ÇİN’İN İHRACATA DAYALI YENİ TEŞVİK HAMLELERİ

Yayınlama: 11.10.2025
5
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Çin, 2025’in ikinci yarısında ihracatı canlandırmaya yönelik yeni bir dizi politika adımıyla tekrar sahnede. Pekin’in taktikleri, klasik “vergi-iade + finansman desteği + idari kolaylık” üçlüsünden hareketle tasarlanmış olsa da bu kez hedeflerde hizmet ihracatı, yüksek katma değerli imalat ve yabancı yatırımları yeniden yönlendirme gibi daha sofistike unsurlar da dikkat çekiyor. Bu yazıda hem uygulanan politikaların somut hattını hem de bunların küresel ve yerel etkilerini —eleştirel bir gözle— değerlendirmeye çalışacağım.

Son dönemde hükümet duyuruları ve maliye/tax düzenlemeleri bir araya alındığında üç ana eksen öne çıkıyor:

Kapsamlı vergi-iadesi ve KDV iadesi düzenlemeleri: 2025’te KDV iadesi mekanizmalarında yapılan değişiklikler, bazı stratejik sektörlere (imalat, AR-GE, yazılım ve çevresel hizmetler gibi) öncelik verildiğini gösteriyor; bazı sektörlerde tam iade daraltılırken, öncelikli alanlarda destek yoğunlaştırılıyor. Bu, ihracatçı firmalara kısa vadede likidite sağlama ve fiyat rekabetini koruma amacı taşıyor.

İhracat uyum/denetim reformları ve gerçek-kimlikli beyan zorunluluğu: İhracat süreçlerinde yeni vergi dosyalama kuralları ile “gerçek isim” uygulaması getiriliyor; bu, dolandırıcılığı ve üçüncü taraf aracılığıyla kayıt dışı ihracatı azaltma amaçlı. Uyumluluğun sıkılaşması kısa vadede bazı küçük ihracatçıları zorlasa da uzun vadede kalite ve güvenilirlik açısından Çin mallarının itibarını koruyabilir.

Hizmet ihracatına yönelik destek mekanizmaları: Mal ihracatının ötesinde hizmet ihracatına destek verecek kredi sigortaları, vize kolaylıkları ve yetenek hareketliliğini artırıcı önlemler gündeme geliyor; böylece yazılım, mühendislik, profesyonel hizmetler gibi alanların dış pazar payı büyütülmek isteniyor.

Bu paketlerin toplamı, Pekin’in “ihracatı koru ama kaliteyi yükselt” mesajını veriyor: fiyat savaşına devam ederken, aynı zamanda teknolojik yoğunluğunu artırmayı hedefliyor.

2) Neden şimdi? Stratejik ve siyasi arka plan

Kısa cevap: büyüme baskısı + küresel belirsizlikler. 2025’te küresel talep kırılganlığı, ABD-Çin ticaret gerilimleri ve içeride düşük tüketim göstergeleri Pekin’i yeniden ihracat tarafında palyatif önlemler almaya itiyor. Dünya Bankası ve diğer kurumlar 2025 büyüme hedeflerine dair revizyonlar yaparken, Çin yönetiminin “hedefe ulaşmak için kısa vadeli teşvikler” stratejisini seçmesi şaşırtıcı değil. Bu çerçevede ihracata yönelik paketler hem öngörülen büyüme açığını kapatma hem de işsizliği ve kredi daralmasını yönetme işlevi görüyor.

3) Kısa vadeli etkiler — fırsatlar ve tuzaklar

Fırsatlar: İthal pazarlarda kısa süreli fiyat rekabetini sürdürebilmek, likidite sıkıntısı çeken KOBİ’lerin nefes almasını sağlamak, hizmet ihracatında yeni pazar kapıları açmak ve bazı stratejik sektörlerde küresel tedarik zincirinde tekrar ağırlık kazanmak mümkün. Ayrıca, dış politika ve yatırım ortaklıkları (ör. nadir topraklar, kritik hammadde projeleri) ile teknolojik kapasiteyi tamamlamaya yönelik adımlar atılırsa, orta vadede reel kazanımlar elde edilebilir.

Tuzaklar: Vergi-iadesi ve doğrudan destekler mali disiplini zorlayabilir; ayrıca bu tür teşvikler eğer “geçici” ve hedef odaklı değilse, kaynak israfına yol açabilir. İkinci olarak, sıkı uyum ve gerçek-kimlik uygulamaları kısa vadede ihracat hacmini geçici olarak azaltabilir; küçük ve bilgi eksikliği olan ihracatçılar süreçlere adapte olana kadar kayıplar yaşanabilir. Üçüncüsü, dış pazarlarda tepki riski var: rakip ülkeler Çin desteklerini haksız rekabet olarak algılayıp misilleme adımları atabilir; bu da ticaret gerilimlerini tırmandırır.

4) Hangi sektörler kazanır, hangileri kaybeder?

Kazanma potansiyeli yüksek sektörler: Yüksek katma değerli imalat (elektromekanik, yarıiletken yan sanayi, gelişmiş batarya bileşenleri), yazılım ve teknoloji hizmetleri, yeşil teknoloji ürünleri — zira KDV iadesinde öncelik verilen alanlar burada yoğunlaşıyor. Ayrıca devlet destekli ihracat kredileri ve sigorta ürünleri, büyük proje bazlı satışları destekleyebilir.

Risk altındaki sektörler: Düşük marjlı, emek yoğun ve komoditeye dayalı bazı üretimler kısa vadede fiyat baskısına rağmen rekabet avantajını kaybedebilir; çünkü KDV iadesi daraltmaları bu sektörleri zayıflatabilir. Küçük ihracatçıların uyum maliyetleri de burada ağırlık yapacak.

5) Küresel dengeler ve Türkiye için çıkarımlar

Çin’in ihracat odaklı hamleleri, tedarik zincirlerinin yeniden şekillendiği bir dönemde iki etkili sonuç doğurabilir: birincisi, bazı hammadde ve ara mal gruplarında Çin’in fiyat/tedarik üstünlüğü yeniden pekişebilir; ikincisi, gelişen pazarlar Çin’in finansman destekli girişimleriyle daha rekabetçi hale gelebilir. Türkiye açısından bu hem fırsat hem de rekabet anlamına geliyor. İhracatçı sektörlerimiz yüksek katma değerli niş alanlara yönelip kalite ve markalaşmaya yatırım yaparsa Çin’in kısa vadeli fiyat baskısına karşı direnç oluşturabilir; öte yandan, bazı ara mal ithalatlarında daha agresif fiyatlarla karşılaşma riski var. Ticaret politikası yapıcılarının bu dönemde pazar çeşitlendirmesini ve destek mekanizmalarını gözden geçirmesi akılcı olacaktır.

6) Uzun vadede ne olabilir? (Politika sürdürülebilirliği)

Eğer teşvikler hedefe yönelik, geçici ve reform odaklı ise (ör. AR-GE’ye bağlanan iade avantajları, dış pazarlarda kalite ve marka odaklı destekler) Çin’in politika seti orta vadede kalıcı bir rekabet gücü kazandırabilir. Ama eğer paketler geniş, maliyetli ve yapısal reformlarla desteklenmezse, büyüme etkisi sınırlı kalır ve borçlanma/yerel yönetim dengesizlikleri derinleşebilir. Bu noktada küresel tepkiler (damping/Misilleme önlemleri) ve iç uyum maliyetleri belirleyici olacak.

7) Sonuç: Bir rahatlama mı, yoksa geçici bir sersemletme mi?

Çin’in son hamleleri, kısa vadede ihracat rakamlarını koruyabilir ve bazı stratejik sektörlere nefes aldırabilir. Ancak politika başarısı, uygulamanın niceliğinden çok niteliğine bağlı: kime, ne kadar, hangi şartlarla verildiği ve uyum mekanizmalarının ne kadar etkin olduğu belirleyecek. Dünya ticareti 2025’te kırılgan; bu nedenle Pekin’in attığı adımlar küresel dengeleri yerinden oynatacak kadar güçlü olabilir — ama aynı şekilde, yanlış tasarlanırsa kısa bir “sersemletme” etkisiyle sınırlı kalma riski de var. Okurlar için şu basit kural geçerli: fiyat odaklı rekabet halen var, ama uzun vadeli yarış teknoloji, kalite ve güvenilirlik alanında verilecek.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Yazarın Son Yazıları
BLOKZİNCİR Son yıllarda finans dünyasından lojistiğe, sağlıktan kamu yönetimine kadar geniş bir alanda “blok zincir” adı sıkça duyulmaya başladı. Kimi uzmanlar onu internetten sonraki en büyük devrim olarak tanımlıyor. Peki blok zincir (Blockchain) nedir? Neden bu kadar önem kazandı? Ve gelecekte hangi alanlarda hayatımızı köklü şekilde değiştirebilir? Blok zincir, en basit ifadeyle, verilerin şifrelenmiş bloklar hâlinde tutulduğu ve bu blokların birbirine zincir gibi bağlandığı, merkezi olmayan bir kayıt sistemidir. Bu sistem, verileri tek bir otorite yerine dağıtılmış bilgisayar ağlarında saklar. Böylece kayıtlar değiştirilemez, manipüle edilemez ve şeffaf bir biçimde doğrulanabilir. Blok zincir, adını aldığı “blok” yapısı ile çalışır. Her blok; belirli sayıda işlemin kaydını, zaman damgasını ve bir önceki bloğun şifrelenmiş özetini (hash) içerir. Bu yapı, zincirin bütünlüğünü korur. Bir bloğun verisi değiştirilmeye çalışıldığında, bu değişiklik tüm zinciri bozar. Sistem ise bu uyumsuzluğu hemen fark eder. Bu nedenle blok zincir, sahteciliğe ve veri manipülasyonuna karşı son derece dayanıklıdır. Teknik olarak, blok zincirin en önemli özellikleri şunlardır: Merkeziyet sizlik: Tek bir sunucuya bağlı değildir; ağın her katılımcısı verinin bir kopyasına sahiptir. Şifreleme: Güvenlik, gelişmiş kriptografi yöntemleri ile sağlanır. Değiştirilemezlik: Bir kez kayıt edilen veri geriye dönük olarak silinemez veya değiştirilemez. Şeffaflık: Tüm işlemler, ağdaki herkes tarafından doğrulanabilir. Bitcoin’den Ötesi: Kullanım Alanlarının Çeşitlenmesi Blok zincir, kamuoyunun ilgisini ilk olarak 2009’da Bitcoin ile çekti. Satoshi Nakamoto isimli anonim bir kişi veya grup tarafından geliştirilen Bitcoin, blok zincir teknolojisinin ilk büyük uygulaması oldu. Ancak teknoloji sadece kripto paralarla sınırlı değil. Bugün blok zincir, aşağıdaki alanlarda devrim yaratma potansiyeline sahip: Finans ve Bankacılık: Uluslararası para transferleri, saniyeler içinde ve düşük maliyetle yapılabilir. Lojistik ve Tedarik Zinciri: Ürünlerin üretimden müşteriye kadar tüm süreci izlenebilir. Sağlık Sektörü: Hasta kayıtları güvenle saklanabilir ve yetkilendirilmiş kişilerce erişilebilir. Kamu Yönetimi: Tapu kayıtları, seçim sistemleri ve vergi işlemleri şeffaf hale getirilebilir. Sanat ve Telif Hakları: NFT’ler ile dijital varlıkların mülkiyeti güvenle korunabilir. Avantajlar: Güven, Hız ve Maliyet Tasarrufu Blok zincirin en büyük avantajı, güveni “teknoloji” üzerinden sağlamasıdır. Geleneksel sistemlerde güven, genellikle aracı kurumlar (banka, noter, devlet kurumu vb.) üzerinden inşa edilir. Blok zincirde ise bu güven, matematiksel algoritmalar ve ağın kendi doğrulama mekanizmaları ile sağlanır. Bunun yanı sıra aracıların ortadan kalkması, işlem sürelerini kısaltır ve maliyetleri düşürür. Örneğin, uluslararası para transferlerinde günler süren süreçler, blok zincir ile dakikalar içinde tamamlanabilir. Zorluklar ve Eleştiriler Her yenilik gibi blok zincir de bazı sorunlarla karşı karşıya. Öncelikle, yüksek enerji tüketimi özellikle “iş kanıtı” (Proof of Work) mekanizmasını kullanan sistemlerde çevre açısından eleştirilere yol açıyor. Ayrıca, yasal düzenlemelerin eksikliği ve teknolojinin karmaşıklığı, geniş çaplı benimsenmenin önünde engel oluşturuyor. Bir başka endişe, blok zincir üzerinde yapılan anonim işlemlerin yasa dışı faaliyetler için kullanılabilmesi. Bu nedenle pek çok ülke, blok zincir tabanlı projelere hem teşvik hem de denetim getirecek yasal çerçeveler üzerinde çalışıyor. Geleceğe Bakış: Dönüşümün Eşiğinde Uzmanlar, önümüzdeki 10 yıl içinde blok zincirin internet kadar yaygın bir altyapı haline geleceğini öngörüyor. Özellikle merkeziyet siz finans (DeFi), akıllı sözleşmeler (Smart Contracts) ve metaverse projeleri, bu teknolojinin geleceğini şekillendirecek ana unsurlar olarak görülüyor. Türkiye’de de blok zincir çalışmaları hız kazanıyor. Bankacılık sektörü, ödeme sistemleri ve e-devlet uygulamalarında pilot projeler yürütülüyor. Yerli girişimler hem yazılım hem de donanım tarafında çözümler geliştiriyor. Sonuç Blok zincir, yalnızca teknolojik bir yenilik değil; iş yapma biçimlerimizi, güven tanımlarımızı ve veri yönetim anlayışımızı kökten değiştirecek bir paradigma. Bu sessiz devrim, belki de önümüzdeki yıllarda internetin sağladığı değişimden bile daha derin etkiler yaratacak. Güvenin, hızın ve şeffaflığın temel olduğu bir dünyada, blok zincir teknolojisi hem fırsatlar hem de sorumluluklar sunuyor. Şimdi önemli olan, bu teknolojiyi doğru anlamak, sürdürülebilir ve etik kullanımlar geliştirmek. Çünkü geleceğin dijital dünyasında, zincirin halkası koparsa güvenin tamamı yok olur. ZAFER ÖZCİVAN Ekonomist-Yazar Zaferozcivan59@gmail.com
22.08.2025
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.