Hükümetin üretim sektörünü desteklemek ve ihracatı arttırmak için uygulamaya koyduğu ekonomik modelin amacı üretim sektörüne yönelik kredi maliyetlerinin düşürülerek üretim mekanizmasının artırılması, kaynakların doğru ve sürdürülebilir şekilde kullanılması olduğu halde özellikle özel bankalar faiz düşürmek yerine kredi faizlerini yükselterek sanayi sektörüne verilmesi gereken desteği vermeyerek ekonomik modelin uygulanmasına da bir yerde engel olmuşlardır.
T.C. Merkez Bankasından %42,5 faiz oranı ile aldıkları paraları %55-60 gibi yüksek oranlarla kredi müşterilerine satarak büyük karlara imza attılar. Hükümet ise bu duruma engel olmak finans sektörünün doğru kullanımını sağlamak amacıyla bir dizi önlemleri uygulamaya soktu ve bana göre geç kalınmış karar olmasına rağmen doğru yönde atılmış bir adımdır. Öte yandan T.C. Merkez Bankası para politikası kurulunun son yaptığı para piyasaları toplantısında mart ayında yaşadığımız malum sebepler nedeniyle politika faizlerini 350 baz puan artırmak zorunda kaldı ve %46 seviyesine ulaştı.
Kredi maliyetleri düştüğü taktirde bir başka beklenen gelişme de enflasyonun yükselmesinin engellenmesi hatta düşmesinin sağlanmasıdır. Nasıl olacak diye sorarsanız üretim sektörünün maliyetleri arasında en önemli öge kredi maliyetleridir. Alınan kredinin maliyeti zorunlu olarak ürün fiyatına eklenmekte bu da enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Kredi maliyetleri düştüğü zaman ise üretim maliyeti azalacağından ürün maliyeti de düşecek bu da enflasyona olumlu yansıyacaktır. Meseleye başka yönden bakarsak bugün bu ekonomik olumsuzlukların sebebi yüksek enflasyondur. Sorunların tamamına yakını enflasyonla birlikte çözülecektir.
Tasarruf sahipleri kendilerini enflasyondan korumak için doğal olarak en karlı finansal yatırımı tercih etmektedirler. Bu durumda faizlerin düşmesi tasarruf sahiplerinin dövize yönlenmesini hızlandırarak arz ve talep kanunu gereği döviz kurlarının yükselmesine sebep olabileceği düşünülerek TCMB faiz indirimi konusunda temkinli bir yaklaşım sergilemektedir. Döviz kurlarının yükselmesi ise enflasyonu körüklemekte, ithal ve yerli olmasına bakılmaksızın en küçük bir negatif döviz hareketi anında fiyatlara yansımaktadır.
Faiz oranlarında yaşanan yüksek seyir ve yüksek enflasyon, geliri yeterince artmayan yurttaşların borçlarını geri ödemelerini zorlaştırıyor.
Yurttaş giderek yeni bir borç krizine giriyor. Finans sektörü ise bu krizden kazanç sağlamayı sürdürüyor.
Yüksek faiz dönemi bankaların kredi ve kredi kartından sağladığı faiz gelirinde rekor artışlara neden oldu.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Mart 2025 dönemine ilişkin aylık sektör raporunu yayımladı. Rapora göre bankacılık sektörü yılın ilk çeyreğinde toplam 216,1 milyar TL net kâr elde etti.
Şubat ayında 70,9 milyar TL olan sektör kârı, mart ayında 97,9 milyar TL’ye yükseldi.
Raporda sektörün toplam aktif büyüklüğü 36,1 trilyon TL olarak açıklandı. Bu rakam, 2024 yıl sonuna kıyasla yüzde 10,6 artış anlamına geliyor.
En büyük aktif kalem olan krediler 17,6 trilyon TL olurken, menkul değerler toplamı da 5,76 trilyon TL’ye ulaştı. Kredilerin takibe dönüşüm oranı ise yüzde 1,93 seviyesinde gerçekleşti.
Bankacılık sektöründe mevduat hacmi, yılbaşına göre yüzde 11,9 artışla 21,1 trilyon TL’ye yükseldi. Sektörün özkaynakları 3,08 trilyon TL’ye, sermaye yeterlilik oranı ise yüzde 17,63 seviyesine çıktı.
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere politika faizlerinin %46 ya çıkması sonucu kredi faizleri %60-65 seviyesine kadar yeniden yükselmiştir. Bu durumda sanayi üretiminin küçülme yoluna gideceği buna mukabil bankaların karlarının da artması doğal sonuçtur. Faizler yükseldikçe bankaların kar oranları aynı kalsa bile miktar olarak bakıldığında elde ettikleri kazanç yükselecektir. Hatırlayacağınız üzere 2023 yılında ekonomik büyümenin en büyük oranı %24,6 kadarı bankacılık ve finans sektöründen elde edilmişti. Bana sorarsanız bankacılık ve finans sektöründen alınan büyüme önemli değildir ve geçicidir. Gerçek ekonomik büyüme ise üretim odaklı elde edilen rakamdır. Dolayısıyla ekonomik büyüme de bu faiz oranları olduğu müddetçe beklenen seviyede olmayacağı kesindir.
Öte yandan kredi kartı kullanımı ve takipteki alacaklar sürekli artışını sürdürmektedir ve bankalar en büyük karı ödenmeyen kredi kartı borçlarında elde etmektedir.
Sözün özü yukarıda kısaca bahsetmeye çalıştığım mart olaylarının etkisi azalarak şubat ayında olduğu gibi politika faizleri azalma eğilimine girer ve imalat sanayi oranımız yükselir ve ekonomik gelişmemizi istenen seviyeye getiririz.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı