Enflasyon halk arasında bilindiği gibi hayat pahalılığı anlamına gelmemektedir. Genel olarak fiyatların yükselmesi, alım gücünün azalması anlamında kullanılır ve birkaç çeşidi vardır. Tüketici fiyat enflasyonu, üretici fiyat enflasyonu (talep enflasyonu, arz enflasyonu) en çok karşımıza çıkan çeşitleridir. Bunun dışında bir de hizmet üretici fiyat enflasyonundan söz edebiliriz.
Ülkemizde hizmet üreten işletmelerin hizmet verenlere ödedikleri ücretler de doğal olarak artmaktadır. İşte bu tür yükselişler hizmet enflasyonu olarak adlandırılır. Örneğin bir doktor hastalarına hizmet verir, bir avukat müvekkilinin işi için çalışır, bir muhasebeci şirketler için hizmet verir. Bunun dışında oteller, hastaneler, ulaşım hizmetleri, yazılım firmaları da hizmet işletmesi kategorisindedir.
Milli gelir, belli bir zaman içinde ülkede üretilen mal ve hizmetler toplamı olarak tanımlandığını düşünürsek hizmet işletmelerinin de ülke kalkınmasına katkı sağladıkları ortadadır. Aynı şekilde dış ticaret açığı ithalat ve ihracat arasındaki farktır ama buna yabancı ülkelere yapılan hizmet rakamları eklendiğinde cari açık olarak tanımlanır.
Hizmet enflasyonunu belirleyen en önemli etken ülkedeki çalışanlara ödenen ücretlerdir. Asgari ücret ne kadar yüksek olursa hizmet enflasyonu da o kadar yüksek olacaktır. Çünkü asgari ücret arttırıldığı zaman diğer çalışanların ücretleri de yaklaşık aynı oranda artmaktadır.
Enflasyonu yükselten şu anda bir sebep de iç talep etkeni olduğu görülüyor. Yukarıda kısaca bahsetmeye çalıştığım gibi talep enflasyonu ile karşı karşıyayız. En basit ifade ile” nasıl olsa zam gelecek paramın yettiği kadar ihtiyacım olmasa da satın alayım” düşüncesi ile oluşan talep arz ve talep kanununa göre fiyatları yükseltmektedir. Tabi bu arada gereksiz yere fiyatları yükseltenleri de unutmamak gerekir. Örneğin 10 TL ye alınan bir ürün 12 TL ye satılırken 10 TL ye alamayacağım için fiyatını 15 TL ye yükseltmek ticari etik kurallarına aykırıdır. İşte bu yüzden ülkemizde fiyat algısı oluşmakta, fiyat davranışları normalden uzaklaşmaktadır. Enflasyonun düşürülmesi için fiyat algısı ve fiyat davranışlarının normalleşmesi gerekir ve bu da ekonomik güven endeksi yüksek olmasına bağlıdır.
Asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam yapıldığı günümüzde Pazar ve marketlerde fiyat artışlarının yaşandığını hatta bir gecede 700 ürünün fiyatının değiştiğini yazılı ve görsel basından izliyoruz ve zam oranları da %20 ile 30 arasında değişmektedir. Hâlbuki hizmet işletmeleri haricindeki faaliyetlerde yapılan maaş ve ücret zamları üretimi en fazla %4-5 oranında etkilemektedir. Bunların kontrolü mutlaka yapılmaktadır ama demek ki denetimlerin arttırılması gerekmektedir.
Yukarıda da bahsetmeye çalıştığım gibi hizmet enflasyonunun yükselmesinde en önemli etken maaş ve ücretlerin seviyesidir. Hizmet enflasyonunun içinde bulunduğumuz dönemde artması son derece normaldir. Çünkü her türlü enflasyon yüksek seyretmektedir. Maaş ve ücretlerin enflasyona yetişemediği aşikardır. Ve öncelikle emekliler her geçen gün ağırlaşan geçim sıkıntısı ile karşı karşıyadır. Dolayısıyla en düşük maaş açlık sınırının altında kalmamalıdır. Maaş ve ücretlerin belirlenmesinde elbette devlet bütçesi baz alınmaktadır ama düşük tutulması sebebiyle ülkemizde yoksulluk sürekli olarak artmaktadır.
Bir başka konu da hazine ve maliye bakanımız Sn. Mehmet Şimşek’in “ücretler yüzünden enflasyon yükselmektedir” şeklinde açıklaması son derece yanlıştır. Ancak IMF tavsiyesi de olabilir. Normalde böyle bir cümlenin kurulması, servis edilmesi çok büyük hata olarak değerlendirilmektedir.
Önümüzdeki dönemde son birkaç yıldan bu yana asgari ücrete yapılan yıllık 2 defa zam uygulamasının bu yıl kaldırılmasıdır. Şimdiye kadar yılbaşından nisan ayı sonuna kadar gerçekleşen enflasyon oranı %28 civarında olduğuna göre maaşlar yaklaşık %30 oranında küçülmüştür.
Bilindiği üzere bu yılın ortasında asgari ücrete zam yapılmadı ve 17002 TL de kaldı. Enflasyon ülkemizde yaşayan herkesi etkilemekte olduğu bir gerçektir ama dar ve sabit gelirlilerin ise en yüksek enflasyonu yaşadığını unutmamak gerekir.
Asgari ücretle geçinmenin imkânsız olduğu bir ortamda işverenler de bunu görmekte ve bazı çalışanlarına yıl ortasında zam yaparak onların geçim sıkıntısını bir nebze olsun azaltmaya çalışmaktadır.
Yüksek enflasyonun getirdiği olumsuz etkilerden biri de bu yıl turizm sektöründe yaşanan durgunluktur. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgesindeki oteller, beklenen müşteri sayısına ulaşamayınca önce %10 daha sonra %50 indirim yapmak zorunda kalmışlardır. Turizm sektörü için bir başka handikap da döviz kurlarının uzunca bir süreden bu yana yatay seyretmesidir. Aynen ihracat işletmelerinde olduğu gibi giderlerin sürekli artmasına rağmen gelir sabit kalmakta olduğundan bazı işletmeler karlarında fedakârlık yapmak hatta zararına çalışmak durumunda kalmıştır. Dolayısıyla işsizlik rakamları yükselme eğilimine girebilir.
Haziran ayına ait TÜİK tarafından yayınlanan hizmet üretici fiyat endeksi aşağıdaki gibidir.
Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) yıllık %77,41 arttı, aylık %5,30 arttı
H-ÜFE 2024 yılı haziran ayında bir önceki aya göre %5,30 artış, bir önceki yılın aralık ayına göre %37,96 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %77,41 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %81,16 artış gösterdi.
H-ÜFE ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yıllık %73,02 arttı
Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde %73,02 artış, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde %78,98 artış, bilgi ve iletişim hizmetlerinde %79,69 artış, gayrimenkul hizmetlerinde %80,04 artış, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde %86,10 artış, idari ve destek hizmetlerde %80,71 artış gerçekleşti.
H-ÜFE ulaştırma ve depolama hizmetlerinde aylık %4,51 arttı
Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde %4,51 artış, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde %6,98 artış, bilgi ve iletişim hizmetlerinde %5,66 artış, gayrimenkul hizmetlerinde %10,75 artış, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde %0,95 artış, idari ve destek hizmetlerde %7,28 artış gerçekleşti.
Kaynak: TÜİK
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI