İMALAT SANAYİNDE DARALMA DEVAM EDİYOR
Türkiye imalat sanayi, Eylül ayında açıklanan İSO-S&P Global PMI verileriyle bir kez daha gündemde. Endeksin 46,7 seviyesine gerilemesi, yalnızca sektörel bir yavaşlamaya değil, aynı zamanda ekonominin genelinde hissedilen kırılganlıkların üretime yansımasına da işaret ediyor. Uzun süredir daralma bölgesinde kalan imalat sanayii hem iç talepteki hem de dış talepteki zayıflamanın etkisiyle giderek daha fazla baskı altında kalıyor.
Bu veriler, yalnızca sanayi sektöründeki şirketlerin üretim kapasitelerini değil, aynı zamanda istihdamdan ihracata, stok yönetiminden yatırım iştahına kadar geniş bir yelpazede olumsuz sinyaller taşıyor. Eylül sonuçları, sanayi üretiminin geleceği konusunda endişeleri artırırken, ekonominin dengelenme sürecinde reel sektörün yaşadığı zorlukları da gözler önüne seriyor.
Daralmanın Rakamlarla Fotoğrafı
Eylül ayında PMI endeksi 46,7’ye gerileyerek, ağustos ayındaki 47,3 seviyesinin de altına düştü. Hatırlatmak gerekirse, 50 seviyesinin altındaki tüm değerler daralma anlamına geliyor. Bu tablo, imalat sektörünün art arda 27 aydır büyüme değil, daralma kaydettiğini gösteriyor.
Alt kalemlere bakıldığında ise tablo daha da dikkat çekici:
Yeni siparişler 44,9’a gerileyerek, talep zayıflığının neredeyse kalıcı hale geldiğini ortaya koydu.
İhracat siparişleri 44,7 seviyesinde. Yani dış pazarlardan gelen talep de 13 aydır daralmaya devam ediyor.
Üretim 46,2 ile Nisan 2024’ten bu yana süren küçülme eğilimini teyit ediyor.
İstihdam 46,8’e toparlanmasına rağmen hâlâ daralma bölgesinde. Firmalar, iş yükünün azalması nedeniyle ek personel almaktan kaçınıyor.
Stoklar ise üç ayın ardından ilk kez artış gösterdi. Bu, üretim yapılmasına rağmen talebin zayıf kalması nedeniyle stokların raflarda biriktiğine işaret ediyor.
Kısacası, şirketler sipariş alamadıkça üretim kapasitesini düşürüyor, üretim azaldıkça istihdam daralıyor, talebin olmaması stokları şişiriyor. Ortaya çıkan bu döngü, sektörün içinden çıkması güç bir kısırdöngüye işaret ediyor.
İç Talep ve Dış Talepte Çifte Baskı
Eylül verileri, yalnızca iç talepteki daralmayı değil, dış pazarlardaki zayıflığı da açıkça gösteriyor. Türkiye ekonomisinin ihracata dayalı büyüme stratejisi düşünüldüğünde, ihracat siparişlerindeki 13 aydır süren düşüş, sektör için oldukça kritik bir risk oluşturuyor.
İçeride ise yüksek enflasyon, tüketicinin alım gücünü daraltmaya devam ediyor. Gıda ve barınma gibi zorunlu harcama kalemlerindeki artış, hane halklarının dayanıklı tüketim mallarına ve sanayi ürünlerine olan talebini sınırlıyor. Bu da imalatçılar için iç pazarı cazip olmaktan çıkarıyor.
Öte yandan, şirketler döviz kurundaki oynaklıktan da etkileniyor. Türk Lirası’ndaki zayıflık, ithal hammadde ve enerji maliyetlerini yükseltirken, bunu satış fiyatlarına tam olarak yansıtamayan üreticilerin kâr marjları daralıyor. S&P Global Ekonomi Direktörü Andrew Harker’ın da vurguladığı gibi, “enflasyonda TL’deki zayıflığa bağlı olarak hafif bir artış görülse de fiyat baskıları genel olarak düşük kalıyor.” Yani, üretici maliyetleri yükseliyor fakat talep yetersizliği nedeniyle bu maliyetler fiyatlara yansıtılamıyor.
İstihdam Cephesinde Sıkıntılar
Sanayi üretimindeki daralma, istihdam piyasasını da doğrudan etkiliyor. Her ne kadar Eylül ayında istihdam alt endeksi bir miktar toparlanarak 46,8’e yükselse de bu, hâlâ küçülmeye işaret eden bir seviye. İşverenler, yeni siparişlerin ve üretimin zayıf seyrettiği bir ortamda, ek personel almak bir yana mevcut kadroları korumakta bile zorlanıyor.
Türkiye ekonomisi açısından bu durum, işsizliğin artma riskini beraberinde getiriyor. Özellikle genç işgücünün yoğun olarak çalıştığı imalat sanayinde istihdam kayıpları, sosyal açıdan da önemli sonuçlar doğurabilir.
Geleceğe Dair Endişeler
Eylül PMI verileri, imalat sanayinde kısa vadede güçlü bir toparlanma işaretinin olmadığını ortaya koyuyor. Yeni siparişlerin sürekli düşüş eğiliminde olması, gelecekte üretim kapasitesinin artmasının zor olduğunu gösteriyor. Bu da sanayi üretim endeksinden büyüme oranlarına, istihdamdan ihracata kadar pek çok göstergede baskının süreceğini düşündürüyor.
Sektörün yeniden ivme kazanabilmesi için hem iç talepte hem de dış pazarlarda toparlanmaya ihtiyaç var. İçeride enflasyonun düşmesi, tüketici güveninin artması ve kredi koşullarının iyileşmesi talebi destekleyebilir. Dışarıda ise küresel ekonomideki belirsizlikler ve jeopolitik riskler, ihracatçıların önündeki en büyük engeller arasında.
Sonuç: İmalatın Gücü Zayıflıyor
İmalat sanayi, Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olarak görülüyor. Ancak son aylarda açıklanan veriler, bu lokomotifin yavaşladığını, hatta durma noktasına geldiğini gösteriyor. İç talebin zayıflaması, ihracatın gerilemesi, maliyet baskıları ve istihdamdaki sorunlar birleşince, sektör adeta dört bir yandan sıkışıyor.
Eylül PMI verisi, aslında yalnızca bir aylık durumu değil, son iki yıla yayılan bir kırılganlık sürecini özetliyor. Sanayi üretiminde yaşanan bu daralma, Türkiye ekonomisinin büyüme performansına da doğrudan yansıyacak. Önümüzdeki dönemde uygulanacak ekonomi politikaları, imalatın yeniden canlanması için kritik bir rol oynayacak. Aksi takdirde, sanayi sektörü daralmaya devam ettikçe, ekonomide kalıcı bir ivme yakalamak giderek daha zor hale gelecek.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı