Ülkemizde 21 Eylül 2021 ve Mayıs 2023 tarihleri arasında uygulanan yanlış para politikası, pandemi sırasında yaşanan olumsuz gelişmeler iş dünyasında beklenmedik gelişmelere neden oldu ve halen sıkıntılar devam ediyor. Yanlış para politikasından geç dönülmesi, politika faizlerinin yükselmesi de sorunu çözmemiş; enflasyon faizlerin yükselmesine rağmen artış trendini sürdürmeye devam etmiştir.
Özellikle üretim işletmeleri, yüksek kredi maliyetleri, artan işçilik giderleri, yüksek seyreden kurlar nedeniyle hammadde ve yarı mamul ithalatının yüksek rakamlara ulaşması, döviz kurlarının yatay seyretmesiyle birlikte azalan ihracat nedeniyle çözüm arayışına girmişler ve bazı üretim işletmeleri Mısır’a yatırım yapmaya başlamışlardır ve yaklaşık 100.000 kişiye istihdam sağladıkları söylenmektedir.
Ülkemizde üretim yapmak hakikaten son derece zor ve karmaşık bir faaliyettir. Faktörleri bira araya getirmek, gerekli olan makine ve teçhizat yatırımı yapmak ve bunları gelişen teknolojiye göre yenileyerek ek yatırım yapmak, insan kaynaklarını en iyi şekilde yönetmek, tedarik sürecini doğru takip etmek gibi birtakım özveriler ve sermaye isteyen bir faaliyetler bütününü ortaya çıkarmak son derece önemlidir. Bunlardan daha da önemlisi üretim üssü yapmak için yer bulabilmek ve büyüdükçe artan yer ihtiyacını karşılamaktır. Ülkemizde organize sanayi bölgeleri, ihtisas organize sanayi bölgeleri hızla yayıldığı halde yer sorunu üretim işletmeleri için en önemli kriter olma özelliğini korumaktadır. Bu konuda daha önce yazdığım gibi TAPUSUZ SANAYİ projesi ivedilikle hayata geçirilmeli ve sanayinin en büyük problemi çözüme kavuşmalıdır. Tapusuz sanayi projesini açmak gerekirse devlet, üretim işletmelerini çeşitli şekilde desteklemektedir ama bunu yetersiz olduğu ortadadır. Tapusuz sanayi, devletin boş ve âtıl durumda bulunan arazilere (Tarım alanları haricinde) sanayiciler için işyeri yaparak üretim işletmelerine tahsis etmeli veya düşük faizli, uzun vadeli kredi ile girişimcilerin önünü açmalıdır. Bu şekilde sanayicilerimizin en büyük sorunu çözülmüş olacaktır.
Bir diğer konu da işgücü maliyetlerinin artmasıdır. Ülkemizde çalışan nüfusun yaklaşık yüzde kırk kadarının asgari ücretle çalıştığı bir gerçektir. Özellikle üretim işletmelerinde uzun süreli çalışanların sayısı çok olduğu için asgari ücretle çalışan sayısı genelde azdır. Ayrıca işletmenin başarılı olabilmesi için TURNOVER RATE ORANI (Çalışanların sirkülasyon oranı) düşük olmalıdır. İçinde bulunduğumuz ekonomik ortamda asgari ücretle geçinmek son derece zor olduğu da bir gerçektir ve bu gerçek patronlar tarafından da değerlendirilmekte ve bu bağlamda daha yüksek maaş verdikleri için işçilik giderleri de yüksek çıkmaktadır. İşçilik giderleri ancak ve ancak seri üretim yapmakla yani üretim miktarını otomasyon yoluyla yükseltmek suretiyle mümkün olabilir ve bu da yatırım gerektirecektir.
Üretim işletmelerinin bir başka problemi ise kredi maliyetlerinin yüksekliğidir. Yukarıda da bahsetmeye çalıştığım gibi yanlış uygulanan para politikasının uzun süre uygulanması sonucu politika faizlerinin %50 olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bilindiği üzere merkez bankası son dört aydan bu yana politika faizlerini sabit bırakmıştır ve enflasyon düşme eğilimine girinceye kadar sabit kalacağı söylenebilir. Bu ortamda %60 civarında olan kredi faizleri üretim işletmeleri için maliyetler açısından hiç uygun değildir. Çünkü hiçbir işletme %60 oranında kar elde edemez ve bu krediye ulaşabilse bile kullanmak istemez. Ancak enflasyon ve politika faizi birbirine yakınlaştığı zaman merkez bankası politika faizini düşürme yoluna gidecektir ve sanayicinin ancak faizler düştüğü zaman önü açılabilir. Çünkü her işletme Pazar payını büyütmek, ürün gamını çoğaltmak, teknolojiye ayak uydurmak için yeni yatırımlar yaparak otomasyonla çalışmak vd. için krediye ihtiyaç duyacağı kesindir.
Döviz kurlarının yatay seyretmesi ise ihracatçılar açısından olumsuz bir gelişmedir. Çünkü enflasyonist ortamda sürekli artan işgücü, hammadde, yarı mamul vs. gibi giderlerin fiyatı sürekli artmakta olduğu halde gelir sabit kalmaktadır. Bu durum ülke ekonomisi açısından değerlendirildiğinde ihracata ve üretime en çok ihtiyacımız olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kurların yatay seyretmesi, ülkemize sıcak para veya carry trade yöntemiyle de olsa merkez bankası döviz rezervlerimizi yükseltmiştir ama ülkede üretimin azalmasına, işsizliğin artmasına sebep olabilir. Bu bağlamda konkordato ve iflas olayları başlamıştır.
Yukarıda saymaya çalıştığım birtakım problemlerden dolayı Ülkemizden Mısır’a yatırım miktarı dört milyar dolar civarındadır ve istihdam sayısı 100 bin kişi civarındadır. Önlem alınmazsa ve bu durum devam ederse ülkemiz açısından büyük sakıncaları beraberinde getirecektir. İşin daha da ilginç yanı iç piyasa ihtiyaçları da Mısır’dan karşılanmaya başlamıştır. Yani ihracatı arttırmamız gerekirken ithalatı arttırıyoruz ve dolayısıyla paramız Mısır’a gidiyor. Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir habere göre;
Paslanmaz çelik mutfak ürünlerinde eskiden ithalatın yüzde 80’nini Türkiye’den yapan Mısır, şimdi Türkiye’deki ustaları kendi ülkesine götürüp bu alanda da üretime başladı. Üretimle birlikte Mısır’ın Türkiye’deki ithalatı neredeyse yarı yarıya azaldı. Uzmanlara göre gelecek dönemlerde bu alanda Mısır, üretimde Türkiye’nin önüne geçebilir. Birçok alanda Mısır, üretimde Türkiye’ye ciddi bir rakip haline gelecek.
İÇ PİYASAYA DA ÜRETİYOR
Mısır’ın ABD, AB, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri ile gümrüksüz ticaret anlaşmaları var. Türk şirketler için Mısır’da üretim yaparak tüm bu pazarlara Türkiye’ye göre çok daha az maliyetlerle üretim yaparak ürün gönderebiliyor. Bu ve maliyet avantajı nedeniyle son yıllarda özellikle Türk girişimleri Mısır’da tekstil hazır giyim, beyaz eşya, gıda, deri, mutfak eşyaları üretiminde yatırımlarını artırıyor. Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacmi, 2007 yılında Mısır ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması ile başladı ve şu anda 10 milyar dolar civarında. Gelecek beş yılda bu miktarın ikiye katlanması bekleniyor. Şu anda Mısır’daki tekstil hazır giyim ihracatının üçte biri Türk yatırımcıların kontrolünde. Gelecek iki yılda ihracatın yarısını Türk yatırımcılar tarafından yapılacağı öngörülüyor.
DEİK Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı Mustafa Denizer, Türk yatırımcıların Mısır’da 100 bin kişiye istihdam sağladığını belirterek “İlk başlarda Mısır’a gelen yatırımcılar sadece üçüncü ülkelere ihracat için gelmişti. Ama şu anda iç pazar için de üretim yapıyorlar. Mısır’daki 20- 30 büyük Türk yatırım Mısır’daki toplam yatırımın yüzde 86’sını oluşturuyor. Mısır’a gitmek için bizi arayan, fikir almak isteyen de çok yatırımcı var” dedi. Şu anda Mısır’daki Türk yatırımlarının tekstil hazır giyim, gıda, deri ve beyaz eşyada yoğunlaştığını anlatan Denizer, “Her sektörde irili ufaklı yatırımlar var. Mısır’ın cazibesi arttı. Türkiye’de üretim pahalılaşınca, yatırımcılar Mısır’a bakıyor. Ama burada da yatırım yapmak zaman alıyor. Gelip bakan var ama ciddi bir yatırımın devreye girmesi iki yılı buluyor” diye konuştu.
İŞSİZLİĞİ ARTIRABİLİR
TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclis Başkanı Şeref Fayat, “Emek yoğun sektörler üretimini Mısır’a kaydırıyor. Bu durum Türkiye içinde işsizliği körüklüyor. Türkiye’de maliyetler arttıkça yatırımcıların Mısır’a gidişi de artacaktır” dedi. Sanayicinin Mısır’a kaçtığını anlatan Fayat, “Üreticiler artık buradan kumaş yollayıp orada üretim yapıyor. Buradaki firmalarımız oradan yoğun şekilde ürün alıyor” diye konuştu.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI