişen teknolojinin getirdiği, iş yükünün azalması konusudur. Örneğin İstanbul’da veya yurt genelinde toplu taşıma araçlarının raylı sisteme dönüşmesi, globalleşen dünyada teknolojiye ayak uydurulması konusu son derece önemlidir ve bu konuda insanların kendilerini teknolojiye ve gelişen ekonomiye hazırlamaları gerekir. Yani sadece üniversite mezunu olmak, bir yabancı dil bilmek yetmeyebilir. En az iki yabancı dil, mastır hatta doktora yapmak aranan eleman olmak için gerekli olmaya başlamıştır.
İçinde bulunduğumuz dönemde kredi maliyetlerinin yüksek olması ve döviz kurlarının yatay seyretmesi nedeniyle başta turizm sektörü ve ihracat yapan işletmeler olmak üzere birçok işletmenin küçülmeye gittiği ve küçülmeye işçi çıkarmaktan başlaması nedeniyle işsizlik oranı artmıştır. Geçmişte uygulanan yanlış para politikalarından vazgeçmekte geç kalınması sebebiyle artan politika faizi ve buna bağlı olarak yükselen kredi faizleri yüzünden birçok işletme krediye ulaşabilse dahi kullanmaktan çekinmektedir. Çünkü%60-65 lere varan kredi ile kazanç sağlamak mümkün değildir.
Diğer taraftan yüksek seyreden enflasyon nedeniyle artan hammadde, işçilik, ara mal ve diğer giderler artarken kurların sabit kalması nedeniyle ihracat yapan işletmeler ve turizm işletmeleri zor durumdadır ve iflas ve konkordato işlemleri de hızlanmıştır. Eylül ayında enflasyon baz etkisiyle de olsa, TÜİK in yanlış hesaplamaları ile de olsa yıllık olarak düşük çıkmış ve %49 olarak açıklanmıştır. Hâlbuki aylık enflasyona bakıldığında haziran, temmuz, ağustos, eylül aylarında yükselmeye devam etmiştir. Bu durumda enflasyonun düştüğünden bahsetmek hesap ve mantık dışıdır. Eylül ayında açıklanan enflasyon oranı ile politika faiz oranı aynı olduğundan önümüzdeki süreçte politika faizinin düşürülmesi beklenebilir.
Politika faizleri düştükten sonra doğal olarak kredi maliyetleri de azalacağından ülkede üretim artışı sağlanacak ve işsizlik de azalacaktır. Döviz kurlarının da uzun süre yatay seyretme ihtimali çok düşük olduğundan gene önümüzdeki süreçte kurlar yükselişe geçebilir ve ihracat işletmeleri de üretime hız vereceklerinden işsizliğin azalmasına katkıda bulunacaklardır.
Aşağıda TÜİK tarafından kamuoyu ile paylaşılan ağustos ayı ücretli çalışan istatistiklerini okuyabilirsiniz;
Ücretli çalışan sayısı yıllık %2,6 arttı
Sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2024 Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %2,6 arttı. Ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 15 milyon 484 bin 782 kişi iken, 2024 yılı ağustos ayında 15 milyon 883 bin 831 kişi oldu.
Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında; 2024 Ağustos ayında ücretli çalışan sayısı yıllık olarak sanayi sektöründe %0,8 azaldı, inşaat sektöründe %6,9 arttı ve ticaret-hizmet sektöründe %3,7 arttı.
Ücretli çalışan sayısı aylık aynı kaldı
Sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2024 Ağustos ayında bir önceki aya göre aynı kaldı.
Ücretli çalışanların alt detaylarına bakıldığında; 2024 Ağustos ayında ücretli çalışanlar aylık olarak sanayi sektöründe %0,4 azaldı, inşaat sektöründe %0,4 arttı ve ticaret-hizmet sektöründe %0,1 arttı.
AÇIKLAMALAR
Ücretli çalışan sayılarında takvim etkisi gözlenmemiştir. Bu nedenle takvim etkisinden arındırılmış değerler yerine arındırılmamış değerler kullanılmıştır.
Aylık değişimler, mevsim etkisinden arındırılmış değerlerin bir önceki aya göre değişimini ifade etmektedir.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI