ASGARİ ÜCRET NORMAL ÜCRET DURUMUNA GELİYOR

Yayınlama: 14.12.2023
47
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Türkiye’de asgari ücret giderek ortalama ücret haline geliyor. Bu, asgari ücrete yakın kazanan işçi oranının giderek yükselmesi demek.

Türkiye’de 10 işçiden 6’sı asgari ücretin yüzde 20 fazlasının altında çalışıyor. Bu oran 20 yıl önce 10 kişide 4 civarındaydı.

Asgari ücretin açlık sınırını geçtiği aylar oldukça sınırlı. Bu da işçilerin önemli bir bölümünün açlık sınırı altında yaşadığını gösteriyor.

Milyonlarca işçinin gözü 2024 yılı için açıklanacak asgari ücrette. 2024 yılında asgari ücrete bir kez zam gelebileceği yönünde tartışmalar da var

Kaynak: DİSK-AR

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK-AR) hazırladığı “Asgari Ücret Araştırması 2024” raporu asgari ücretin nasıl giderek ortalama ücret haline geldiğini gösteriyor.

Bu ne demek? Asgari ücrete yakın kazanan işçi oranının giderek yükselmesi demek. Bu olurken asgari ücretten daha yüksek kazananların oranının da düşmesi demek.

Buna göre 2002 yılında asgari ücretten düşük maaş alan işçilerin oranı yüzde 24,4 iken bu oran 2022 yılında yüzde 33,8’e çıktı.

Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve bunun altında alanların oranı da aynı dönemde yüzde 27,8’den yüzde 37,5’e yükseldi.

Asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve bunun altında alanların oranı da yüzde 30,7’den yüzde 38,4’e ulaştı.

10 işçiden dördü asgari ücret sınırında kazanıyor

Dolayısıyla her 10 işçiden 4’ü asgari ücret komşuluğunda yer alıyor. Bu; asgari ücrete yakın bir ücret elde edenler (asgari ücretin yüzde 5 veya yüzde 10 fazlası) ile bunun altında bir ücret alanları belirtmek için kullanılan bir kavram.

Buna göre işçilerin yüzde 38,4’ü 2023 ikinci yarısında aylık 12 bin 542 lira veya bundan daha az bir maaş alıyor.

Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında kazananların oranı da son 20 senede yüzde 39,1’den yüzde 58,4’e ulaştı. Bu kişiler de 2023’ün ikinci yarısında aylık en fazla 13 bin 682 lira kazanıyor.

10 işçiden 6’sı açlık sınırının altında kazanıyor

TÜRK-İş’in araştırmasına göre Kasım 2023’te 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin 25 lira. Buda 10 işçiden 6’sının açlık sınırının altında bir ücret kazandığını gösteriyor.

Asgari ücretin yüzde 50 fazlası ve altında aylık alanların oranı da bu dönemde yüzde 49,2’den yüzde 69’a vardı. 10 işçiden yedisi aylık 17 bin 103 lira veya bundan daha az kazanıyor.

Asgari ücretin iki katı ve altında kazananların oranı 2002-2022 arasında yüzde 59,9’dan yüzde 81,9’e çıktı.

Asgari ücretin iki katından fazla kazananların oranı da yüzde 40,1’den yüzde 18,1’e geriledi.

DİSK-AR’ın resmi verilerden yola çıkarak hazırladığı bu veriler asgari ücret ve buna yakın kazanan işçilerin büyük bir çoğunluk haline geldiğini; aynı dönemde asgari ücretin iki katından fazla kazananların oranının da hızla düştüğünü ortaya koyuyor.

Kaynak: TCMB ve CSGB

Avrupa’da asgari ücret kazananların oranı?

AB İstatistik Ofisi Eurostat Avrupa’da asgari ücretin yüzde 5’inin fazlasının altında kazananların oranı açıklıyor. En çok açıklanan yıl ise 2018. Eurostat verilerinde Türkiye’nin bulunduğu son dönem ise 2010 yılı. Bundan dolayı Türkiye ile Avrupa verilerini kıyaslarken bunu dikkate almak gerekiyor.

DİSK-AR’ın açıkladığı asgari ücretin yüzde 5’inin altında kazanan verisi ile karşılaştırma olabilir. Ancak Eurostat verileri 10 ve üstü çalışan istihdam edilen firmalardan elde edildiği ve eksik bildirim içerdiğinden bu da tam doğru biraz kıyas olmuyor. Yine de yakın bir karşılaştırmadan söz edilebilir.

Kaynak: Eurostat, SGK & DİSK-AR • (Türkiye’nin sadece 2010 verisi Eurostat’a aittir ve AB ile kıyas edilebilir. Eurostat, 10’dan fazla işçi çalışan firma verilerini kapsıyor. SGK’ya dayanan 2018 ve 2020 verileri tam olarak “asgari ücret” alanları gösterir.)

Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) açıkladığı sigortalı çalışan istatistiklerinden tam olarak asgari ücretle çalışanların oranı tespit edilebilir.

Buna göre Avrupa’da asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında kazananların oranı oldukça düşük. Türkiye dışında en yüksek oran yüzde 15,2 ile Slovenya’da. İspanya ve Belçika’da bu oran 2018 yılında yüzde 1’in altındaydı.

Fransa’da asgari ücrete yakın kazananların oranı yüzde 11,6 iken bu oran Almanya’da yüzde 6,6.

Eurostat’ın açıkladığı 2010 Türkiye verisi ise yüzde 42,9 idi. DİSK-AR’ın açıkladığı 2017 verisine göre Türkiye’de işçilerin yüzde 51,4’ü asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında kazanıyordu. DİSK-AR’ın 2022 verisi ise yüzde 37,5.

Bunun dışında SGK’nın tam olarak asgari ücret kazananları gösterdiği verisinde 2018 oranı yüzde 36,8; 2020 oranı ise yüzde 42 idi.

Kaynak: CSGB ve TCMB (Yıllık maaş ve kur ortalamaları esas alındı) • (*2023 için 10 Aralık 2023)

Tanımlar ve hesaplamalarda bazı farklar olsa da asgari ücret civarında kazananların oranının yaklaşık yüzde 40 olduğu görülüyor.

TL bazında aylık net asgari ücrete bakıldığında son yıllarda büyük bir artış dikkat çekiyor.

Dolar bazında asgari ücret ise 2002 yılında 115 Dolar iken 2023 yılında 424 Dolar gerçekleşti.

Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI

Yazarın Son Yazıları
2024 ULUSAL EĞİTİM İSTATİSTİKLERİ GİRİŞ Türkiye’nin eğitim alanındaki gelişmeleri, ülkenin sosyoekonomik kalkınmasının en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Eğitimde elde edilen ilerlemeler hem bireylerin hayat kalitesini yükseltiyor hem de toplumun genel refahına büyük katkı sağlıyor. 2024 yılına ait ulusal eğitim istatistikleri, özellikle yükseköğretim mezuniyet oranları, okuryazarlık düzeyi ve ortalama eğitim süresi gibi temel parametrelerde dikkate değer değişimler olduğunu ortaya koyuyor. Bu kapsamlı analizde, 2008 yılından günümüze uzanan eğitim verileri ışığında, Türkiye’de eğitimde yaşanan gelişmelerin boyutlarını ayrıntılı şekilde ele alacağız. Ayrıca OECD ülkeleriyle kıyaslamalar yaparak, Türkiye’nin uluslararası alandaki konumunu da değerlendireceğiz. 1. YÜKSEKÖĞRETİM MEZUN ORANINDAKİ DRAMATİK ARTIŞ 2008 yılında 25-34 yaş grubundaki genç nüfusun sadece %13,5’i yükseköğretim mezunu iken, bu oran 2024 yılında %44,9’a yükselmiştir. Bu artış, Türkiye’de yükseköğretime erişimde ve tamamlamada ciddi bir dönüşümün yaşandığını gösteriyor. Kadın ve erkek nüfusun eğitimdeki ilerlemesine baktığımızda ise kadınlarda daha dikkat çekici bir gelişme gözlemlenmektedir. 2008’de kadınlarda yükseköğretim mezun oranı %12,5 iken, 2024’te %48,9’a kadar çıkmıştır. Erkeklerde ise %14,6’dan %41,1’e yükselme söz konusudur. Bu veriler, kadınların eğitim fırsatlarına erişiminin ve eğitimdeki başarılarının arttığını, cinsiyet eşitliği yönünde önemli bir yol alındığını göstermektedir. Ayrıca bu artış, iş gücü piyasasında kadınların daha aktif rol almasını da desteklemektedir. 2. TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİ ARASINDAKİ YÜKSEKÖĞRETİM MEZUNİYETİ KARŞILAŞTIRMASI OECD’nin 2022 yılı verilerine göre, 25-34 yaş grubunda yükseköğretim mezunlarının oranı ortalama %47,4’tür. Türkiye ise %42,9 ile bu ortalamaya oldukça yaklaşmıştır. Bu, Türkiye’nin eğitimde yakaladığı ilerlemenin uluslararası platformda da karşılık bulduğunun bir göstergesidir. OECD ülkeleri arasında en yüksek yükseköğretim mezuniyet oranı %69,6 ile Güney Kore’ye aitken, en düşük oran %27,3 ile Meksika’da görülmektedir. Türkiye’nin bu skalada orta-üst seviyede yer alması, eğitim politikalarının doğru yönde ilerlediğini ve genç nüfusun eğitimde daha donanımlı hale geldiğini işaret eder. 3. 25 YAŞ VE ÜZERİNDEKİ NÜFUSTA EĞİTİM DÜZEYİ Sadece genç nüfus değil, 25 yaş ve üzerindeki genel nüfusta da yükseköğretim mezun oranı son 16 yılda ciddi artış göstermiştir. 2008’de %9,8 olan bu oran, 2024’te %25,3’e ulaşmıştır. Bu, yetişkin nüfusun da eğitim seviyesinin yükseldiğini gösterir. Ortaöğretim ve üzeri eğitim düzeyini tamamlayanların oranı ise 2008’de %26,5 iken, 2024’te %49,4’e yükselmiştir. Bu da Türkiye’de genel eğitim seviyesinin her yaş grubunda arttığını, eğitimde süreklilik ve yaygınlık sağlandığını ortaya koyar. 4. ORTALAMA EĞİTİM SÜRESİ VE BÖLGESEL FARKLILIKLAR 2024 yılı verilerine göre, Türkiye’de 25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresi 9,5 yıldır. Kadınların ortalama eğitim süresi 8,8 yıl olurken, erkeklerde bu süre 10,2 yıldır. Bu fark, eğitimde cinsiyet eşitliğine ulaşmak için atılması gereken adımların halen olduğunu göstermektedir. Bölgesel farklılıklar ise dikkat çekicidir. Ortalama eğitim süresi en yüksek olan il Ankara’dır (10,8 yıl). İstanbul, Eskişehir, Kocaeli ve İzmir gibi büyükşehirler de yüksek eğitim süresi ortalamasıyla bu listeyi takip etmektedir. Buna karşılık Ağrı, Şanlıurfa, Muş, Kastamonu ve Van gibi illerde ortalama eğitim süresi görece düşüktür (7,5 yıl ile Ağrı en düşük). Bu durum, bölgeler arası eğitim fırsatları ve erişiminde eşitsizliklerin devam ettiğini göstermektedir. Devlet politikalarının bu farklılıkları azaltmaya yönelik odaklanması önem taşımaktadır. 5. EĞİTİM SÜRESİNDEKİ SON 10 YILLIK ARTIŞ 2015-2024 yılları arasında ortalama eğitim süresinde en yüksek artış %51,6 ile Şırnak’ta gerçekleşmiştir. Bunu %42,1 ile Hakkâri, %39,9 ile Muş, %38,5 ile Şanlıurfa ve %37,3 ile Bingöl takip etmektedir. Bu illerdeki artışlar, bölgesel kalkınma çabalarının eğitim alanında da olumlu sonuç verdiğine işaret ediyor. Öte yandan, Ankara, Eskişehir, Tekirdağ, İzmir ve İstanbul gibi büyükşehirlerdeki artış oranları %13-16 arasında kalmıştır. Bu illerde zaten eğitim süresi yüksek olduğu için artış oranı daha düşük görünmektedir. 6. OKURYAZARLIK ORANI YÜKSELDİ 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı 2008’de %91,8 iken, 2024 yılında %97,8’e yükselmiştir. Bu oran, kadınlarda %86,9’dan %96,2’ye, erkeklerde ise %96,7’den %99,3’e çıkmıştır. Okuryazarlık oranındaki bu artış, temel eğitime erişimin yaygınlaşmasının yanı sıra, özellikle kadınlarda eğitim hakkının önemli ölçüde genişlediğini gösteriyor. Okuryazarlık, bireylerin toplumsal hayata katılımı ve ekonomik faaliyetlere dahil olması açısından hayati bir beceridir. 7. EBEVEYNLERİN EĞİTİM DÜZEYİ VE BİREYLERİN EĞİTİM BAŞARISI 2024 verileri, ebeveynlerin eğitim düzeyinin çocukların eğitim başarısı üzerinde güçlü bir etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Annesi yükseköğretim mezunu olan fertlerin %84,4’ü yükseköğretimi tamamlamışken, bu oran babası yükseköğretim mezunu olanlarda %80,3 olarak tespit edilmiştir. Annesi ortaöğretim mezunu olanların %64,3’ü, babası ortaöğretim mezunu olanların ise %55,7’si yükseköğretim mezunudur. Ebeveynlerin daha düşük eğitim seviyesine sahip olması durumunda ise yükseköğretim tamamlama oranları belirgin biçimde düşmektedir. Bu veriler, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve ailelerin eğitim seviyesinin yükseltilmesinin, ülkenin genel eğitim düzeyini artırmada kritik öneme sahip olduğunu göstermektedir. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Türkiye’nin eğitim alanında son 16 yılda yaşadığı dönüşüm gerek genç nüfus gerekse genel nüfus açısından oldukça olumlu ve cesaret vericidir. Yükseköğretim mezun oranlarının önemli ölçüde artması, okuryazarlık oranlarının yükselmesi ve ortalama eğitim süresindeki gelişmeler, ülkemizin eğitimde ileriye doğru sağlam adımlar attığını gösteriyor. Ancak bölgesel farklılıklar, cinsiyetler arası eşitsizlikler ve ebeveynlerin eğitim seviyesine bağlı değişkenlikler gibi konular, dikkatle ele alınması gereken alanlar olarak kalmaya devam ediyor. Eğitimde kaliteyi artırmak ve fırsat eşitliğini sağlamak adına özellikle dezavantajlı bölgeler ve gruplar için hedeflenmiş politikalar önem arz etmektedir. Sonuç olarak, Türkiye’nin eğitimde yakaladığı başarı, sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biridir ve bu alandaki gelişmelerin takip edilmesi, ülkenin geleceği için kritik öneme sahiptir. Kaynak: TÜİK ZAFER ÖZCİVAN Ekonomist-Yazar zozcivan@hotmail.com
30.05.2025
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.