EYLÜL 2025 BÜTÇE AÇIĞI

Yayınlama: 16.10.2025
0
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Kamu Maliyesinde Gerilimin Arttığı Bir Dönem

2025 yılının üçüncü çeyreği, Türkiye ekonomisinde mali dengelerin yeniden tartışıldığı bir dönem olarak öne çıktı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre merkezi yönetim bütçesi, Eylül 2025’te yüksek oranlı bir açık verdi. Bu durum, yılın başından itibaren devam eden bütçe genişlemesinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Artan faiz giderleri, kamu harcamalarındaki hız kesmeyen artış ve vergi gelirlerindeki mevsimsel yavaşlama, bütçe dengesini olumsuz etkiledi.

Eylül ayında bütçe açığı hem nominal hem de reel anlamda son yılların en yüksek seviyelerine yaklaşırken, yılın ilk dokuz ayında oluşan kümülatif açık, mali disiplinde kalıcılığın sağlanamadığını gösteriyor. Bu tablo, kamu maliyesinin yalnızca kısa vadeli finansman ihtiyacıyla değil, aynı zamanda yapısal dengesizliklerle de karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.

Harcamalarda Kalıcı Yük: Faiz ve Cari Transferlerin Payı Artıyor

Bütçe dengesindeki bozulmanın temel nedeni, harcamalardaki kontrolsüz artış. 2025 yılı boyunca personel giderlerinde, sosyal transferlerde ve özellikle faiz ödemelerinde kayda değer bir yükseliş yaşandı. Kamu borç stokunun artmasıyla birlikte iç borç faiz ödemeleri bütçe içindeki payını büyüttü. Eylül ayında faiz harcamaları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 90’a yakın bir artış göstererek mali disiplin üzerindeki baskıyı artırdı.

Cari transferler de benzer şekilde bütçe yükünü büyütmeye devam ediyor. Sosyal güvenlik açıklarının bütçeden karşılanması, tarımsal destek ödemeleri ve enerji sektöründeki sübvansiyonlar, kamu maliyesine kalıcı bir yük getirdi. Özellikle enerji fiyatlarındaki dalgalanma, devletin sübvansiyon mekanizmasını genişletmesine neden oldu. Böylece, bütçe açığının önemli bir kısmı ekonomik değil sosyal harcamalar üzerinden oluştu.

Kamu yatırımları ise yılın ilk yarısındaki hızını Eylül ayında bir miktar kaybetse de deprem bölgesine yönelik yeniden inşa harcamaları bütçede büyük bir kalem oluşturmaya devam etti. Bu harcamalar kısa vadede üretimi ve istihdamı desteklese de mali sürdürülebilirlik açısından dikkatle yönetilmesi gereken alanlar arasında yer alıyor.

Gelir Tarafında Sınırlı Artış: Vergi Performansında Zayıflama

Eylül 2025’te bütçe gelirlerinde görülen sınırlı artış, gider tarafındaki genişlemeyi karşılamaya yetmedi. Özellikle dolaylı vergilerdeki tahsilat performansı, yılın önceki aylarına göre yavaşladı. Enflasyondaki yüksek seyre rağmen iç talepteki ivme kaybı, Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gelirlerinin beklenenin altında kalmasına yol açtı.

Buna karşın, kurumlar vergisi ve gelir vergisi tahsilatları nispeten güçlü seyrini korudu. Ancak bu kalemler, bütçe gelirlerinin mevsimsel dengesizliğini dengelemekte yetersiz kaldı. İthalattan alınan vergilerde de küresel ticaret yavaşlaması ve döviz kurlarındaki dalgalanma nedeniyle sınırlı artış gözlendi.

Hazine’nin vergi dışı gelir kaynakları –özelleştirme gelirleri, fon transferleri ve Merkez Bankası kâr payları– Eylül ayında bütçe açığını azaltıcı yönde etkili olsa da bu gelirlerin kalıcı bir çözüm getirmediği açık. Türkiye’nin bütçe gelir yapısında vergi dışı kalemlere artan bağımlılık, mali yönetim açısından kırılgan bir görünüm yaratıyor.

Kamu Borçlanması Artıyor: Faiz Yükü Sarmalı

Eylül ayındaki bütçe açığı, kamu borçlanma gereğini önemli ölçüde artırdı. Hazine, iç piyasada tahvil ihraçlarını artırarak açığı finanse etmeye yöneldi. Ancak yükselen faiz oranları, borçlanma maliyetini ciddi biçimde yükseltti. Bu durum, bütçe içindeki faiz giderlerinin önümüzdeki aylarda da yüksek seyretmesine neden olacak bir “faiz yükü sarmalı” yaratıyor.

Kamu borcunun milli gelire oranı halen uluslararası ölçütlere göre makul düzeyde olsa da borçlanma temposundaki artışın sürmesi durumunda mali istikrar üzerindeki baskı artabilir. Özellikle küresel finansal koşulların sıkılaştığı, risk primlerinin yüksek seyrettiği bir ortamda, borçlanma maliyetleri bütçeyi daha da zorlayabilir.

Maliye politikası, bu noktada iki yönlü bir baskı altında: Bir yanda büyümeyi destekleme amacıyla kamu harcamalarının sürdürülmesi gereği, diğer yanda artan borç yükü nedeniyle mali disiplinin korunması zorunluluğu. Bu ikilem, 2025 son çeyreğinde hükümetin önündeki en kritik politika sınavlarından biri olacak.

Sonuç: Mali Disiplinin Yeniden İnşası Zorunlu

Eylül 2025 bütçe açığı, Türkiye’nin mali disiplin konusundaki kırılganlığını yeniden gündeme taşıdı. Kısa vadede bütçe açığının finansmanı mümkün olsa da uzun vadeli sürdürülebilirlik açısından daha dengeli bir mali çerçeveye ihtiyaç var.

Kamu harcamalarında önceliklendirme yapılması, sübvansiyonların hedefe yönelik hale getirilmesi ve gelir tarafında vergi tabanının genişletilmesi, bütçe açığının yapısal nedenlerini gidermeye yardımcı olabilir. Ayrıca, mali şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi hem piyasa güvenini artıracak hem de mali disiplinin toplumsal meşruiyetini pekiştirecektir.

Türkiye ekonomisi, büyüme ve istikrar arasında ince bir denge arayışında. Eylül 2025 verileri, bu dengenin mali cephede bozulduğunu gösteriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde izlenecek maliye politikaları, yalnızca bütçe dengesini değil, aynı zamanda ekonomik istikrarın genel yönünü belirleyecek.

Sonuç olarak, Eylül 2025 bütçe açığı, bir ayın muhasebesinden çok daha fazlasını anlatıyor: Bu açık, Türkiye’nin kamu maliyesinde yeniden disiplin ve verimlilik arayışının zorunlu hale geldiğinin açık bir göstergesi.

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.