18. yüzyılda Avrupa’da başlayan Sanayi Devrimi, sadece üretim yöntemlerini değiştirmekle kalmadı, küresel ekonomiyi de dönüştürerek ülkelerin kalkınma ve refah seviyelerinde büyük değişimlere yol açtı. Ancak 20. yüzyılın sonlarında başlayan Bilgi ve İletişim Teknolojileri Devrimi (4. Sanayi Devrimi), küresel ekonomiyi yeniden dönüştürmeye başladı. Bilgisayarlar, internet ve mobil cihazlar gibi yeni teknolojiler günlük hayatımızın bir parçası haline geldi ve üretimde otomasyon ve robotik ön plana çıktı. 4. Sanayi Devrimi’nin etkileri hala devam etmekte ve yeni bir devrimin temelleri atılmaktadır. Endüstri 4.0 olarak adlandırılan bu yeni dönemde, yapay zekâ, nesnelerin interneti, veri bilimi ve robotik gibi yeni teknolojiler üretimde ve diğer sektörlerde büyük bir değişim yaratacak.
Bu değişimler, bazı ülkelerin hızlı bir şekilde kalkınmasına ve refah seviyelerini önemli ölçüde yükseltmesine imkân verirken, diğer ülkeler ise “orta gelir tuzağı” olarak adlandırılan bir durumla karşı karşıya kaldı. Türkiye de bu ülkelerden biri olarak, 19. yüzyıldan bu yana orta gelir tuzağının getirdiği zorluklarla mücadele etmektedir.
Orta Gelir Tuzağı, bir ülkenin düşük gelirli bir ülkeden orta gelirli bir ülkeye geçiş yaptıktan sonra kalkınmada duraksama yaşaması ve yüksek gelirli bir ülke olma yolunda ilerlememesi durumudur. Bu durumun temel nedenleri arasında: yetersiz Ar-Ge yatırımları, düşük katma değerli üretim, eğitim sisteminin yetersizliği VE zayıf kurumsallaşma sıralanabilir.
Günümüzde Türkiye, orta gelir tuzağından kurtulmak ve yüksek gelirli bir ülke olma yolunda ilerlemek için önemli bir mücadele vermektedir. Bu mücadelede Ar-Ge yatırımları ve inovasyon kritik önem taşımaktadır. Teknoparklar gibi yeni nesil sanayi bölgeleri bu alanda önemli bir rol oynamaktadır.
Teknoparkların Kalkınmadaki Rolü
Son 25 yılda Türkiye’de birçok teknopark kurulmuştur. Sanayi ve Teknoloji bakanlığı verilerine göre güncel rakam 102 olmakla beraber her yıl artış göstermektedir. Bu teknoparklar, üniversitelerin ve araştırma kurumlarının bilgi ve birikimlerini özel sektörle buluşturarak yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Teknoparklar, Ar-Ge çalışmaları için gerekli altyapıyı ve desteği sunarak firmaların bu alandaki faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca 2001 yılında yürürlüğe giren TGB kanunu ile birlikte teknoparklarda yer alan firmalar, Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinin yürütülmesinde ve sonrasında gelir, kurumlar, gümrük vergileri ve KDV muafiyet ve istisnalarında da faydalanılabilmektedir.
Akdeniz’in OSB’deki TEKnoparkı” Antalya OSB Teknopark
İlk firmasını 2023 yılı başında kabul eden Antalya OSB Teknopark ise, 1,5 yıl gibi kısa süre içerisinde yazılımdan, gıdaya, medikalden, havacılığa çeşitli sektörlerden 40’ın üzerinde yenilikçi firmaya ev sahipliği yapar hale gelmiştir. Diğer tüm teknoparklarda olduğu gibi firmalarımız Ar-Ge faaliyetleri süresince ve sonrasında yukarıda bahsi geçen istisna ve muafiyetlerinden faydalanmaktadırlar.
Türkiye’de organize sanayi bölgelerinin iştirakinde kurulmuş ve fiziken bir organize sanayi bölgesi içerisinde yer alan teknoparklar olmasına karşın, tüm Akdeniz bölgesinde bu yapıya sahip tek teknopark Antalya OSB Teknoparktır. Gerek yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin çoğunluğunun sanayici olması, gerekse fiziken bir OSB içerisinde bulunması sebebiyle Antalya OSB Teknopark’ta yer alan teknoloji firmalarının sanayi ile kuracakları ilişki ve iş birliklerinin hızlandırılması mümkün olmaktadır. Bu ilişki ve iş birliği temelde Antalya OSB Teknopark firmalarının doğal birer Antalya OSB üyesi olmasından kaynaklı olarak daha da pekişmektedir. Projeleri kabul olan firmalar iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarını Antalya OSB müdürlüğünden alarak faaliyetlerini yürütmektedirler. Bu temel ilişki Antalya OSB Teknopark’ı üniversite teknoparklarından ayıran bir özellik olarak nitelendirilebilir. OSB müdürlüğünün ağına dahil olan Antalya OSB Teknopark firmaları sanayiciler için müdürlükçe yürütülen eğitim ve iş ağı geliştirme faaliyetlerine katılım gösterebilmektedir.
Organize sanayi bölgesinde olmanın bir diğer avantajı ise yer konusudur. Üretim alanları için tasarlanmış bölgede, seri imalata yönelik faaliyetlerin yürütülmesi için kurulacak altyapılara müsaade edilebilmektedir. Antalya OSB Teknopark da içerisinde bulunduğu 40 dönümün üzerindeki alanda yenilikçi firmalar için 10 dönümün üzerinde yer ayırılmıştır. Bölgede yer almaya hak kazanan firmalar bu alanlarda kendi ihtiyaçlarına göre altyapı inşaatı gerçekleştirebilmekte ve Ar-Ge faaliyetlerini bu alanlarda yürütebilmektedirler. Öte yandan Antalya OSB Teknopark, bünyesinde bulundurduğu akademisyen firmaları ile ortakları arasında yer alan Akdeniz Üniversitesi ve Antalya Bilim Üniversitesi’nde üretilen bilginin yenilikçi ticari faaliyetlere dönüştürülmesinde de köprü vazifesi görmektedir. Önümüzdeki dönemde, üniversite-sanayi iş birliğinin sadece ortaklar özelinde değil, tüm bölgede, hatta ulusal düzeyde aktif olarak kurulması için somut adımlar atılmaktadır. Bu bağlamda uluslararası faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlardan yerel kuluçka merkezlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede iş birliklerinin temelleri atılmış, yenilikçi iş fikirlerinin hayata geçirilmesi için düzenlenecek eğitim ve mentörlük programları tasarlanmıştır.
Eğitim ve mentörlük programlarına yönelik yoğun çalışmaların 2024 yılı sonunda meyveleri vermeye başlaması hedeflenmektedir. Burada somut çıktı, firmalarımızın ulusal ve uluslararası düzeyde yatırım almasının sağlanması ve ihracat kapasitesinin artırılmasıdır. Böylelikle ülkemizin makro hedefleri ile uyumlu katma değer yaratılması sağlanacaktır.
Fikrini bir adım öteye taşımak, dış pazarlara açılmak ve sürdürülebilir bir model kurmak isteyen girişimcileri ve girişimci adaylarını çok geç olmadan hali hazırda %70’in üzerinde doluluğa ulaşmış olan Teknoparkımıza davet ediyoruz.
Sonuç: Daima İleri, Hep İleri
“Türkiye Yüzyılı” vizyonu ile hazırlanmış olan 12. Kalkınma Planı’nında Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranının 2028 yılına kadar %2’ye çıkartılması hedeflenmektedir. Gelişmiş ülkelerin ortalamasının %3,2 olduğu göz önünde bulundurulduğunda daha gidilecek çok yolumuz olduğu anlaşılmaktadır.
Somut katma değer yaratan yenilikçi teknolojilerin hayata geçirilmesinin önemi burada bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi: “Bilim ve teknikte ilerlemediğimiz sürece, bu memleketin kalkınması mümkün değildir.”
Bu sebeple, Türkiye’deki tüm teknoparkların, orta gelir tuzağından kurutulmak için üzerinde düşen sorumluluğun bilinci ile durmadan çalıştığına olan inancımız, bizlere motivasyon kaynağı oluyor. Her yeni güne geliştirilecek yeni projeler ve yenilikçi iş fikirlerinin heyecanı ile uyanıyoruz.
Çünkü, çocuklarımıza hür ve refah bir ülke bırakmanın anahtarının, Ar-Ge ve Yenilik çalışmaları olduğunu biliyoruz…
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI