İKLİM KOŞULLARININ TARIM ÜRETİMİNE ETKİLERİ

Yayınlama: 30.04.2025
10
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

Ülkemizde yaklaşık 8/10 yıl öncesine kadar kendi kendimize yeten hatta bazı ürünleri ihraç eder durumda iken günümüzde tarım sektörü giderek küçülüyor ve gıda fiyatları sürekli artıyor. Şimdi de bazı ürünleri ihraç ediyoruz ama ithalatımız, tarım konusunda ihracatımızdan daha fazla olduğu kesin. Başta baklagiller olmak üzere tarım üreticilerinin kullanmak zorunda olduğu zirai ilaç, tohum, gübre gibi temel ürünler de maalesef yurt dışından tedarik edilmektedir. Tabii ki ithalatın fazla olması dış ticaret açığı vermemize sebep olmaktadır.

Yüzölçümü bizim Konya kentimiz kadar küçük olan Hollanda’ya baktığımızda dünyanın çeşitli ülkelerine tarım ürünleri ihracatı yaparken ve ülkemiz bir tarım ülkesi iken biz neden tarım konusunda başarılı olamıyoruz kesinlikle irdelenmesi gereken bir problemdir. Tabii ki kendimize göre yorum yapmak gerekirse;

*1970 li yıllardan sonra sanayi devrimi ile birlikte köyden kente göçün başlaması

*Tarım alanlarının başka amaçlarla kullanılması. (Bina, site, iş merkezi, fabrika inşaatlarına izin verilmesi.) Bu son derece önemli bir etkendir. Çünkü tarım arazileri de bir fabrikadır. Ekildiği zaman yılda birkaç kez ürün hasadı yapılabilir. Dolayısıyla ekim alanların yapı izin belgesi verilmemeli, bunun yerine verimsiz bölgelere inşaat yapılmalıdır.

*En önemli sebeplerden birisi de son yıllarda giderek astronomik şekilde artan tarım ürünlerinin girdi maliyetleridir. Çiftçinin olmazsa olmazı olan mazot, zirai ilaç, gübre gibi ürünlerin birçoğunun ithal olarak tedarik edilmesi ve döviz kurlarının da yüksek olmasından dolayı maliyetlerin artması ve daha da önemlisi üreticilerin maliyetleri karşılamaması gerçeğiyle ekim alanlarının boş kalmasıdır. Hükümet, bu konuda bazı önlemler almaktadır ama demek ki alınan önlemler yeterli değildir ve tekrar gözden geçirilmesi gerekir.

*Sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikasının acilen uygulanması gerekir. Hükümet, hangi ürünün hangi bölgede ne miktar üretilebileceğini yerel yönetimler vasıtasıyla tespit ettikten sonra üreticiye gerekli kredi desteği vererek ve ürün alım garantisi ile birlikte üreticiye yön vermelidir. Çünkü günümüzde bu konular çiftçinin bilimsel olmayan tahminleriyle yapılmaktadır.

*Tarım üreticileri ÖTV ve KDV’den muaf tutulmalıdır.

*Yurt dışından ithal yoluyla tedarik edilen üretici hammaddelerinin ülkemizde üretilmesi teşvik edilmelidir.

*Ülkemizde son yıllarda ulaşılan teknoloji, ulaşım kolaylıklarından dolayı toprak sahiplerinin memleketlerine dönerek tarım üreticiliği yapmaları konusu gündeme alınmalıdır.

Yukarıdaki maddelere ekler yapmak tabii ki mümkündür ama yerimizi optimal kullanmak açısından burada kesiyorum.

Gıda ürünlerinde yaşadığımız yüksek enflasyon konusuna gelecek olursak yukarıda saymaya çalıştığım konuların dışında üreticilerin ödediği hal rüsumu, KDV, işçilik ücretleri, nakliye, otoyol ücretlerinin yüksekliği ürün maliyetlerini yukarı yönlü hareketlendirmektedir. Dikkat ederseniz gıda enflasyonunun genel enflasyon etkisi her ay yüksek olmaktadır.

Yukarıda yazdığım başlık konusu son derece önemlidir. Bu yıl geçtiğimiz şubat ayında yaşadığımız kar yağışıyla birlikte meydana gelen don olayı neredeyse her türlü ürüne zarar vermiş ve ürün hasadının azalmasına yol açmıştır.36 ilimizi etkileyen don olayı nedeniyle bu yaz fiyatların yükseleceği kesindir ve gıda enflasyonu yükselmeye devam edecektir.

Ziraat mühendisleri odası başkanı Sn. Remzi Suiçmez’in basına yaptığı açıklamalar aşağıdaki gibidir.

“21- 25 Şubat’ta Hatay, Adana ve Mersin’de de kuvvetli bir don yaşandı. Özellikle narenciye ve kışlık sebzelerde ciddi hasarlar meydana geldi. Bu aşamada bir an önce hasar tespiti yapılsın, hatta hasar tespiti gerçekçi yapılsın. Bu bölgeler afet bölgesi ilan edilsin. Çiftçilerin kredi borçları, faizleri silinsin, ötelensin dedik. Fakat buna yönelik herhangi bir uygulama olmadı” dedi.

O zamanlar don olayının sadece 3-4 ilde sınırlı olduğunu anımsatan Suiçmez, “Şu anki don olayı çok fazla ilde oldu ve çok fazla ürün etkilendiği için ülkenin gündemine geldi” dedi.

Suiçmez, “Don bundan sonra da olacak. 2014’te de ülke genelinde de don felaketi olmuştu ve tarımsal üretimin kendini toparlaması sadece don yüzünden 1-2 yıl sürmüştü” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu seferki don olayında Tarım ve Orman Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da açıklama yapmak durumunda kaldı. Çünkü eğer üretim yoksa sanayi neyi işleyecek? İhracatçı neyi pazarlayacak? O kendi sanayicisini ve ihracatçısını aslında koruyor. O anlamda da tarımda sürekliliğin olması için şu anda çiftçinin bu zararlarının karşılanması, önümüzdeki yıl ve yıllarda da üretimde devamlılığın olmasının sağlanmasını istiyor. Biz de onu istiyoruz. Şu anda donun yanında bir de yüksek gıda enflasyonu da var. Fiyatlar daha da artacak. Bunun sorumluluğunu sadece iklime, dona bağlamamak gerekir.

Günah keçisi şu anda don ilan edildi. Don olmasaydı ya da yaz aylarında yeniden kuraklık olmasa bile tarımda zaten ciddi bir üretim krizi var. Bu krizin nedeni toplam desteğin az olması, desteklerin geç ödenmesi, çiftçiye yönelik mazot, tohum, gübre, ilaç, sulama suyu ve elektrik gibi girdi desteğinin olmamasıdır.

 

 

 

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.