Gıda fiyatları dünya genelinde pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşından sonra düşme eğilimine girerken ülkemizde 47 aydan bu yana sürekli olarak yükselmeye devam ediyor. Özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız olmak üzere tüm halkımızı ilgilendiren gıda enflasyonu maalesef önlenemiyor. Temmuz ayı itibariyle son bir yılda gıda fiyatları dünya genelinde %3,1 düştüğü halde ülkemizde yaklaşık %60 oranında artmıştır.
Yaklaşık üç yıldan bu yana yaşamakta olduğumuz yüksek enflasyon döneminde yaşanan fiyat artışlarından en çok etkilenen sektörlerden biri de tarım sektörüdür. Tarım üreticiliği aynen hayvancılıkta olduğu gibi zor ve aşırı fedakârlık isteyen, gece gündüz demeden tüm aile fertlerini çalışmak zorunda olduğu bir sektördür. Ayrıca iklim etkileri, bakımın zamanında yapılması gibi birçok özelliklerin bir arada oluşması sağlanmalı ki beklenen verim elde edilebilsin. Sıcaklık, kuraklık, don vurması gibi riskleri de unutmamak gerekir.
Ülkemizde sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası olmadığından üreticiler yaptıkları emek ve masraflarını karşılamadığı gerekçesiyle bazı ekim alanlarını boş bırakmak zorunda kalıyor ve bu da ülke ihtiyacının karşılanamamasına sebep olduğu için başta nohut, mercimek, kuru fasulye gibi baklagiller olmak üzere birçok ürünü yurt dışından ithalat yoluyla tedarik ediyoruz ve paramız yurt dışına çıktığı gibi yüksek kur nedeniyle pahalı almak durumunda kalıyoruz. Aynı şekilde canlı hayvan ve et ihtiyacımızı ülkemizde hayvancılığın bitme noktasına geldiği için ithalat yoluyla getirip pahalı olarak soframıza alıyoruz.
Yukarıda tüketici fiyatlarının yüksekliğinden bahsettim. Bir de üretici fiyatlarına baktığımızda durum iç açıcı değil. Son günlere neredeyse tüm tarım üreticileri seslerini duyurmak, sorunlarına çözüm aramak için neredeyse yurt genelinde eylem yapmaya başladı. Buğday taban fiyatının düşük olması nedeniyle İç Anadolu’da, kaysı taban fiyatımın açıklanmaması nedeniyle Malatya’da, domates fiyatlarının maliyeti kurtarmadığı gerekçesiyle Bursa’da ve diğer yerlerde benzer problemlerden dolayı üreticiler eylem yapmaya başladı. Bu durum ülke tarımının geleceği açısından maalesef olumsuz gelişmelerdir. Bakanlık tarafında önlem alınmazsa önümüzdeki süreçte ülke tarımı açısından daha büyük sorunlar yaşayacağımız aşikardır.
Ülkemizde acı bir geçek ise hem üreticinin hem de tüketicinin tarım ürünleri fiyatından memnun olmamasıdır. Örneğin Antalya’da İstanbul ‘a 20 tonluk bir kamyon 20000 TL ye,26 tonluk tır ise 26000 TL ye gelmektedir. Bu rakamlara otoyol fiyatları dahil değildir. Ortaokul ve lise yıllarımda benim de işçilik yaptığım sebze meyve sektöründe görünmeyen maliyetler fiyatların yükselmesine sebep olmaktadır. Komisyon, hal rüsumu, işçilik, ambalaj, nakliye giderleri hesaplandığında Antalya halinden bedava alınan bir kg. Sebze veya meyvenin İstanbul haline ulaşmasının maliyeti 10 TL dir. Buna pazarcı ve marketin nakliye ve kar rakamları eklendiğinde ortaya ciddi bir maliyet rakamı çıkmaktadır. Dolaysıyla maliyetlerin yükselmesinde en büyük etken genel enflasyon oranıdır. Tarım üreticilerinin olmazsa olmazı tohum, fide, işçilik, zirai ilaç, mazot fiyatları sürekli olarak yükseldiğinden gıda enflasyonu da yükselmektedir ve enflasyon önlenmedikçe bunun böyle devam edeceği bir geçektir.
Diğer yandan ekim alanlarımızın alanı her geçen yıl azalmaktadır. İmara açılan tarla ve bahçeler fabrika, konut, işyeri yapılan tarım arazileri ekim alanlarında yapılmamalı, verimsiz kıraç bölgelerde yapılmalıdır. Çünkü tarla ve bahçe de bir fabrikadır. Ekildiği taktirde yılda en az iki defa ürün verebilir.
Bir başka konu da çiftçiye verilen devlet desteklerinin yetersizliğidir. Öncelikle ithal ettiğimiz tarım ürünlerinin ekimi için gereken girişimler yapılmalı, bu ürünlerin yetiştiricileri devlet tarafından sürekli desteklenmelidir. Sanayide kullandığımız bir terim olan ithal ikame ürün programı tarımda da uygulanmalıdır. Ayrıca tarım üreticilerinin kullandığı zaruri ihtiyaçlardan ÖTV ve KDV alınmamalıdır.
1970 li yıllarda sanayi devriminin başlamasıyla birlikte yaşanan köyden kente göç olayı tarım sektörüne büyük sekte vurmuştur. Bahsettiğim yıllarda ulaşım, haberleşme, eğitim olanakları gibi imkanların kıtlığı gibi nedenlerle kentlere göç başlayınca ekim alanları da boş kalmaya başlamış ve doğal olarak tarım sektörü gerilemeye yüz tutmuştur. Ancak günümüzde ulaşım, haberleşme, eğitim sorunları kalmadığı yurdun dört bir yanına yayılmış 208 üniversitenin kurulması nedeniyle iyi bir tarım politikası uygulaması yapıldığı taktirde tarımda gelişme sağlanabilir.
Sonuç olarak yukarıda da bahsetmeye çalıştığım gibi gıda enflasyonunun temel nedeni genel enflasyon yüksekliği ve verilen desteklerin yetersiz kalmasıdır.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI