Ülkemizde her yıl aralık ayında olmak üzere,5 kişi işveren temsilcisi,5 kişi çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığından hükümet yetkilisi ve 5 kişilik de işçi temsilcisinden oluşan ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU tarafından yapılan pazarlıklardan sonra bir rakamda anlaşmaya varılarak yeni yıldan başlamayarak bir yıl geçerli olmak üzere belirlenmekte idi. Ancak yaklaşık üç yılı aşkın bir süreden bu yana yaşamaya başladığımız yüksek enflasyon nedeniyle çalışan kesimi enflasyona ezdirmemek amacıyla 2022 ve 2023 yıllarında yıl ortasında ek zam yapılmaktaydı.
2024 yılında ise yıl ortasından itibaren enflasyonun düşme eğilimine gireceği öngörüsüyle yıl ortasında yapılan ek zamdan vazgeçildi ve 2024 yılı boyunca ek zam yapılmadı.2025 yılında ise aynı uygulamanın devam etmesi kararı alındı.
2024 yılında öngörülen enflasyon oranı dört defa revize edildikten sonra %44 olarak belirlendi ve yıl sonunu %44,39 ile kapattık. Yani öngörüldüğü gibi yılın ortasında tavan yaptıktan sonra, baz etkisi ile de olsa TÜİK hesaplarında baz alınan fiyatların gerçek fiyatlarla ilgisi olmasa da düşme eğilimine girmişti.2025 yılında ise baz etkisi ortadan kalkmış ve dezenflasyon dönemine girmiştik. Yani enflasyon kontrol altına alınmıştı ve aralık, ocak ve şubat aylarında 250 şer baz puan olmak üzere sekiz ay boyunca %50 seviyesinde sabit kalan politika faizi %42,5 seviyesine gerilemişti ve önümüzdeki süreçte de politika faizlerinin enflasyon oranlarıyla birlikte düşme ihtimali yükselmişti.
Ancak hepimizin bildiği gibi 19 martta yaşanan beklenmedik olaylar nedeniyle bugüne kadar geçen bir aylık dönemde TCMB, döviz kurlarının yükselmesini önlemek amacıyla yaklaşık kırk milyar dolar döviz satmak zorunda kaldı, borsada parası bulunan 50 milyar tutarındaki yabancı hisse sahipleri paralarını çektiler. Yani TCMB döviz rezervlerimiz önemli ölçüde azaldı ve nereye varacağını da bilemiyoruz. Ardından dünyada Brent petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte akaryakıta art arda olmak üzere, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlar nisan ayı enflasyon oranını yükseltecek hatta mayısta da devam edeceği ihtimalini yükseltti. Daha da ötesi politika faizlerinde düşme beklenirken 350 baz puan artmasına veya %46 ya yükselmesine, gecelik faizin de %49 a çıkmasına yol açtı.
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım gibi 2024 yılı enflasyon oranı %44 iken asgari ücrete önümüzdeki dönem öngörülen baz oranı olan %21 (sonradan %24 olarak revize edildi.) hesabi ile %30 zam yapılmıştı. Aslına bakarsanız zam demek doğru değildir ve verilen enflasyon farkının tamamı bile değildir. Çünkü 2024 yılı oranı %44 dür ve kayıp sadece 2024 yılı için %14 tür.2025 yılında ise mart ayı sonuna göre yılbaşından bu yana gerçekleşen enflasyon oranı %10,06 dır ve asgari ücrette toplam kayıp yaklaşık yüzde yirmi beş civarındadır. Yıl sonuna kadar 9 aylık uzun bir süre olduğuna göre oluşacak kayıpları varın siz hesaplayın.
Emeklilerin durumu da zaten açlık sınırının altında olduğu aşikardır. Asgari ücretten farkı (zam demiyorum) maaş artışları yılın başında ve ortasında verilmektedir. En düşük maaş yılbaşında 12500 TL’den haziran -Aralık 2025 enflasyon oranı olan %15,75 zam yapılarak 14469 TL ye yükseltilmişti. Yılbaşından bu yana yukarıdaki gibi gerçekleşen enflasyon oranı %10,06 olduğuna göre bu verilen rakam da aynı oranda azalmıştır.
Anlaşılacağı üzere ekonomik açıdan en çok ezilen, alım gücü sürekli düşen, hayat pahalılığını yüksek oranda yaşayan kesim her dönem olduğu gibi bu dönemde de en düşük emekli maaşı alanlar ve asgari ücretliler olmuştur. Yüksek enflasyondan dolayı yapılan artışlar çok kısa sürede erimekte, söz konusu kesimin geçim sıkıntısı artarak devam etmektedir. Daha da ötesi gelirleri giderlerini karşılayamadığından dolayı beslenmelerinden bile tasarruf etmek zorunda kalıyorlar hatta artan fiyatlar nedeniyle et, süt gibi temel besin maddelerine ulaşamamaktadır. Bunun sonunda da başta obezite olmak üzere önümüzdeki süreçte bazı sağlık sorunlarının yaşanma ihtimali yüksektir.
Tabii ki bu sorunların çözümünden de bahsetmek gerekir. Çünkü alternatifi olmayan doğrular doğru değildir ve dünyanın en kolay işi eleştiri yapmaktır. Ancak yıl ortasında asgari ücretin tekrar gözden geçirilmesi, en düşük emekli aylıklarına da seyyanen zam yapılması zaruret haline gelmiştir.
Asgari ücreti özel sektör vermekte, devlet verilen maaşlardan vergi geliri elde etmektedir. Emekli maaşları ise devlet tarafından ödenmektedir ve devlet bütçesinin yetersiz olduğu yetkililer tarafından açıklanmaktadır. Öncelikle enflasyonu önlemek için uzunca bir süreden bu yana uygulanan ve olumlu sonuç alınan sıkılaştırılmış para politikasının yetersiz olduğu bununla birlikte sıkılaştırılmış maliye politikasının uygulanması gerekmektedir. Yani devletin de tasarrufa gitmesi, gereksiz harcamalardan kaçınarak bütçe harcamalarını kısıtlaması elzemdir.
Çözüm olarak ise, en düşük emekli maaşı, asgari ücrete eşitlenmeli ve altı ay, bir yıl gibi periyotlarda değil her ay TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranı baz alınarak güncellenmelidir. Aksi taktirde dar ve sabit gelirlilerin enflasyonda kurtulması söz konusu olamaz.
Kaynak: Sanayi Haber Ajansı