MEYVE ÜRETİMİNDE YAŞANAN KAYIPLAR İTHALATI ARTTIRDI

Yayınlama: 20.07.2025
2
A+
A-
Sanayi Haber Ajansı İstanbul Temsilcisi Ekonomist / Yazar

2025’in ilk yarısı, Türkiye tarım sektörü açısından zorlu bir dönem olarak kayıtlara geçti. Yetersiz devlet destekleri, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, artan girdi maliyetleri ve özellikle Mart-Nisan aylarında etkili olan şiddetli zirai don, üretimi ve ihracatı doğrudan vurdu. Bu durum yalnızca üreticiye değil; tarıma bağlı sanayiye, ihracat gelirlerine ve nihayetinde ülke ekonomisine de zincirleme bir etki yarattı.

İthalatta dikkat çekici artış: Sebep ve sonuç

2025 yılının Ocak-Mayıs döneminde gıda ve canlı hayvan ithalatı, geçen yılın aynı dönemine göre %23,6 artışla 7 milyar 437 milyon dolara yükseldi. Bu artışın en önemli sebebi, yerli üretimdeki düşüş ve talebin ithalat yoluyla karşılanmak zorunda kalınması.

Özellikle canlı hayvan ithalatı, olağanüstü bir hızla arttı:

2024’te ilk 5 ayda 163 bin 805 adet sığır ithal edilirken, 2025’te bu rakam 430 bin 774 adede çıktı.

Değer olarak ithalat %130 artarak 292,8 milyon dolardan 674,4 milyon dolara yükseldi.

Bu tablo, yerli hayvancılığın maliyet baskısı ve verim düşüklüğü nedeniyle ithalata bağımlı hale geldiğinin açık göstergesi.

Meyve ve sebze ithalatı da %34,2 artışla 1 milyar 242 milyon dolara ulaştı. Üretimde yaşanan kayıplar ve nüfusun tüketim ihtiyacının devam etmesi, ithalatı zorunlu kıldı. Daha dikkat çekici bir örnek: Kahve, çay, kakao ve baharat gibi kalemlerde ithalat tam %104,1 artarak 1 milyar 846 milyon dolara çıktı.

Bu artışlar, döviz talebini artırarak cari açık ve fiyatlar üzerinde de baskı yaratıyor. Kısacası, yerli üretimdeki sorunlar yalnızca tarımı değil; makroekonomik dengeleri de tehdit ediyor.

İhracatta kayıplar: Zirai don ve maliyet baskısı etkili

Gıda ve canlı hayvan ihracatı, 2025’in ilk beş ayında geçen yılın aynı dönemine göre %0,4 düşüşle 11 milyar 223 milyon dolara geriledi. Görünüşte küçük bir oran gibi görünse de bazı ürün gruplarında kayıplar çok daha derin:

Et ve et ürünleri ihracatı %14,5 azaldı.

Hububat ve hububat ürünleri ihracatı %4,7 azaldı.

Hayvan yemi ihracatı da yine %14,5 azaldı.

Ancak asıl dramatik kayıp, zirai donun vurduğu kiraz ihracatında yaşandı. Türkiye’nin dünyada birinci olduğu kiraz üretiminde don yüzünden %90’a varan rekolte kaybı oldu.

Sonuç:

Geçen yıl 67 bin ton olan ihracat, bu yıl 6 bin ton civarında kaldı.

Değer bazında %57 düşüş yaşanarak 37 milyon dolardan 16 milyon dolara indi.

Bu kayıp, üreticinin gelirini azaltmakla kalmadı; meyve sebze mamulleri sektöründe faaliyet gösteren işletmeleri de zor duruma soktu. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak’ın vurguladığı gibi, bu yıl işletmeler düşük kapasiteyle çalışmak zorunda kalacak ve kredi borçlarının ertelenmesi için Eximbank’a başvuruda bulunuldu.

Ürün sıralamasında değişiklik: Domates öne geçti

Zirai don ve rekolte kayıpları, ihracat kalemlerinin sıralamasını da değiştirdi:

Domates, ihracatını %19 artırarak 39 milyon dolara çıktı ve ilk sıraya yerleşti.

Kiraz, büyük düşüşle ikinci sıraya geriledi.

Onları; hurma (14 milyon dolar), mandalina (8,5 milyon dolar), şeftali ve nektarın (7,6 milyon dolar) takip etti.

Bu tablo, Türkiye’nin tarımsal ihracatının iklime ve üretim risklerine ne kadar hassas olduğunu net şekilde gösteriyor.

Genel değerlendirme ve daha geniş yorum

Türkiye tarımı, uzun süredir yüksek maliyet, düşük verim ve iklim riskleriyle mücadele ediyor. Özellikle son yıllarda mazot, gübre, ilaç ve yem fiyatlarındaki artış üreticiyi zorluyor. Bu da yerli üretimde gerileme ve ithalata bağımlılık getiriyor.

İthalat arttıkça döviz talebi yükseliyor; bu durum döviz kuru baskısı yaratıyor ve enflasyonu körüklüyor. Üstelik artan ithalat, yerli üreticinin rekabet gücünü de daha da azaltarak kısır döngü oluşturuyor.

Zirai don gibi doğal afetler ise, planlama eksikliği ve sigorta mekanizmalarının yetersizliği nedeniyle üretici ve ihracatçıyı çok ağır vuruyor. Ürün çeşitlendirmesi, modern sulama ve don önleme teknolojilerinin yetersiz kullanımı da sorunu derinleştiriyor.

Sonuç olarak; Türkiye’nin tarımda sürdürülebilirlik, afet yönetimi ve maliyet düşürme politikalarını güçlendirmemesi, önümüzdeki yıllarda ithalatın daha da artmasına ve ihracatın zayıflamasına neden olabilir. Bu, sadece tarımsal üreticinin değil; gıda sanayisinin, tüketicinin ve ülke ekonomisinin de doğrudan sorunudur.

Kaynak: Sanayi Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.