Çocuklarımız veya torunlarımız geçtiğimiz günlerde 2024-2025 eğitim ve öğretim yılına başladı. Ancak ekonomik olarak bakıldığında eğitim ve öğretim ekonomisinin her geçen yıl maliyetinin yükseldiği ortadadır. Anne baba olarak hepimiz çocuklarımızın en iyi eğitimi alması için en seçkin okullarda okumasını, en iyi öğretmen ve arkadaşlara sahip olmasını arzu ederiz ve bunun için gece gündüz demeden var gücümüzle mesaimizden zaman ayırmaya çalışırız.
İçinde bulunduğumuz dönemde her ailenin çocuk veya çocuklarını ekonomik açıdan çektiği zorluklardan dolayı istedikleri şekilde yetiştiremedikleri bir gerçektir. Okula göndermeyi bırakın çocuğunun beslenme çantasına gerekli besinleri koyamayan aileleri de yazılı ve görsel bakımdan izlemekteyiz. Devletin en azından ilköğrenim gören çocuklarımızın yemek ihtiyaçlarının karşılaması her dönem gündem olduğu halde bu sorun bir türlü çözülememiştir.
Eskiden olduğu gibi bir veya birkaç çocuğun öğretim ve eğitim masraflarını karşılamak kolaylıktan çıkmış ve her geçen periyotta artmaya devam etmiştir. Örneğin rahmetli babam inşaat ustalığı yaparak beş kardeş olarak hepimizi üniversite bitene kadar okutmuştur. Tabii ki bizler de çalışarak aile ekonomisine katkıda bulunurduk ve her türlü tasarrufu yapmak zorundaydık. Örneğin ders kitapları şimdi olduğu gibi her yıl değişmediğinden aynı kitapları hepimiz kullanırdık, bir cetvel, bir dolmakalem gibi gereçler beşimize birden yetmekte idi.
Günümüzde ise ders kitapları her yıl değişmekte hatta bazı özel okullar tarafından kendilerinden alınması talep edilmekte ve bu sayede kazanç elde etmeye çalıştıkları söylenmektedir. Bununla birlikte çocukların kıyafeti, yemek parası, servis parası da astronomik şekilde yükselmiştir. Zaten özel okul ücretlerinin ana okulunda bile 50-60 bin TL olduğu bir gerçektir.
Üniversite eğitimi ise başlı başına ekonomik bir sorun halindedir. Yurtların her yıl eklenmesine rağmen yetersizliği, ev kiralarının astronomik şekilde yükselmesi, beslenmenin oldukça yüksek maliyetlere ulaşması gençlerimizi ve ailelerini bütçe olarak zor duruma sokmaktadır. Ülkemizin dört bir yanına yayılan ve öğrencilerimizin şehir değiştirmeden ailelerinin yanında eğitim hayatlarını sürdürebilme olanağı olsa bile örneğin bu yıl 1,8 milyon öğrencinin yüksek öğrenim için 450 bin kadarının başka şehirlere gitmek zorunda olduğu aşikardır. Bu yavrularımızın başarılı olabilmeleri, kendilerini geleceğe hazırlamaları, kariyer planlaması yapabilmeleri için ekonomik koşullarının yeterli olması gereklidir. Ancak geçen yıl ve bu yıl yaklaşık 900 bin öğrencinin ekonomik koşullar nedeniyle üniversitelerden ayrılmak zorunda olduklarını yazılı ve görsel basından izlemekteyiz. Ülkenin geleceği olan gençlerimizin bu durumuna acil olarak çözüm bulunmalıdır. Ayrıca yurtlarda ve eğitim kurumlarında internet kullanımı ücretsiz olmalıdır.
Günümüzde güncel konulardan birisi de beyin göçünün gittikçe çoğalmasıdır. Bazı meslek sahipleri daha çok kazanmak, daha sosyal bir yaşam standartlına erişebilmek için yurt dışına gitmeyi tercih etmektedir. Hâlbuki yurt dışına giderek yüksek lisans veya doktora yaptıktan sonra geri gelmeleri ve kendi vatanımıza, kendi milletimize hizmet etmek en idealdir ama ekonomik koşullar bunu bazen engellemektedir. Aynı şekilde üniversite öğrencilerimiz bile daha öğrenci iken yurt dışı olanaklarını araştırmaya başlamışlar ve bunlardan ekonomik imkânı olanlar gelecek için yurt dışı planları yapmaktadır.
Bir diğer önemli noktaya da değinmeden geçemeyeceğim. Ülkemizde neredeyse her milli eğitim bakanlığı değişiminde eğitim ve öğretim sistemi değişmektedir. Dolayısıyla sıkı ve sürdürülebilir bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım bilgiler hakkında İstanbul Planlama Ajansı başkanı Sn. Buğra Gökçe’nin açıklamaları aşağıdadır.
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökçe,” Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır” dedi.
Gökçe, sosyal medya platformu X üzerinden 9 Eylül’de başlayacak olan yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin ekonomik verileri paylaştı.
TÜİK verilerine göre ağustos ayında yıllık enflasyon yüzde 51,9 olduğunu hatırlatan Gökçe, eğitim harcamalarının ise yüzde 120 artış gösterdiğine dikkat çekti.
Gökçe, “Öğrencilerin temel kırtasiye harcamaları yüzde 71,9, okul için giyim harcamaları yüzde 62,5, okula başlama masrafı yüzde 64,9 oranında arttı” diye konuştu.
Gökçe’nin açıklamalarının tamamı şu şekilde:
“Eğitim- Öğretim yılı başlarken eğitim sistemindeki sorunlar ağırlaşarak devam ediyor. Her 5 okuldan 1’i özel okul MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye’de örgün eğitimde 17,5 milyon öğrenci bulunmaktadır. Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu içinde devlete ait kurum sayısı 60 bin 734 iken, özel okulların sayısı 14 bin 281’dir. Özel okulların tüm okullar / kurumlar içerisindeki oranı tarihimizde ilk kez yüzde 19’a çıkmış durumdadır. Bir başka ifadeyle Eğitim’de piyasa dinamikleri baskın hale gelmiştir. 442 bin 643 çocuk sistem dışı Türkiye’de resmi ve özel okullarda zorunlu örgün eğitim sisteminde kayıtlı 17 milyon 558 bin 25 öğrenciden, 442 bin 643’ü sistemin dışındadır. Çocuğunu okula göndermeyen velilere idari para cezası veya bir yıl hapis cezası verilmesi gerekiyor olsa da bu yaptırım fiilen uygulanmıyor.
“ÖĞRENCİLERİN ÜÇTE BİRİ AÇIK LİSELERE GİDİYOR”
Orta öğretimdeki öğrenci sayısı geçtiğimiz 22 yılda 2 kattan fazla artarak 3 milyon 23 bin 602’den 6 milyon 789 bin 681’e ulaştı, sadece açık lisedeki toplam öğrenci sayısı son 22 yılda dört kattan fazla artarak 464 bin 935’ten 2 milyon 9 bin 480’e çıktı. Başka bir ifadeyle halen ortaöğretimdeki öğrenci sayısının üçte birini açık liseye giden öğrenciler oluşturuyor.
“850 BİN İLE 2 MİLYON ARASINDA ÇOCUK İŞÇİ VAR!”
TÜİK verilerine göre, 15-17 yaş arasında çocukların işgücüne katılma oranı 2020’de yüzde 16,2 iken, bu oran 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22,1 ile son 10 yılın zirvesine çıktı. Resmi verilere göre çocuk işçi sayısı 853 bin olurken uzmanlara göre kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayı 2 milyonun üzerine çıkıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi tarafından paylaşılan bilgide 2013-2024 yılları arasında 695 çocuk işçinin çalışırken yaşamını yitirdiği yer aldı.
“1,5 MİLYON ÇOCUK OKULA AÇ GİDİYOR”
Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Son dönemde hızlı artan yoksullaşma Türkiye’de önce en hassas durumdaki çocukları vurmuştur. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır.
Ülkemizin eğitime yatırım yapılmasına her gün daha fazla ihtiyacı varken, bilinçli bir şekilde yatırım azaldı. Millî Eğitim Bakanlığı 2002 yılında eğitim bütçesinin yüzde 17’sini yatırıma ayırırken, 2023 yılında bu pay yüzde 9’a düştü.”
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI