Eskilerin taşı toprağı altın diye tanımladıkları İstanbul’da yaşam maliyeti artmaya devam ediyor. Taşı, toprağı altın denmesinin nedeni ise ekonomi açısından kolay para kazanma, iş olanaklarının bu ilimizde yoğunlaşması, neredeyse her sektörün İstanbul’da olmasından dolayı adeta tüm Türkiye’nin ticaret merkezi olmasından dolayı iş olanaklarının sınırsız olmasıdır.
1970li yıllarda sanayi devrimi başladıktan sonra yüksek seviyelerde göç alan bu kentimiz günümüzde de iş imkanları açısından önemli bir özelliğe sahiptir. Öncelikle uluslararası işletmelerin veya büyük şirketlerin merkezlerinin bulunması, üretim üslerinin çevredeki illerle birlikte son derece büyük potansiyel oluşturması ekonomi açısından İstanbul’un değerini arttırmaktadır. Ayrıca yüksek öğretim açısından bakıldığında ise birçok üniversiteyi barındırması açısından geleceğe dair planlar yapılmasında ve öngörülerde bulunulmasında da karar mercii olmaktadır.
Yukarıda bahsettiğim şekilde metropolün ülke ekonomisine de en büyük katkı sağlayacağı aşikardır. Çalışan nüfusun %24 ünün İstanbul’da çalıştığı, toplanan verginin yaklaşık %20 sinin bu kentimizden tahsil edildiğini düşündüğümüzde ekonomi açısından farklı bir öneme sahip olduğu açıktır.
Neredeyse birbirine bitişik konumda bulunan 39 ilçeye sahip İstanbul’da yaşam koşullarına gelince oldukça zor koşullar olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Gelir düzeyiniz yüksek ise, istikrarlı ve sürdürülebilir bir işte çalışıyorsanız ve bir de oturacak eviniz varsa sizin için problem yok denecek kadar azdır. Ancak asgari ücretle çalışan veya emekli iseniz başka bir geliriniz de yok ise koşullar tamamen olumsuzlaşıyor ve ekonomik olarak darboğaza girmeniz kaçınılmaz olmaktadır.
En başta eğitim giderleri, kiracı iseniz kira gideri, sağlık gideri, ulaştırma ve haberleşme giderleri aile bütçesini sarsmaktadır. Çünkü bir yerden bir yere gidiş trafik açısından problem olduğu için toplu taşıma kullansanız dahi yüksek ödeme yapmak durumunda kalabilirsiniz.
Yaklaşık üçüncü yılına girdiğimiz ekonomik kriz döneminde yaşadığımız yüksek enflasyonun devam etmesi, alım gücünün düşmesi, hayat pahalılığının her geçen gün artması, gelir düzeylerinin yeterli seviyede olmaması İstanbul’a olan talebi durdurmuş, hatta semtle arası veya şehirlerarası göç olayları başlamıştır. Daha da ötesi İstanbul’da görev yapan memurlar Anadolu’ya tayinlerini istemeye başlamış, tayin olan memurlar da İstanbul’a gelmek istememektedir. Tabii ki bu yazdıklarım dar ve sabit gelirliler için geçerlidir. Yüksek gelire sahip kesimin ise bu veya başka türlü ekonomik problemi olmadığından onlar için sıkıntı yoktur.
Üniversite öğrencileri olarak baktığımızda ise çoğu öğrenci kitap alamadığı gibi yiyecek parasını bile zor ödediğinden ve barınma problemi yüzünden geçen yıl kaydını donduran öğrenciler olduğunu yazılı ve görsel basında izlemiştik. Öte yandan en düşük özel üniversite ücretinin 200 bin TL’den başlaması da ayrı bir sorundur. Bu durumda üniversiteyi kazanan öğrenciler bile gitmeyip başka alternatif arayışına girebilir. Diğer yandan ilkokul çocuklarının beslenme çantalarının boş olduğunu da unutmayalım. Belediye tarafından kreşler açılmakta, okul çocukların süt dağıtılmaktadır ama yeterli olduğu söylenemez.
İstanbul’da en büyük sorunlardan biri de trafik sorunudur. Her gün yüzlerce araç trafiğe çıkmakta ve bunlar yoğun trafik nedeniyle boş yere yakıt tüketmekte ve ülke ekonomisine bir yerde zarar vermektedir. Yapılan birçok raylı sistem gibi toplu ulaşım araçlarına rağmen özellikle mesai saatlerinin başlama ve bitiş periyotlarında trafik yoğunluğu had safhadadır.
Önümüzdeki süreçte de en büyük sorun kira ücretlerinin yükselmesi olacaktır. Çünkü yapılacak olan devlet memuru tayinleri ve üniversite sınavına giren 1,8 milyon öğrenciden yaklaşık dörtte birinin İstanbul’a geleceği hesaplanırsa konut sorunu ön plana çıkacaktır ve arz ve talep kanununa göre talep fazlalığı yüzünden özellikle kira ücretleri artacaktır.
Koşullar ne kadar zor olursa olsun ekonomi merkezi İstanbul’dur ve yukarıda bahsetmeye çalıştığım gibi geleceğe dair planlar yapmak, kariyer planlaması için en ideal yer İstanbul’dur ve böyle devam edecektir.
Konumuza dönecek olursak İstanbul’da yaşam maliyeti artan enflasyonla birlikte her geçen gün yükselmektedir ve hatta İstanbul enflasyonu İTO tarafından her ay kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Doğal olarak TÜİK tarafından açıklanan orandan daha yüksek çıkmaktadır.
İstanbul’da yaşam maliyeti raporu, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı “İstanbul planlama ajansı tarafından her ay yayınlanmaktadır. Temmuz ayı sonuçlarına göre;
İstanbul’da yaşamanın maliyeti Temmuz 2024’te geçen yılın aynı ayına göre yüzde 71,40 arttı.
Bir önceki aya göre ise yüzde 4,76 oranında artış yaşandı ve İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti temmuz ayında 66 bin 550 TL olarak hesaplandı.
Temel tüketim maddeleri içinde en dikkat çeken fiyat artışı yüzde 112,87 ile zeytinyağında yaşandı.
Geçen yılın temmuz ayına göre beyaz peynir fiyatı yüzde 89,61, erkek tişörtü yüzde 77,90, kadın elbisesi yüzde 52,07, tuvalet kâğıdı yüzde 106,23, bebek bezi yüzde 77,95, yumurta yüzde 34,45 oranında arttı.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI